Söyleyeceğin nasihatleri önce kendin tutacaksın. Ondan sonra başkalarına öğüt vereceksin.
MUHAMMED’DEN MASALLAR
Ebu Hüreyre anlatıyor: "Resûlullah buyurdular ki: "Bir adam vardı, günah işleyerek nefsine zulmetmekte çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki: "Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önünde saçın. Allah'a yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!" Ölünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da arz'a emrederek: "Sende ondan ne varsa bana toplayıver!" dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. "Sen böyle bir vasiyeti niye yaptın?" diye Rabb sordu. "Senden korktuğum için ey Rabbim!" cevabını verdi. Allah bu cevap üzerine onu affetti." Benzer bir masal, insan diriltme, kuş yapma masalı Kuran’da Bakara Suresi 259 ve 260. ayetlerde de var. Kaynak: Buhari, Tevhid 35, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 25, (2756); Muvatta, Cenaiz 51, (1, 240); Nesai, Cenaiz 117, (4, 113).
Reklam
"İblis (kendisinin ateşten ve Âdem'in de çamurdan yaratıldığını, bu nedenle de kendisinin ondan daha üstün olduğunu söylemek sûretiyle) kıyaslama yaptı. İblis, kıyaslama yapanların ilkidir." [Hasan el-Basrî (r.a)]
Eriyoruz hızla, tükeniyoruz
İlayda
İlayda
Yorum yapamağımızdan buraya alalım. "Hah, tamam"ına varamadığımız, varamayacağımız, günümüz hakim biçerdöver sisteminin güzel bir eleştirisi. Öteki olmanın yanlışlığını boca edenler; sistemin tüm bileşenleri ki hepsi birbirinin tamamlayıcısı ve varlık sebebi. Aç fare anestezisine maruz kalanlar, sistemin hipnozundakiler, kendisini jakuzide sanan ısıtılan kazan içindekiler, kazanın yanında hasetle sırasını bekleyenler için sözümüz: Doğru-yanlış kriterlerini, ondan, bundan, izmlerden, kafakırık felsefecilerden, ahı hiç olmamış vahı kalmış ya da nevzuhur dinlerden, sınırlı-sorunlu önderler ya da cübbelilerden değil de şu kompleks bizi ve evreni yaratanın gönderdiği ve aynı zamanda hayatın kullanım kılavuzu olan son Vahiy'den alalım ve artık önümüzdeki maçlara bakalım. Vahiyle kurtulalım artık şu öğütücü, öğürtücü sistem aylaklığından.
İlayda

İlayda

@ilyada98
·
24 Mart 22:04
Mış gibi yapmayı beceremediğinde oyunun dışında kalırsın. Modayı takip etmeli, elit kitapları okumalı, kült filmleri izlemeli, iyi derecede ikinci dil bilmeli ve lisans eğitimini tamamlamış olmalı, bunların hiçbirini yapmadıysan paranın gözünü bir yerden (nasıl olduğu önemli değil) vurmuş olmalısın. Oyunun kuralı bu. Asla sokaktaki dizleri kanayan hovarda çocuk olmanıza izin vermeyen sistem tam olarak bu. Ya bu kurala göre oynarsın ya da öteki olur cezalandırılırsın. Peki öteki olmanın kaçınılacak şey olduğunu bize dikte eden bu politika neydi ve tam olarak nereden hortladı? Komşunun oğlunu öven anneden mi, ahlakınızı notlara endeksleyen öğretmenlerinizden mi, prim safsatasıyla iş hayatına yeni bir yarış getiren ekonomistlerden mi, tam olarak kapitalizm mi? Bütün ideolojiler yarışın gerisinde kalanlar kendini eksik hissetsin diye varken ve yalnızca en baştakiler kazanıyorken, en baş dediğimiz dünya nüfusunun binde birini oluşturmuyorken; neden hala yarışın içinde olmamakta direnenleri aylak görüyoruz? Aylaklık düşünce tembelliğidir, hareket yoksunluğu değil.
"Bir şey kalbinizdeki huzuru bozduğunda, ondan vazgeçin." Hz. Muhammed(sav)
İLİM TAHSİLİNİN FAZİLETİ
Şeyhülislâm İbn-i Kemâl rahimehullah, el-Münîre isimli risalesinde şöyle yazmıştır: Ehl-i iman olan kimsenin, ömrünü, kendisine fayda verecek olan ilimleri tahsile sarf etmesi icap eder. Kişiye en fayda verecek ilim, din ilmidir ki fıkıh, hadîs, tefsir gibi ilimlerdir. Dünya ve âhirette fayda veren bu din ilmini tahsilin faziletine dâir Allâh’ın
Reklam
Pişmanlık, alışkanlığın yok ettiği geçici bir histir. İlk cinayetini işlediğinde katil, vicdanı sızlayabilir. Fakat cinayetler çoğaldıkça, onlarca yüzlerce kez tekrarlandıkça vicdan susar. Bu yüzden hata bir kere affedilmelidir. Ondan sonra yapılan her hata, vicdan istismarıdır. Vicdan istismarıdır çünkü insan her duyguyu sömürür. Bu genel manada her insan için geçerlidir. Bir kere affolunduğu yerden ikinci kez de affolunduğunu gördüğünde artık psikolojik olarak bunun süreğenliği iki taraf için de kabul edilmiştir. Kimseye bu hakkı vermeyin. Hiç kimseye.
Birisine karşı zaafı olduğunu hissettirmemeli insan. Çünkü her zaafiyet bir açık yaradır ve en çok oradan vurulursunuz. Ona karşı zaafını hissettirdiğin an bu zaafiyeti kullanır karşıdaki. Bakın hiç şaşmaz bu. Hislerinizi ayağınızın altına alan hiç kimseden fayda gelmez. Durmayın. Psikolojik bir gerçektir çünkü bu karşımızdakinin bize zaafı olduğunu hissettiğimiz an ondan daha üstün olduğumuzu düşünmeye başlarız. Ve bu üstünlüğü onun duygularını istismar ederek teyit ederiz. Neticesinde paramparça bir ruhla kalakalır karşıdaki. Kimse vazgeçilmez olmamalı
İnsan sevildiğine emin olduğu andan itibaren nankörleşir. Çünkü insan, özü itibariyle nankör bir varlıktır. Birisine ondan vazgeçemeyeceğinizi hissettirdiğiniz andan itibaren artık vazgeçilen taraf siz olmaya başlarsınız. İnsan vazgeçebilmeli, veda etmeyi de bilmeli. Gidebilmeli.
Din kardeşlerinize tepki oyunu daha önceden verseydiniz de bu kadar geç kalmasaydık. Amerika'ya gerçi hizmet ediyorsunuz. Ondan heralde bu kadar beklediniz akpli vatandaş.
Reklam
Artık şekersiz içmeye başladım kahveyi Çok düşünüp az konuşuyorum babam gibi. Yok hayır hiçbiri senle alakalı değil Halin hatırın nasıl diye sordun ondan dedim...
Şairi anlamak
İnsanın kendisi hakkında birçok şeyi kavrayabilmesi için bazen yalnızca bir şairi anlaması yeterlidir. Burada önemli olan mesele hangi şairi anladığınızdır. Ben kendimi Nilgün Marmara 'da buldum. Aslında bunu söylerken bitmek bilmeyen uzun gecelerde bana eşlik eden Kafka' ya Oğuz Atay'a ihanet eder gibi hissediyorum kendimi. Ancak bunu daha bu gece anlayabiliyorum ben kendimi kesinlikle Nilgün Marmara da buldum. Ben ondan yıllarca kafamda bir yere oturtamadığım ölüm kavramını öğrendim. Aşk kısa ömrümün büyük kısmında benimsediğim gibi insana hayatı anlamlı kılan bir duygu değildir. Yazarlar da şairlerde haklıydı.. İlk defa haksızdım.
Alparslan Şen

Alparslan Şen

@Alparslan_sen
·
16 Nisan 00:33
Nilgün Marmara'nın intihar mektubu
13 Ekim 1987 Salı Sevgilim Her gün kötücül bir düşü kurmak ve onu taşımak artık kılgıyı gerektiriyor. Sana böyle bir yük bırakmak istemezdim ama sen akıllı ve güçlüsün, çabuk unutursun. Bu durumdan kimse kimseyi ya da kendini suçlu, sorumlu saymasın, çünkü suç yok. Yalnızca ırmağın akışına bir müdahele söz konusu!Her anın niye’sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu! Çocukluğun kendini saf bir akışına bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Ben’i bağışlayın! Bunu en çok annemden, babamdan ve Kağan senden diliyorum. Dostlarımdan da! Nilgün Marmara Önal Seni hep sevdim Kağan! Hoşçakalın!
Çaresizliktir özlemek ; başı sonu olmayan bir araftır. Kalırsın aralarda bir yerlerde. Ne kalabilirsin ne de gidebilirsin. ÖZLERSİN SADECE Her şeye ondan bir parça alır, anlamlar yüklersin. Bazen uzaktan uzağa ,radyoda çalan bir şarkıyı gönderirsin. Duymayacağını bilirsin. Gözlerini kapatır, içinden aynı şarkıyı duyduğunda, aynı şeyleri hissetmesini dilersin...
.. bir serçenin göğsünü nişan almıştım ki sana aşık oldum.. Serçe omzuma kondu ve ben mahir bir avcı oldum. Ondan sonra asla bir kuşu avlamaya çıkmadım.. ne zaman özlesem şarkı söyledim kuş gelir, kuş konar kuşu koklarım, öperim ve özgür bırakırım ve bir başka avcıya av olunca çocukluğumu görürüm... Yağmur yağmış ağaç kümeleri arasında saman, çiçek ve kuşun şarkısıyla kendine kıvrılır ve ağlar; Ey şarkı! seni nasıl seviyorum.. |Ebrahim Jafari
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz Ne iyiydik ne kötüydük Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı.
Turgut Uyar
Turgut Uyar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.