Yazarın Nietzsche Ağladığında kitabını okuduğumda, zerre okuyamadığım felsefeyi yalın diliyle anlatabildiği için çok sevmiştim Yalom'un kalemini. Çok benzer bir şekilde, bu kitapta da Psikoloji alanı aynı basitlikte ele alınmış. Psikologların el kitabı olabilecek, alanın tarihini, inceliklerini ele alan bir kitabı, benim gibi alanla ilgisi
Ebeveynlerden birinin kaybı bizi kendi savunmasızlığımızla yüzleştirir; eğer anne babamız kendilerini koruyamıyorlarsa bizi kim koruyacaktır? Onlar da gidince mezarla aramızda hiçbir şey bulunmaz. Bunun tersine biz çocuklarımızla mezar arasında engel oluştururuz. Bir meslektaşımın, babasının ölümünden sonraki deneyimi, öğretici bir nitelik taşıyordu. Babasının ölümünü uzun zamandır bekliyordu ve haberi sükûnetle karşılamıştı. Ancak cenaze törenine gitmek üzere uçağa binerken paniğe kapıldı. Oldukça sık seyahate çıkmasına rağmen birdenbire uçağın güvenli bir şekilde kalkış ve iniş yeteneğine olan inancını kaybetmişti - sanki güvenlik kalkanı yok olmuş gibiydi.
Eşin kaybı da çoğu kez temel yalnızlık konusunu doğurur; önemli bir insanın kaybı (bazen baskın olanın), insanın, dünyayı iki kişi halinde yaşamak için ne kadar çabalarsak çabalayalım da- yanmamız gereken temel bir yalnızlığın bulunduğunun farkına varmasını sağlar. Hiç kimse kendi ölümünü, birisiyle birlikte ya da birisinin yerine gerçekleştiremez.
''Yalnızca kadınların olduğu bir ülke gerçekten var diyelim, demişti Jeff sürekli,''nasıl insan olurdu bunlar?''
Böyle bir ülkenin kaçınılmaz sınırlamaları,bir arada yaşayan bir sürü kadının kusurları ve ahlaksızlıkları konusunda öyle ukala fikirlerimiz vardı ki.Onlarda ''kadınsı kibir''dediğimiz
Bu kitabı 515 günde bitirdiğime bakmayın, son 300 sayfayı 2 günde okudum. Yalom’un kalemiyle 13 yaşımda
Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek kitabıyla tanışmıştım. Yalom’la tanışmak için sıradışı bir kitaptı. O yaşlarda ölümü çok sorguluyordum, hiç korku beslemeden. Besleyen insanlar hakkında merak düşüncelerim oluşunca bu kitabı okumuştum. Divan’dan sonra da kesinlikle
Bazılarının iddia ettiği gibi, gerçekten
Batı karşıtı duyguların asıl nedeni İsrail Devleti'nin kurulması olabilir mi?
Tarihsel kayıtlarda bazı tutarsızlıklar ortaya çıkar ve tekrarlanır. 1930'larda, Nazi Almanyası'nın politikaları, o zamanlar İngiliz mandası olan Filistin'e Yahudi göçünün ve bunun sonucunda oradaki Yahudi cemaatinin güçlendirilmesinin ana nedeniydi.
Filistin lider kadrosu ve diğer birçok Arap lider, Yahudileri dışarıda tutmaya çalışan İngilizlerden ziyade, Yahudileri Filistin' e gönderen Almanları destekledi.
Sovyetler Birliği, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Filistin'de bir Yahudi devleti kurmak için oy veren çoğunluğun sağlanmasında önemli bir rol oynadı ve ardından İsrail'in derhal hukuken tanınmasını sağladı. Amerika Birleşik Devletleri daha tereddütlüydü ve yalnızca fiili tanıma verdi. Daha da önemlisi, Amerikan hükümeti İsrail'e kısmi bir silah ambargosu uygularken Çekoslovakya, Moskova'nın izniyle, yeni devletin ayakta kalmasını sağlayacak silah tedarikini hemen gönderdi.
Allah ve Resûlü'ne iman eden kişilere mümin denir. İmanlarının dışa yansıması ibadet ve sosyal hayatta Allah'a kulluk ile olur. Buna göre onların beş temel vasfı vardır;
a. İbadet Bilinci : Namazlarını huşu/saygı içinde güzelce eda ederler, zekâtlarını verirler ve Allah yolunda infak etmeyi severler.
b. Ciddiyet: Faydasız şeyleri terk ederler.
c. Namus Bilinci: Onlar iffetlerini korurlar. Bunun için evlilğin önemli bir kurum olduğuna inanır ve Allah'ın razı olacağı bir yuva kurmaya gayret ederler.
d. Emanet Bilinci: Emanetlere ve ahitlerine sadıktırlar ve ihanet etmezler. Onlar güvenilir insanlardır.
e. İstikrar: Namazlarında ve diğer ibadetlerinde, davranışlarında istikrarlı ve düzenlidirler. (Bk. Muminun 1. 11)
Hepimizin aldığımız kararlardan, olduğumuz yerden ve kişiden şüpheye düştüğümüz; ''Her şey çok başka ve güzel olabilirdi.'' dediğimiz anlar olmuştur. Belki de bazılarımız bütün hayatını bu keşke ve acabaların arasında geçirmiştir. Dr. Bruer de bu kişilerden biri. Yaşadığı yerin en saygın doktoru, zengin ve iyi bir ailesi var