ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
İntihar artık çoğunlukla bir yetişkin ikilemi değildir. İntihar, on ila yirmi dört yaş arasındaki gençler arasında üçüncü önde gelen ölüm nedenidir ve her yıl yaklaşık 4.600 kişi yaşamını kaybetmektedir. Bu ölümler, hikayenin sadece bir kısmını anlatmaktadır.
Reklam
Black Lives Matter
Dunyanin en zengin ulkesinde beyaz nufustaki her bin dogumda yenidogan olum orani yuzde 4.8 ancak bu oran siyahlar icin yuzde 11.7, yani kabaca Meksika gibi orta siralarda bir ulkenin oranlarina esit. Daha kotu saglik, daha az servet ve daha dusuk beklentilerin tamami iki yas kadar erken bir donemde gozle gorulur hale gelen daha az egitim
Şamil'in üçüncü eşi Emine'ydi. Kistlerdendi. Üç yaşındayken bir baskın esnasında esir alınmış ve Şamil'in çocuklarıyla birlikte büyümüştü. Çocukken Cemaleddin'le birlikte oyunlar oynamıştı. Cemaleddin Ahulgo'da Ruslara teslim edilince, kendinden iki yaş büyük olan Gazi Muhammed'le vakit geçirmeye başlamıştı. İki çocuk
Kistler: Gürcistan'ın Kakheti bölgesindeki Pankisi Boğazı'nda yaşıyorlar.
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Reklam
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Bir yetişkinin sol beyin yarımküresi hasar gördüğünde afazi geçirdiğini yüzyıldan uzun bir süredir biliyoruz. Afazi konuşma yetisinin yitimidir, yani afazi geçiren bir yetişkin ne sözcükleri bulabilir ne de telaffuz edebilir. Yetişkin insanın dil merkezi çoğunlukla beynin sol yarısında yerleşmiştir. Küçük çocuklarda ise durum farklıdır. Asimetri ancak yaşamın üçüncü ve yedinci yılları arasında oluşur. Son on yıldır yapılan araştırmalara göre beynin sağ yarısının duygusal yaşantıların, sol yarısının ise mantıklı düşünme, devinimlerin hatasız gerçekleşmesi ve dolaysız duygulanımların devre dışı bırakılması alanında işlev gördüğü kabul ediliyor. Bu yüzden yüzümüzün, nörolojik olarak beynin sağ yarısı tarafından yönlendirilen sol yarısında daha fazla duygu belirtisi göstermemiz anlaşılır bir durumdur. Diğer şeylerin yanı sıra bu yüz kaslarını da denetleyen sinirler, beynin sağ yarısından bedenin sol yarısına doğru, sol yarısındaki sinirler ise bedenin sağ yarısına doğru uzanırlar. Ama eğer iki yaş öncesi dönemde beynin sağ yarısı hasar görürse, bu dilsel kavrayış beynin sol yarısının hasar almasına kıyasla daha büyük bir etki yaratıyor.
Ardavirafname
l] Bir kez daha Çînvâd köprüsüne geldim. [2] Orada kötülerin ruhlarını gördüm. Ölümlerinden sonraki ilk üç gecede48 onların ruhlarına öylesine talihsizlikler, acı olaylar ve kötü şeyler gösteril­ mişti ki, dünyada asla o kadar kötülük görmemiş ve o derece sıkın­ tı çekmemişlerdi. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e sordum: “Bu ruh hangi insanın
Ardavirafname
8. Bölüm [Ay Ülkesi] [ı] ikinci adımı güzel sözle atınca mâh payeye [gökyüzünün, cennetin ikinci katı, ay ülkesi], güzel sözlerin yurduna vardım. Kutsalların ulu divanına erişip onları gördüm. [2] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e, “Burası neresi ve bu ruhlar kimlerin ruhları?” diye sordum. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer, “Burası ay ülkesi ve bu ruhlar
Sayfa 90
Reklam
Hayvanlar birbirlerine hayranlık duymazlar. Bir at, öbür atlara hayranlık duymaz. Bu, birbirleriyle yarışmazlar demek değil, ama yarışın büyük önemi yoktur, çünkü ahıra döndüklerinde, daha ağır aksak, daha hantal olan at, sırf bu özellikleri yüzünden önündeki yulafı ötekine sunmayacaktır, oysa insanlar hemcinslerinden bunu beklerler. Hayvanlarda
Sakin bir yerlere gider sohbet ederdik. Ona her şeyimi an­latabilirdim, baştan sona, yalan dolansız. Geçen on yılda kaybettiklerimin ağırlığını hissedebiliyordum, köprünün al­tından geçen sular beni boğacak gibi oluyordu. Çok geç olma­dan birkaçını geri almalıydım. Yukiko'ya sarıldığımda o nos­taljik, uzun zamandır kaybolan heyecan içimi tekrar kap­lıyordu. Yanımdan ayrıldığında bir kez daha kayboluyordum. Yalnızlık acı veriyor, sessizlik öfkelendiriyordu. Otuzuncu yaş günümden bir hafta önce, beraberliğimizin üçüncü ayın­ da ona evlenme teklif ettim.
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
Resim