"Bir Çağ Yangını" alabildiğine yoğun, alabildiğine sarsıcı bir roman. Ele aldığı konuyu bir roman için epeyce az sayılabilecek bir sayfa sayısında bunca başarılı anlatabilmesinin sırrı, yoğunlukta. Kimi roman vardır, yer yer okur dikkat seviyesini birkaç kademe düşürebilir, düşürse de romanın akışı için genel toplamda çok şey kaybetmiş olmaz, yoğunluğun düştüğü noktalarda okur bilinçli yahut bilinçsiz, muhakkak yapar bunu. Ancak "Bir Çağ Yangını" buna müsaade etmiyor, öylesine yoğun. İşte, okur için bir demir leblebi!
Anlatımın havası, kullanılan dil, bilinçaltı ve bilinç alanının anlatıma yansıtılışı, imgeler... Hulki Aktunç çok özel bir kalem. Bazen düşünüyorum, onu edebiyatımızın şurasına yahut burasına, herhangi bir alanına yerleştiremiyorum. O, kendisi olarak, Hulki Aktunç olarak mevcut. (Aklıma yine Aktunç'a benzeyen bir beyefendi geliyor: Onat Kutlar. Bilhassa "İshak" ile.)
"Bizim masalımızın örneğini çıkarıyorlardı. Bir bir sarardı, yaprak eğdi, sölptü, pörsüdü hepsi. Aynı gün de değil, her hafta birkaçı savdı ölümünü." diyor kitabının bir yerinde Aktunç. Bu kitap, işte böyle bir çöküşün, böyle bir yangının kitabı. Mutlaka okunmalı, tavsiye edilir.