Herkes gibi o da gerekli olanı tespit ediyor ve fedakarlığın asaletini yüceltiyordu ; vatandaşların haklarından ve ödevlerinden memnuniyetle ve ısrarla bahsediyordu ama zihninde , kendisiyle diğerleri arasına temel bir ayrım koyuyordu ; görevleri onlara bırakıyor , kendisine sadece hakları ayırıyordu. Bu onun için doğal bir tutumdu , neredeyse bir içgüdü gibiydi. İster istemez , gördüğü , duyduğu ya da okuduğu her şey eninde sonunda kendisiyle ilgili hale geliyordu ; dünyaya kendi çıkarlarının penceresinden bakıyordu. Çıkarları da dünyanın kaderine bağlı olduğundan , dünyanın kaderi de onun için çok önemli hale geliyordu. Böylece vicdanı rahatlıyordu.
Sayfa 338Kitabı okudu
Masal anlatmasınlar bize. Ölüm mahkumu için. "Topluma borcunu ödeyecek," demesinler, "Kafası kesilecek," desinler. Hiç önemli değilmiş gibi görünüyor. Ama ufak bir ayrım var arada. Hem sonra, yazgılarının gözünün içine bakmayı yeğ tutan insanlar da vardır.
Reklam
Atom fiziği alanında gözlenen parçacıkların, kendi başlarına (yani, izole edilmiş varlıklar olarak) hiçbir anlama sahip olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bu parçacıklar ancak, ölçümler arasındaki karşılıklı ilişkinin bir sonucu olarak kavranınca, bir özellik kazanmaktadırlar. Demek ki, Kuantum kuramı bize, evrenin temel birliğini ve tekliğini gösteren bir model olmuştur. Yani Kuantum kuramı, içinde yaşadığımız dünyayı, birbirinden yalıtılmış çok küçük öğelere ayıramayacağımızı göstermiştir. Maddenin derinliklerine inildikçe, karşımıza çıkan «temel yapı taşları» değil, bütün parçaların arasında varolan karmaşık ilişkiler dokusudur. Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır: Bu ilişkilerin en önemli aktörlerinden birisi de hiç kuşkusuz gözlemcinin kendisidir. Çünkü gözlemci, gözlem zincirinin en son halkasını oluşturarak, gözlemlenen atomsal nesnenin kendisiyle giriştiği ilişki sonucunda bir kavrayışa sahip olabilmektedir. Yani kendisi de gözlemlenen olayın bir parçasıdır ve ondan ayrı ya da bağımsız değildir. Bu yaklaşım, doğanın nesnel açıklanışını kendisine bir hedef olarak seçmiş olan klasik görüşün ve idealin artık hükümsüz kaldığının açık bir göstergesidir. Descartes'in yaratmış olduğu «Ben» ve «Dünya» ayrımı, yani gözlemciyle gözlemlenen arasındaki ayrım, atom-altı parçacıkların dünyasına inildiğinde geçersiz kalmaktadır. Atom fiziği, işin içine insanın kendisini de koymadan doğa hakkında konuşamayacağımızı açık ve net bir biçimde göstermiştir. Çünkü tüm evren, her zerresine kadar aynı bütünlüğün ve tekliğin parçalarıdır.
Gel gör ki, zenginliğin genel yükselişinin hiyerarşik bir toplumun ortadan kaldırılmasını tehlikeye düşürdüğü, ama aslında hiyerarşik toplumun bir anlamda ortadan kaldırılması demek olduğu da açıktı. Belli ki, herkesin daha az çalıştığı, yeterince yiyecek bulduğu banyosu ve buzdolabı olan bir evde yaşadığı, bir arabası, hatta uçağı olduğu bir dünyada, eşitsizliğin en belirgin, belki en önemli biçimi ortadan kalkmış olacaktı. Zenginlik, bir kez genelleşti mi, ayrım tanımayacaktı. Hiç kuşku yok ki, kişisel mülk ve lüks anlamında zenginliğin eşit bir biçimde dağıtılacağı, buna karşılık iktidarın küçük bir ayrıcalıklı zümrenin elinde toplanacağı bir toplum düşlemek mümkündü. Ama böyle bir toplum uygulamada uzun süre ayakta kalamazdı. Çünkü boş vakit ve güvenlik herkesçe paylaşıldığında, yoksulluğun serseme çevirdiği geniş kitleler okuryazar olacak, kendi başına düşünmeyi öğrenecek, o zaman da hiçbir işe yaramadığını sonunda fark ettiği ayrıcalıklı azınlığı ortadan kaldıracaktı. Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi.
Sayfa 353 - Can Yayınları (mini kitap)
"Gel gör ki, zenginliğin genel yükselişinin hiyerarşik bir toplumun ortadan kaldırılmasını tehlikeye düşürdüğü, ama aslında hiyerarşik toplumun bir anlamda ortadan kaldırılması demek olduğu da açıktı. Belli ki, herkesin daha az çalıştığı, yeterince yiyecek bulduğu, banyosu ve buzdolabı olan bir evde yaşadığı, bir arabası, hatta uçağı olduğu bir dünyada, eşitsizliğin en belirgin, belki de en önemli biçimi ortadan kalkmış olacaktı. Zenginlik, bir kez genelleşti mi, ayrım tanımayacaktı.Hiç kuşku yok ki, kişisel mülk ve lüks anlamında Zenginliğin eşit bir biçimde dağıtılacağı, buna karşılık İktidarın küçük bir ayrıcalık zümrenin elinde toplanacağı bir toplum düşünmek mümkündü. Ama böyle bir toplum uygulamada uzun süre ayakta kalamazdı. Çünkü boş vakit ve güvenlik herkesçe paylaşıldığında, yoksulluğun serseme çevirdiği geniş kitleler okuryazar olacak, kendi başına düşünmeyi öğrenecek, o zamanda hiçbir işe yaramadığını sonunda fark ettiği ayrıcalıklı azınlığı ortadan kaldıracaktı. Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi."
Sayfa 220 - Can Yayınları
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.