Korkut Özal'ın Suudi Arabistan Krallığı'ndaki itibari yerindedir. Sık sık Riyad'a gidip gelir. Bu gidiş gelişlerin birinde İslam Kalkınma Bankası'nda bir müşavirlik görevini de koparmıştır daha önce aynı görevde bulunan, bir Türk Profesördür. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş... Korkut Özal bu görevi Prof. Yalçıntaş'tan devralmıştır. Bu devir teslimin yapıldığı günlerde Korkut Özal'ın ağabeyi Turgut Özal, Bakanlar Kurulu'na bir yasa tasarısı sunuyordu. Tasarı, "İslâm Kalkınma Bankası'na vergi muafiyeti hakkındaki kanun tasarısı" başlığını taşıyordu. Tasarının 1. maddesi şöyleydi: "İslâm Kalkınma Bankası'nın, "a) varlıkları, gelirleri. kararları ve her türlü işlemleri. "b) yaptığı işlemler sebebiyle her ne nam altında olursa olsun nakden ve hesaben aldığı paralar ve işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtlar, "c) her türlü gayrimenkul mal iktisabları ile bunların devirleri, temlikleri dolayısıyla mükellef olduğu her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. "Bankaya sermaye nispetinde ödenecek kâr payları kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu kar payları, gelir ve kurumlar vergisi kanunlarına göre vergilendirilmez ve tevkifata tabi tutulmaz." Tasarı, hükümetten yıldırım hızı ile çıkıp, TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu'na gelmiş, komisyondaki görüşmelerde SHP'li iki milletvekili, Tülay Öney ve Erol Ağagil tasarıya karşı çıkmışlar, ancak tasarı komisyondan geçip. Genel Kurulda da kabul edilmişti.
Sayfa 166Kitabı okudu
TERKİB-İ BEND MERSİYE-İ HÂN- I İSMET
BEND: 2 Devr aldı yurdu kim, selefinden, sabah idi; Devretti yurdu ehline., yurt simsiyah idi!. Piriydi hırsı hep, pederaneydi şefkati: Maksuda varmak istese her şey mubah idi!. Tahrif, bahane, vesvese, tezvir, mugalata, kin, . İntikam, mücadele .. Hep pür-silah idi!. Tarih denen masalda yazılsın fasıl, fasıl: Sevmezdi padişahlığı, hem padişah idi!. Tarih denen masalda yazılsın fasıl, fasıl: Bed-mayelerce tahtı onun secdegah idi!. Allah'a, dört kitabına yokken riayeti: Ümmet görürdü yurtdaşı: haşa, ilah idi!. Yükseldi arşa nalişimiz, ah-ü vahimiz: Rabbim müyesser eyledi birgün felahımız!. Dr. Cahit ONEY
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
TEKİB-İ BEND MERSİYE - İ HAN-I İSMET
BEND: 1 Baki değil ne gül, ne de bülbül, ne bü-yü neng Dil ah eder, piyale tehi, dehr bi-direng!. Vakt erdiğinde ruh bedenden uçup gider. Her şey fena bulur ... kalır ahlafa nam u neng. Ol demde ehl-i sünneti Rabbim şaşırtmasın: Öldükte kimi Fatiha ister, kimi çeleng!. Vaktiyle emr-ü keyfine dünyayı az gören: Beklerse rüz-i mahşeri, bulmaz mı kabri teng? Mazi olup debdebeler, has eğen güruh: İbret ki şimdi emrini bekler başında seng!. Faniye bir başağrısı gerçi bahanedir: Milli Şef oldu, böylece öldü peleng-i ceng!. İslam, harsı, Türk dili, Türk musikisini: Kudsi ne varsa çiğneyip attı olup fireng! Ömrünce rüza-i mahşeri inkar eden Paşa: Hayfa ki kaldı şimdi tabiatla başhaşa!.. Dr.Câhit ONEY
Sayfa 121Kitabı okudu
Gönül Öney geliyor, çini anlatıyordu; Lütfi Doğan geliyor, İslam anlatıyordu; Mahmut Akok geliyor, eski Türk evlerini anlatıyordu. Dersler bitince Anadolu gezilerine çıkıyorduk. Adana'ya, Mersin'e, Hatay'a gidiyorduk. O sıralar oraları adamakıllı bilen kimse yoktu. Düşün, Hatay-Antakya'da Büyük İskender'in dönemi de yerli yerindeydi. Henüz Hadrianus Köprüsü'nü yıkmamışlardı! Demek ki Antakya Belediyesi daha medeni imiş o zamanlar! Böyle iyi bir eğitimden geçip dolaştık, Türkiye'yi gördük.
Sayfa 123Kitabı okudu
Para dinsel bir şeydir. Rütbesi yoktur, ama saygı görür; statüsü yoktur, ama kucak açılır. Paranın olduğu yerde tehlike huzura dönüşür ve ölüm de yaşama. Paranın olmadığı yerde, onur alçaklığa dönüşür ve yaşam da ölüme. "Paranın ruhlar üzerinde gücü olduğu" söylenir; bu doğruysa eğer, bir de insanlar üzerindeki gücünü düşünün! Lu Bao, The M oney G o d [Para Tanrı] (yak. M.S. 300)
kayısı, Ermenilerce ulusal meyve olarak kabul edilmektedir.
Yemek ve gıda tarihi yazarı Aylin Öney Tan’a göre, anavatanının Orta Asya, Çin Türkistanı ve Himalayalar arası bir bölge olduğu sanılan kayısı, Ermenilerce ulusal meyve olarak kabul edilmektedir. Ermeni nefesli halk çalgısı olan “duduk”, en iyisi kayısı ağacından yapıldığı için “kayısı ağacı” anlamına gelen “dziranapog diye de adlandırılmaktadır.
Reklam
İbranice'de Rabbi kelimesi "Efendi" ya da "Bilge" anlamında kullanılır. Yahudi halkı tarafından, Yahudi dinini ve bu dinin kutsal kitabı ve kurallarını iyi bilen kişi olarak nitelendirilir ve saygı duyulur. Osmanlı'da bu kişiye Haham denir. Rabbi kelimesi Allah'ın isimlerinden biri olduğu için şirk koşmamak adına Osmanlı'da ve diğer Müslüman devletlerde eskiden olduğu gibi şimdi de kullanılmayıp Osmanlı'da ve günümüz Türkiyesi'nde Haham olarak geçmektedir.
Sayfa 173Kitabı okudu
Bölgede yaşayan yerel halk ile kolay bir şekilde ilişki kurma yollarını arayan misyonerler, Osmanlı Devleti’nin kamu hizmetlerinin en önemli alanları olan eğitim ve sağlık alanında yetersiz kaldığını keşfetmişti. Özellikle Osmanlı Suriyesi denilen bölgede hiçbir devlet okulunun bulunmaması misyonerler için bir açık kapı vazifesi görerek bölgede kalıcı olmanın eğitim faaliyetlerinden geçeceğini fark ettirmişti.
Osmanlı Suriyesi'nde Amerikan Misyonerliği
Osmanlı Devleti’nin Suriye bölgesinde, Müslüman halkın erkek çocukları için cami kenarlarında Küttab adı altında oluşturulmuş olan ve Kur’an okumayı öğreten okulların dışında pek bir eğitim faaliyeti yoktu. İmparatorlukta millet sisteminin uygulanmasından dolayı her millet kendi okulunu açmakta serbestti. Eğitim sayesinde misyonerlik faaliyetlerine yeni bir anlayış kazandıran ABD’li misyonerlerin bu sayede hangi tür imkânlara kavuştuğunu belirten Amerikalı Protestan misyoner James Barton, aşağıdaki tespitlerini sıralamaktaydı: ‘’Eğitim verilen çocuklar sayesinde misyonerler, aileler ile kolay bir iletişim kurabildiler. Açılan okullarda yerel halktan personel istihdam edilmesi ve ayrıca yerel öğretmenlerin yetiştirilmesi, misyonerlerin halk arasına sızmasını mümkün kıldı ve halkın misyonerlere karşı olan önyargıları yıkılmaya çalışıldı. Çocuklarının modern bir eğitim almasını isteyen ailelerin talepleri Osmanlı Devleti tarafından kısa sürede karşılanamayacağı için Protestan misyoner okullarının bu ihtiyaca kısa sürede cevap verebilecek bir potansiyele sahip olması misyonun birçok sahada etkinliğini artırdı.’’
Milenianizm (İkinci Binyılcılık) Hristiyanlar tarafından Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci defa geleceğine dair bir inanıştır. Hz. İsa’nın dünya krallığının ikinci binyılı (2000’den sonra) başlamadan evvel Hristiyan misyoner örgütler, dünya sahasının bu gelişe hazır olabilmesi için XIX. yüzyıldan itibaren büyük bir enerji ile kendilerince doğru bildikleri Hristiyan mezhebini yaymaya çalıştılar. Avrupalı ve Amerikalı Protestan ve Katolik birçok misyoner oluşum, faaliyetlerine Hz. İsa’nın ve onun getirdiği din olan Hristiyanlığın doğum yeri Kudüs’ten başlamayı tercih ettiler. Ayrıca Hz. İsa’nın da Hristiyanlığa kazandırmaya çalıştığı ilk topluluk olan Yahudileri hedef aldılar. Böylece Osmanlı Suriyesi’nin bir bölümü olan Filistin ve Kudüs, XIX. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Hristiyanlığın çeşitli mezheplerini savunan birçok farklı misyoner grubun mücadele sahası oldu. (s. 33)
Reklam
Manga
Yazarın olay anlatımında kullandığı şarkılar, okuyucuya daha derin duygular yüklüyor. Kitabı okurken içerisindeki şarkılar size eşlik etsin... Özgür Can Öney (MaNga)
Vaveyla YayıncılıkKitabı okudu