"Benim iyi, duygulu ve vefalı arkadaşım. Kolumu tutarken elinin sevgiyle titremesini hissediyorum her an. Sanki onlar meleklerin kanat çırpışıydı."
Sayfa 159Kitabı okudu
“ benim burada ne işim var?” diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendi yarattığınız İçin bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak bir çok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentden çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanlar seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasında arada bir görüyorsunuz onları. yaprak arasından girip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa labirentte kalan bir tek ben miyim?
Reklam
''Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak...Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim? Odamı dolduran bütün bu kitapları yakmak... Bu resimleri, bu levhaları ayaklarımın altına alıp ezmek. Neye yarar? Hepsi benim içime girdiler.Bende, silinmez, kaçınılmaz, yıkanıp temizlenmez izlerini bıraktılar. Benim iç duvarlarım, bütün bu yabancı nakışlar, çizgiler, işaretler, renkler ve hiyerogliflere doludur. Dış cephem değişmiş neye yarar? Ben, asıl ben, bu toprağın malı olmayan ve hepsi dışarıdan gelen maddeler ve unsurlarla yoğrula yoğrula adeta sınai, adeta kimyevi bir şey halini almışım.''
Sayfa 69 - İletişimKitabı okudu
"Benim en sevdiğim taş, kaledir," dedi sonra. "Ona dikkat etmen gerektigini düsünmezsin. Dürüst bir tastır. Gözünü vezirin, atın filin üstünde tutarsın cünkü onlar icten pazarlıklıdır. Ama cogu zaman kaleye yenilirsin. Dürüstlük her zaman bizim zannettigimiz gibi bir sey degildir."
Sayfa 86
herkese kendini sevdirmenin, herkes tarafından hürmet görmenin yalnız gü­zellikle olmayıp, çalışmakla, kazanmakla, öğrenmekle, ilim bilmekle de olacağını göstermek istiyorum. bu sevilmenin, bu rağbet görmenin öyle kaybedilebilecek, çalınabilecek bir servete, gençlik alemine özgü geçici güzelliğe benzemediğini anlatmak istiyorum. onlar sahiplerini alınları buruştukça, saçları ağardıkça, vücut pörsüdükçe terk eden vefasızlardır. onlar bana rağbet etmemişlerse ben de onlara tenezzül etmi­yorum! benim kazanmaya ve ele geçirmeye çalıştığım huylar ve erdemlerin ise en büyük ve en güzel süsleri derin düşünce­lerle buruşmuş alın ile ilim uğrunda ağarmış saçlardır
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.