Peki deniz nerede?
Sekiz yıl Anadolu'da dolaştıktan sonra, sonunda İstanbul'a dönüyoruz, diye çoluk çocuk bizi bir sevinç almıştı. Bu anlattığım on yıl önce. İstanbul'a geldik, hiç olmazsa İstanbul'un tadını çıkaralım, deniz kıyısında bir ev tutalım, dedik. Ne mümkün... Deniz kıyısında bulamadık, denize yakın bir yer olsun dedik. O da olmadı...
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Determinizm, Newton kuramının başarısıyla birlikte, ilginç bir felsefi seçenek haline geldi. Fakat bazı filozoflar ve elbette ki pek çok teolog, fizi- ğin insan eylemini ya da herhangi bir canlının davranışını koşullamadığını savunmaya devam ettiler. Bu kişiler biyolojik alanın Newton determiniz- minin erişim menzilinin ötesinde olduğunu ileri
Sayfa 44
Reklam
EFELYA'dan... "Ferhat'ın on yıl önce yerleştiği ve dört coğrafi bölgenin kesiştiği şirin bir Anadolu kenti olan Eskişehir'de, o zamanlar geceler oldukça sessiz, yıldızlar elle tutulacak kadar yakın, düşlerde kaybolacak kadar yoğundu.Hele de bahar gelip ıhlamurlar çiçek açınca bir başka ferahlık, bir başka yaşama sevinci kuşanırdı insan bu coğrafyada.Şehri ortadan ikiye bir kılıç darbesi gibi bölen Porsuk Çayı ta Kütahya yakınlarından doğar, ağır ağır ve insanda hiç akmıyormuş hissi uyandırarak yaralı bir yılan gibi sürüne sürüne Eskişehir'e ulaşır, ilkyazla birlikte biraz olsun o miskinliğinden sıyrılır; karlar eriyip sele dönüşünce de coşkuyla menderesler çize çize ve allı pullu balıkları, fıstık yeşili kurbağaları önüne katıp kıyısında aşina yüzler gibi vakur, gümüş yapraklı nazlı sultan söğütlerleriyle öpüşerek yoluna devam eder, neden sonra Sakarya Nehri'ne karışınca da öfkesinin yerini anne kucağında susan bir çocuk dinginliği alırdı. O zamanların Eskişehir'inde bugünkü kalabalıktan eser yoktu.Şehrin güneyindeki yamaçlarda Osmanlıdan kalma Odunpazarı bölgesinde, semte o mistik ruhu veren bodur minareli tarihi camiler, hiçbirinin diğerinin manzarasını kapatmayan, zevkli cumbaları ve kırmızı kiremitli çatılarıyla daracık sokaklar boyunca adeta zamana direnmek için birbirine yaslanan kâğir ve kerpiç evler, yüz yıllık fırınlar, iki üç kuşağın birbirlerine güvenle tavsiye ettiği kasap dükkânları, her köşe başında ya da meydanda susuz yolcuları şırıl şırıl selamlayan sebil çeşmeler vardı..." EFELYA S.17
Ulusumuzun kendini bir öneriye adayarak varoluşuyla övünürüz Lincoln'ün deyişiyle. Ülkenin doğuş tarihini de, anayasal hükümetin işbaşına geçtiği tarihe değil, ondan on üç yıl önce açıklanan ilkelere göre saptarız.
Sayfa 21 - Can Yayınları
Roma, 1 Kasım 1786
Evet, dünyanın başkentine ulaştım. Eğer burayı iyi bir rehberin eşliğinde on beş yıl önce görmüş olsaydım kendimi daha mutlu sayardım. Roma’ya ulaşmak arzusu öyle büyüktü ki, artık dur durak yoktu; Floransa’da bile sadece üç saat kaldım. Şimdi rahatım ve galiba hayatımdan da memnunum.(…) Gençliğimin bütün rüyalarını şimdi canlı olarak görüyorum…
"On binlerce yıl önce yapılan resimlerde, insanın insana saldırdığını gösteren tek bir resim yok. Üç kıtada, yüzlerce mağara resimlerin hiçbirinde, insan insanı avlamıyor. İnsan insanla savaşmıyor.”
Reklam
Ama ben, eğer düştüğüm sıradakinden daha büyük bir güçle yükseleceksem, kimden yararlanmam gerektiğini biliyordum. Harry Potter'ın kanını istiyordum. On üç yıl önce benden gücümü almış olanın kanını istiyordum... çünkü o zaman annesinin ona sağladığı, etkisi geçmeyen koruma bu sayede benim de damarlarımda akacaktı...
Doğrular zaman içinde hızla değişiyor. Milyarlarca yıldır var olan bir dünyada, yüz yıl önce hatta on yıl öncesinin doğruları bile çoktan değişti.
Sayfa 239
severmişim meğer
Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer meğer ırmağı
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Reklam
Adolf Hitler
Hitler ender bir insandı. Biyograflar ve tarihçiler hiç empati kapasitesi olmadığını düşünüyorlar, belki de bunun sebebi soğuk ve şiddet içeren bir çocukluktu. Kötü bir eğitim almış, tembel, fiziksel olarak çirkin olsa da dinleyicilerini kendine hayran bırakmış, karanlık bakışıyla karşı karşıya kalanları hipotezi etmiş ve bir ulusu dalkavukluğun
Sayfa 490 - Yakamoz KitapKitabı okudu
Ama ben, eğer düştüğüm sıradakinden daha büyük bir güçle yükseleceksem, kimden yararlanmam gerektiğini biliyordum. Harry Potter'ın kanını istiyordum. On üç yıl önce benden gücümü almış olanın kanını istiyordum... çünkü o zaman annesinin ona sağladığı, etkisi geçmeyen koruma bu sayede benim de damarlarımda akacaktı...
Ben İsrailliyim. Adım Rafael. Üç yıl önce, on dört yaşındaki oğlum bir kaza sonucu öldü. Oğlumun böbreklerini, her iki halkın da bir arada barış içeri­sinde yaşayabileceğinin bir umut göstergesi olarak böbrek yetmezliği yaşayan iki Filistinli kıza bağışladım. Pek çok İsrailli ve Filistinli bu amaç için içtenlikle yanımda durdu. Ama her şey boşunaydı, hiçbir işe yaramadı. Yuvamız bu intikam bataklığına saplanıp kalmıştı...
Sayfa 262 - Cixin LiuKitabı okudu
=D Oktay Rifat Garip Akımını anlatıyor:
Oktay Rifat, çağdaş şiirimizin bu üç ustasının el verdiği 'Garip' akımıyla ilgili bildiklerini şöyle anlatır bizlere: «On yıl kadar önce sıcak bir yaz günü, orta yaşlı bir köylü yolunu sormak için yanıma yanaştı. Üstünde partal bir palto, paltonun altında bir ceket, ceketin altında yelek, yeleğin altında da yakası iliklenmiş mintanı vardı. 'Yolunu gösteririm ama önce üstünden şu paltoyu çıkart!' dedim. Çıkarttı. 'Ceketi de çıkart!' Onu da çıkarttı. 'Şimdi de yeleği çıkart!' Çıkarttı. 'Çöz mintanının yakasını!' Çözdü. 'Sıva kollarını!' Sıvadı. 'Senin sorduğun yere şuradan gidilir!' dedim. Yürüyüp gitti. Giderken bir iki kez arkasına dönüp baktı. Kıssadan hisse: Garip hareketi her şeyden önce bir havalandırma hareketidir.»
Resim