"Etrafımdaki her şey hapishane..."
Altı Hafta sonra öleceğinizi bilseniz, neler geçerdi aklınızdan? Neler yapmak isterdiniz, ölmemek için neleri değiştirmeyi düşlerdiniz? Yaşamanın değerini anlamak için bu süreç ne kadar yeterdi size ? Ya da anlayacağınız şey yaşamanın değeri olur muydu ?
Kitabı okurken tam da bu soruları aklınızdan
Evim şehrin en tenha köşesindedir. Hem yürüyor, hem şarkı söylüyordum. Neşeli olduğum zamanlar, sevincini paylaşacak dostu, ahbabı olmayan kimsesiz her mutlu insan gibi ben de mutlaka bir şeyler mırıldanırdım. Tam o sırada başıma hiç ummadığım bir serüven geldi.
Kanalın parmaklığına dayanarak duran bir kadın gördüm. Parmaklığın demirine abanmış,
——————————————————
ELEKTRONİK KİTAP DİZİSİ - 7
——————————————————
"Bu herifçioğlunu ilk defa okuyorum.. Ne yazık!.. Üstelik bana bu denli benzeyen bu hıyarı niye hiç okumadım ki!.."
Dostoyevski'ye ait/dair ilk defa bir kitabı okuyorum ve ilk tepkim de bu sözler olmuştu işte..
Birçok arkadaşımın beni haşladığı bir konudur bu: Nasıl
Siz huzuru hâlâ dışarıda arıyor ve bu arayış halinden kurtulamıyorsunuz. Belki bir sonraki seminer, belki şu yeni yöntem işe yarayacaktır diye düşünüyorsunuz. Size şunu söyleyebilirim: Huzuru aramayın. Şu anda içinde bulunduğunuzdan başka bir hal aramayın; aksi takdirde, içsel çatışma ve bilinçsiz direnç yaratırsınız. Kendinizi huzur içinde olmadığınız için bağışlayın. Siz huzursuzluğunuzu tamamen kabullendiğiniz anda, huzursuzluğunuz huzura dönüşür. Tamamen kabul ettiğiniz herhangi bir şey sizi ona, huzura kavuşturacaktır. Bu teslimiyet mucizesidir.
Siz iki bin yıl önce büyük bir Aydınlanma öğretmeninin söylediği, "Birisi yanağınıza vurursa, ona öbür yanağınızı da çevirin," sözünü işitmiş olabilirsiniz. O, simgesel olarak, dirençsizlik ve tepkisizlik sırrını aktarmaya çalışıyordu.
Siz Banzan'ın öyküsünü biliyor musunuz? Banzan, büyük bir Zen üstadı olmadan önce yıllar boyunca Aydınlanmanın peşinden koşmuş, ama ona bir türlü erişememişti. Sonra bir gün, çarşıda yürürken, bir kasapla müşterisi arasında geçen bir konuşmaya kulak misafiri oldu. "Bana en iyi etini ver," diyordu müşteri. Ve kasap onu şöyle yanıtlamıştı. "Benim tüm etlerim iyidir. Burada en iyi olmayan hiçbir et parçası yoktur." Bunu işiten Banzan o anda aydınlandı.
Benden bir açıklama beklediğinizi biliyorum. Siz olanı kabullendiğinizde, her et parçası -yani, her an- en iyisidir. İşte bu Aydınlanmadır.
Size şunu söyleyebilirim: Huzuru aramayın. Şu anda içinde bulunduğunuzdan başka bir hal aramayın; aksi takdirde, içsel çatışma ve bilinçsiz direnç yaratırsınız. Kendinizi huzur içinde olmadığınız için bağışlayın. Siz huzursuzluğunuzu tamamen kabullendiğiniz anda, huzursuzluğunuz huzura dönüşür. Tamamen kabul ettiğiniz herhangi bir şey sizi ona, huzura kavuşturacaktır. Bu teslimiyet mucizesidir.
Siz iki bin yıl önce büyük bir Aydınlanma öğretmeninin söylediği, "Birisi yanağınıza vurursa, ona öbür yanağınızı da çevirin," sözünü işitmiş olabilirsiniz. O, simgesel olarak, dirençsizlik ve tepkisizlik sırrını aktarmaya çalışıyordu. O, tüm diğer bildirimlerinde olduğu gibi, bu bildirimde de yaşamınızın dışsal gidişatıyla değil, sadece içsel realitenizle ilgileniyordu.
1-) Yâ Siiin (Ey Muhammed)!
2-) Ve Kur’ân-ı Hakiym (ve bildirdiği Hikmet dolu Kur’ân)!
3-) Kesinlikle sen Rasûllerdensin.
4-) Sırat-ı müstakim üzeresin.
5-) Aziyz ve Rahıym’in sende tafsilâtlı olarak açığa çıkardığı ilim ile!
6-) Ataları uyarılmamış, bu yüzden (hakikatlerinden, Sünnetullâh’tan) kozalı olarak yaşayan bir toplumu uyarman için.
7-)
Eğer erken ölürsem; anneme en son söyleyin. Yanından sakın ayrılmayın.
Eğer erken ölürsem; telefonumu kapatın. Benimle beraber sır olsun.
Eğer erken ölürsem; önce, kardeşime haber verin.
Eğer erken ölürsem eşyalarımı ihtiyacı olanlara verin.
Eğer erken ölürsem tüm kitaplarımı bir kütüphaneye verin. İçlerindeki notları yakın. Kurutulmuş çiçekleri
Kendisine “kissed by fire” lakabını yakıştırdığım kızıl kafa Kvothe’un maceraları son hızıyla devam ediyor. Hem de oldukça kalın ikinci kitabıyla. Önceki kitap ardında bıraktığı birtakım gizemler ile ve oldukça güzel bir kurgu ile başlayıp sona ermişti, okuyanlar bilirler. Bu kitapta da son derece güçlü bir kurgu olduğu hemen gözüme çarptı. Zaten
Sizlere Franz KAFKA’nın Dava kitabından bahsetmek istiyorum. Bu kitabı askerdeyken o dönemdeki çok aşırı boş vaktimden dolayı tam üst üste 3 kez okudum. Ve tahmin ettiğiniz üzere 3’ünde de pek bir şey anlamadım… O zamanlar Kars’ta D&R yoktu, D&R’ı geçtim daha D&R, TveK’yı satın alıp şubelerini zimmetine geçirmemişti bile. Bende Kars’ta