"Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar ?” diye söze girmişti kızılderili. “Onlar ne olacak?"
"Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!”
Ormandaki ağaçlar nasıl bahçedeki gibi canlı bir ağaçsa, halkın her ferdi de yüksek tabakaya mensup insanlar gibi bir insandır. Onlar da yaratılırken akıllı ve eşit yaratılmışlardır.
*Gaza kim ettiler Allahu ekber
Dediler her nefes Allahu ekber*
Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Bugüne kadar milyonlarca insan pes etti. Öfkelenmiyorlar, ağlamıyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca zamanın geçmesini bekliyorlar. Tepki gösterme becerilerini yitirmiş onlar.
Sense üzgünsün. Bu da senin ruhunun hala canlı olduğunu kanıtlar.
İnsanın ya da herhangi bir canlı varlığın yapısında, daha başlarken pes etme, kendi yüzüne tükürüp varoluşu lanetleme diye bir şey yoktur; bunun oluşması ancak bir yozlaşma sürecinin sonucu olabilir, onun da hızı kişiden kişiye değişir. Bazısı ilk baskı karşısında pes eder, bazısı satılıp teslim olur, bazısı göze çarpmayan derecelerde küçülerek
"Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?" diye söze girmişti Kızılderili.
"Onlar ne olacak?" "Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla, canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da, yaşamak demeye devam edecekler!"
“ Zengin muhitinde yaşam nasıl da huzur kokuyor. Her birinin yüzünde canlı ifadeler ve farklı anlamlar yüzüyor. Hayvanları bile huzur içinde… Oysa yoksul muhitindeki insanlar için haftanın başı ya da sonu bir anlam ifade etmiyor. Her sabah çileli bir güne uyanmanın verdiği usançla açıyorlar gözlerini. Çoğu çocuklar babalarının yüzünü görmeden uyuyup, uyanıyor. Bu ne rezil bir devrandır ki çocuklar babalarının, babalar çocuklarının yüzüne hasret… içlerinden her kime çarpsa gözlerim, hepsinin yüzünde aynı bıkkınlık, aynı acı, bitkin, kaygı dolu ifadeler ev sahibi gibi oturmuş kalkmak bilmiyor. Sokaklarındaki hayvanlar da tıpkı onlar gibi, tedirgin, ürkek, yaralı…”
Bir kedim,bir balığım,bir kuşum yok.Kendi varlığımı bazı ailevi bağların ya da bazı canlı türlerinin yokluğu üzerinden tanımlamam beni acınır bir kadın konumuna düşürmüyordur umarım.Eğer öyleyse insanlar bana acısın istemiyorum.Oturup kendilerine acısalar daha iyi olur.Onların en büyük acısı,acısız olmalarıdır.Onlar bunun farkında değiller.Çünkü acı çekmiyorlar.Denilebilir ki yoktur acısız kimse bu dünya dehlizinde.Herkesin bir acısı vardır,iki satır arasında yaşadığı.Evet,haklı olabilirler.Ama asıl acılık dünyevi acıların üstünde bir acın var mı yok mu sorusuna verilecek cevapta gizlidir.
Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar ?
Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da, yaşamak demeye devam edecekler !
Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?
...Onlar ne olacak?
Onlar da, gögüslerinde bir et parçasıyla, canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da, yaşamak demeye devam edecekler!