Okumak güzel.
Başkasıyla okumak daha güzel.
Kitle ile okumak paha biçilemez.
Aynı anda aynı kitabın aynı satırlarında buluşmak... Aynı cümlelerde benzer duygulara kapılmak...
Onlarca kişilik bir grupla okuduk eseri.
Okurken birbirimizi motive ettik.
Uygulamayı eserden alıntılar ile doldurduk.
Görenler eşlik etti; okumalara, okunmalara vesile
1) GOGOL' UN RAHATSIZLIĞI VE BUNUN ÖLÜ CANLAR KİTABIYLA BAĞLANTISI
Gogol'un "Manik depresif psikoz" diğer adıyla "Bipolar bozukluk" adındaki bir hastalığı vardı. Bu hastalığın gerek akademik gerek sosyal hayatı ne kadar ciddi bir biçimde etkilediğini hepimiz biliriz. Gogol da bu hastalıktan çok çekti; Manik
Vicdanınızın izin verdiği, aklınızın doğruladığı ya da kalbinizin inandığı mı?
Hepimizin aklından geçmiştir mutlaka yazılı kanunların ne kadar işe yaradığı veya yarayamadığı. Adalet, en geniş bağlamda, hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir.
Avcının son gecesi, ne yalan söyleyeyim şaşırttı
Sınavlardan mı, yoksa nasıl geçeceğine karar veremeyen şu bahar havasından mı bilemiyorum ama bir türlü elime kitap alamadım geçtiğimiz ay. Okumam gereken kitaplardaki 'gereklilik' eki de sanırım kitaplardan da siteden de iyice uzaklaşmama neden oldu... Neyse efendim kardeşimin 'abla bunu okusana' diye önüme koyduğu kitapla bu 'okuyamama' haline
“𝐷𝑂̈𝑁𝑈̈𝑆̧𝑈̈𝑀“
Düşünsenize; sabah böcek olarak uyandığınızı tahayyül edebilir misiniz? Böcek olarak hayatınıza devam edeceksiniz, küflenmiş ,çürümüş gıdalar ile besleneceksiniz.En yakınınız olan aileniz size nasıl davranacak? Tüm soruların cevabı bu kitapata. Bize verdiği mesaj; insanoğlunun gamsızlıgını , bencilliğini , sevgilerinin bile çıkar ilişkisiyle büyüdüğünü ve yok olduğunu farklı bir bakıştan yeniden görebildim. Özgürlük sadece dilimizde ve tutsaklığı saçma ön yargılarımız , doğru sandığımız ama hava atmakta kullandığımız tabularımızla yine kendimiz yaşatıyoruz insanoğluna. Hayvanları anlayabilseydik keşke dedim okurken ama insan insanı anlamazken konuşabilmesine rağmen mümkün değildi. Ve Dönüşüm adlı kitap ; aile kurumunun bireyi yok edici yanlarını tüm korkunçluğuyla evrensel düzeyde yansıtan bir yazın metnidir. Daha da genelinde, çizgi dışı birey-sürünün dışına çıkanı ezen toplum , çatışmasını en çarpıcı biçimde dile getiren bir öykü gerçekliğidir. Çok Değişik bir kurgu, tüm Kafka severler bu kitabı okumalı bence ben severek okudum , Tavsiye ederim...
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222bin okunma
Ebru Ince 'in düzenlemiş olduğu etkinlik sayesinde bu sözü, "Mart ayı, Aziz Nesin ayı" na evirmiş bulunuyoruz. Dertse dert, hüzünse hüzün, mizahsa mizah, yergiyse yergi, edebiyatsa edebiyat...Hepsi en sağlamından, temeline kadar!
Ne mutlu ki, bu ay, platformda sağımız, solumuz,
Hayat sadece yola çıkmayı göze alanları kahramanlaştırır…
Yıldırım aynı yere iki kere düşer mi?
Düşer…
İki kere de düşer, üç kere de.
Yeter ki yağmurun altında durmaya cesaret et.
Öfkeyle, rekabetle, küçümsemeyle, eleştiriyle ve yargıyla dolu konforlu alanını terk edebilmeyi başardığında hazır olduğun seni bulur.
Unutma ki, aradığın da seni arıyor.
Yaşamının dümeni kendi ellerinde…
Kalbinin rehberliğini kimsenin karanlık kuyularında yitirme.
Uçurumlar, dümeni kıracağın rotayı verirler sana.
İhtiyacın olan tek şey cesaret…
Yola çıkmaya, yağmurda ıslanmaya, kahraman olmaya cesaret et…

Hangi duygu karşısındaki tavrınla gerçek sensin? Bunu şöyle etraflıca hiç
düşündün mü? Bu kitap cesaret gösterdiğinizde hayatın size
getireceklerini anlatıyor.
Bedenimizi saran öfke nöbetleri, eleştiriler karşısında hissiyatımız ve
tavrımız, içimizden bir türlü atamadığımız ön yargılarımız… Tüm
bunların pençesindeyken huzurlu, gerçek seni yaşadığın bir ortam ne kadar mümkün?
Bu kitap aslında yaşarken dümenin bizim elimizde olduğunu keşfe çıkacağınız bir yolculuk. İhtiyacımız olan tek şey
ise, cesaret. Hayatımızın kahramanı olmaya karar verdikten sonra, karşımızda durmaya neyin gücü yetebilir ki?
Hem uçurumun kenarındaysan cesaretli olmaktan başka da çaren yok ki!
Koçluk çalışmaları, odaklanılmış iletişim, dinleme ve gözlemlemeye dayalıdır. Bu iletişimin temel prensibi ön yargısızlıktır. Bu prensip karşınızda konuşan kişinin savunmaya geçmesini engelleyecek, aynı zamanda kendisi adına cevaplar vermesini kolaylaştıracaktır.Diğer bir prensip konuşulan konuyu zaten bildiğimizi farz etmemektir. Diğer türlü konuya karşı ilgimiz ve merakımız azalacaktır. Zaten bildiğimizi sandığımız durumlarda açıklık sekteye uğrar, ön yargılarımız devreye girer.