Yaşlı olmayı bir suç mu sayıyorum? Hayır. Nice yaşlı- lar vardır, yepyenidir düşünceleri, gençlerden, yaşça gençler- den çok ileridir. Ben de kendimi öylelerinden saymak ister- dim. Anlıyorum, iyice biliyorum ki değilim onlardan. Yıllar- ca çabaladım yenilikleri, yeniyi anlıyayım diye. Ama şimdi kollarım düşüveriyor: bakıyorum, bir yenilik kıpırdanışı se- ziyorum, kavrıyayım onu, güzelliğini tadayım diye çırpını- yorum, olmuyor. Görüyorum ki yitirmişim o gücü, kişiye ya- şadığı günlerin özünü kavratan gücü... Bunun için gençlerin bana ilgilenmelerini doğru bulmuyorum. Ben onları anlıya- mam ki! Onlarda gerçek bir yenilik varsa anlıyamam ki ben onları! Yoksa onlar da benim gibi eskimişlerse... Bunu düşün- mek daha kötü.
Sayfa 64 - YKYKitabı okudu
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
Reklam
Kafam karışıyor düşününce fazla Yoksa ben de biliyorum, bu şekilde böyle olmaz Öyle olmaz, böyle olmaz, nasıl ol'cak? deyip Bunu yazıyorsak, beni rahat bırak anla Biz bu zamanları boşa harcadık ve hatta Öndeki bi' on seneye de kan sıçrattık kesin Neyse zaten böyle dinliyorlar onlar Şarkıları bölmüyorlar, yalan kimya fizik Kafam
Ehl-i Beyt'in Önemi
Yezid b. Hayyân et-Teymî anlatıyor: Bir gün Resûlullah bize, Mekke ile Medine arasındaki Hum denilen su kenarında konuşma yaptı. Sözlerine Allah'a hamd ve senâ ederek başladı, nasihat etti, bazı şeyleri hatırlattı ve sonra şöyle buyurdu: “Ey insanlar, dikkat edin! Ben, kendisine neredeyse aziz ve celil olan Allah'ın elçisi (yani ölüm meleği) gelecek ve onu kabul edecek yaşta bir kişiyim. Size iki sorumluluk bırakıyorum; Birincisi, içinde hidayet ve nûr olan Allah'ın Kitab'ıdır. Allah Teâlâ'nın Kitabına tutunun, iyi yapışın! dedi, ona sahip olmaya teşvik etti ve sözlerine şöyle devam etti: İkinci olarak da Ehl-i beytime sahip çıkın! Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah'ı hatırlatırım... Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah'ı hatırlatırım... Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah’ı hatırlatırım... Husayn, Zeyd b. Erkam'a dedi ki: 'Ey Zeyd, Resûlullah’ın Ehl-i beyti kimdir, onun hânesindeki eşleri değil mi?' Zeyd: ‘Eşleri Ehl-i beyttendir, fakat (onlarla birlikte) kendisine sadaka/zekât verilmesi haram olan diğer akrabaları da Ehl-i beyttendir.' ‘Onlar kim? ‘Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbas (r.a) soyundan gelenler...? ‘Onların hepsine mi sadaka/zekât vermek haram kılındı?' 'Evet.'
Sayfa 171Kitabı okudu
Burada bir an durup, onurun ne olduğundan söz etmek istiyorum. Herkes onurlu olmaya değer verir, değil mi? Herkes şöyle ya da böyle onurlu olmak ister. O, asil ve uygun bir varoluş biçimi gibi görünür. Size onurun ne olduğunu söyleyeyim: Onur, sizin oyunlar oynamamanız ve sadece gerçek güdünüz olmanızdır. Kusursuz olmak budur. O ille de güzel olmayabilir, ama kusursuzdur. Onurlu olmak budur. Açık ve dürüst olmak budur. Ortada tutarsız bir karışım yoktur. Açık ça anlaşılmayan bir durum yoktur. Belki diye bir şey yoktur. Sıcak ve soğuk yoktur. Bir gün açık, bir gün kapalı olmak yoktur. İstikrarsızlık yoktur. Şu anda neyseniz o olduğunuzda, içiniz dışınız bir olduğunda, bu onurlu ve kusursuz olmaktır. Bundan sapmak kusurlu olmaktır. Anlıyor musunuz? İşte ben buna kusursuz bir kişi derim. Ben kusursuz bir kişinin huzurunda bulunmaktan çok zevk alırım. Biliyorsunuz, ben kimin benim huzurumda bulunacağı konusunda çok titizim, çünkü sizin daima gizli güdüleri olan insanların melodramlarıyla başa çıkmanız gerekir. Bir sabun köpüğü gibi, onlar renk değiştirirler, bulanıktırlar ve asla gerçekten bilmek istemezler. Böylece sizin daima onları eğlendirmeniz ya da onlarla hiç konuşmamanız gerekir. Onlar kusursuz insanlar değildirler. Göründükleri gibi değildirler. Taklit eder, ... miş gibi davranırlar. Doğal ve samimi değildirler.
Sayfa 167 - RamthaKitabı okudu
Ebu Ca'fer dedi: Nemrud ve kavmi, İbrahim hakkında ka­rarlarını verdiler: "Eğer kararlı iseniz, onu ateşe atın ve ilahlarınıza destek verin. Enbiya, 68 dediler. İbn Humeyd bize Seleme'den şöyle dedi: Muhammed bin ishak bana Hasan bin Dinar, Leys bin Suleym ve Mucahid’den şöyle dediğini rivayet etti: Yukarıdaki ayeti İbn Ömer'e okudum. Bana, "İbrahim'in ateşe atılmasını kim önerdi, bilir misin?" diye sordu. Ben: "Hayır” dedim. O: "Fars Araplarından biriydi.” dedi. Ben: "Ey Ebu Abdurrahman Farsların Arabı var mıdır?" diye sordum. İbn Ömer : "Evet onlar kürtlerdir." diye cevap verdi. İbrahim’in ateşe atılmasını öneren bir Kürt'tü.
Reklam
156 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.