1938'de Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından devlet ve onu yönetenlerin çoğu, "fikri hür, vicdanı hür" kuşaklar yetiştirmek yerine, kazara böyle yetişebilmiş kuşaklara karşı kendilerini koruma kaygısına düştüler. O zaman, Köy Enstitüleri kapandı. Tercüme Bürosu kapandı. Tercüme mecmuası kapandı. Halkevleri kapandı. "Anadolu Aydınlanması" son buldu. Kırklı yıllar, "Anadolu Aydınlanması"nın filizlendiği yıllardı. Ellili yılların başında ise kapısında devletin resmi ya da sivil polisinin beklemediği aydın neredeyse kalmamıştı. Geleceğin aydınlara yönelik kitlesel kıyımlarının temeli o yıllarda atıldı. Kısaca belirtmeye çalıştığım bu yol, "fikri hür, vicdanı hür kuşaklar yetiştirme" idealinden "dindar gençlik yetiştirme" idealine uzanan yoldur.
Sayfa 21
Köy Enstitüleri'nde okuyan gençlerin karınları daha yeterince doymuyor. Ama kafaları, zihinleri, hem de bolca, doyuruluyor. Düşünceleri oluşsun diye. Kendileri üzerine, toplumları üzerine, dünyaları üzerine, bunların tümünün geleceği üzerine yeterince düşünebilsinler, yeterince sağlam gelecekler inşa edebilsinler diye. Evet, henüz yeterli yiyecekleri yok ama yeterince kitapları var. Tercüme Bürosu'nda durmadan, gece gündüz çalışan nurlu ellerden çıkma çeviriler devletin matbaalarının yolunu tutup çabucak kitaplaşıyor ve oradan Köy Enstitüleri'nde kurulan, oralarda gencecik yaşta nasırlanmaya başlamış eller tarafından rafları yapılan kitaplıklara akıyor.
Sayfa 22
Reklam
İstenmeyen çocuklar, doğal bir soylarının varlığına rağmen, doğma zamanları gelip çattığında aslında dünyaya falan değil, dipsiz, uçsuz bucaksız bir yalnızlığa gelirler. Ben bunun bilincine erken bir zamanımda vardım ve bütün sonraki zamanlarımı da böyle bir yalnızlığın tezgâhında dokudum.
Sayfa 26
Hayat, sanki bütün bitik günlerimiz için yedekte birer direnme notası bulundurur. Ve bitik günlerimizin eşiğine vardığımızda bize düşen, o direnme notalarından yola çıkarak direnişlerin müziğini bestelemektir bitik günlerin üstesinden gelebilmek için. Ama zamanı okumayı başaramadan o notaları bulabilmemiz, olanaksızdır. O direnme notasıyla karşılaşabileceğimiz an gelip çattığında, o güne kadar bilgi adına biriktirdiğimiz ne varsa tümünü o notayı bulmak için seferber edebildiğimiz takdirdedir ki, direnme notalarının içinde bulunduğu zarfları da açabiliriz.
Sayfa 56
Kafka, gerek Dava'da, gerekse Şato'da dünyanın kapitalizmin rüzgârlarıyla hangi karanlıklara doğru sürüklendiğini dile getirirken, bir "bağımlılıklar sisteminin varlığına dikkati çekmişti: "Dışarıdan içeriye, yukarıdan aşağıya uzanan bağımlılıklardan oluşma bir sistem. Her şey bağımlı. Her şey zincire vurulmuş..."
Sayfa 59
Gezi parkı yalanları üzerine
Bir kadını kovalayan yüz yarı çıplak erkek gösteren tek bir mobese kaydı yok. Bu gerçeküstücü sahnenin tanığı da çıkmadı. Camide içki içtikleri ve öpüştükleri söylenen gençler için de öyle. Üstelik bu son suçlamalar için altı saat sorgulanmasına rağmen şöyle demekte direnen bir cami imamı var: "Ben din adamıyım, yalan söyleyemem; camimde böyle şeyler olduğunu görmedim..."
Sayfa 85
Reklam
246 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.