Yezid b. Hayyân et-Teymî anlatıyor:
Bir gün Resûlullah bize, Mekke ile Medine arasındaki Hum denilen su kenarında konuşma yaptı. Sözlerine Allah'a hamd ve senâ ederek başladı, nasihat etti, bazı şeyleri hatırlattı ve sonra şöyle buyurdu:
“Ey insanlar, dikkat edin! Ben, kendisine neredeyse aziz ve celil olan Allah'ın elçisi (yani ölüm meleği) gelecek ve onu kabul edecek yaşta bir kişiyim. Size iki sorumluluk bırakıyorum; Birincisi, içinde hidayet ve nûr olan Allah'ın Kitab'ıdır. Allah Teâlâ'nın Kitabına tutunun, iyi yapışın! dedi, ona sahip olmaya teşvik etti ve sözlerine şöyle devam etti:
İkinci olarak da Ehl-i beytime sahip çıkın! Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah'ı hatırlatırım... Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah'ı hatırlatırım... Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah’ı hatırlatırım...
Husayn, Zeyd b. Erkam'a dedi ki:
'Ey Zeyd, Resûlullah’ın Ehl-i beyti kimdir, onun hânesindeki eşleri değil mi?' Zeyd:
‘Eşleri Ehl-i beyttendir, fakat (onlarla birlikte) kendisine sadaka/zekât verilmesi haram olan diğer akrabaları da Ehl-i beyttendir.'
‘Onlar kim?
‘Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbas (r.a) soyundan gelenler...? ‘Onların hepsine mi sadaka/zekât vermek haram kılındı?' 'Evet.'