Ruha ihtimam göstermek... Daha güzel anlatılamazdı...
Ruhu aşkın, güzelliğin ve sevincin gizemli evi olarak gören ninemin ondan her zaman özenle, çekinerek söz ettiğini hatırlıyorum. İyi bir insanın ölümünden sonra, beyaz meleklerin onun ruhunu mavi gökyüzüne, ninemin iyi yürekli Tanrısına götürdüğüne inanırdım. Tanrı onu sevecenlikle karşılardı: -- Canım benim! Tertemizim! Çok mu acı çektin? Çok mu ezildin? Bu gönül alıcı sözlerden sonra da ruha, altı beyaz İsrafil kanadı verirdi.
Sayfa 241
+610
"Hava güneşliyse durum pek de kötü sayılmazdı, ama iki kez -tam iki kez- biz mezarlıktayken yağmur başladı. Korkunçtu. Yağmur yağıyordu çocuğun başındaki mezar taşına, karnının üstündeki çimlere. Her yer sırılsıklam olmuştu. Mezarlığı ziyarete gelen herkes deli gibi arabalarına koşmaya başladı. İşte bunu görünce deliriyordum neredeyse. Bütün ziyaretçiler arabalarına atlayıp, radyolarını açabilirler, yemeğe bir yerlere gidebilirlerdi; Allie dışındaki herkes. Buna dayanamamıştım. Yalnızca bedeni filan mezarlıktaydı, ruhu cennete gitmişti, biliyordum bütün bu zırvaları, ama yine de dayanamıyordum. Keşke orada olmasaydı diyordum. Onu hiç tanımadınız. Onu tanısaydınız, ne demek istediğimi anlardınız. Hava güneşliyse durum pek o kadar kötü sayılmaz, ama güneş de yalnızca canı istediği zaman çıkıyor ortaya."
Reklam
“İstikamet ve saflık, temizlik ve anlık sahibi olan bir adamdan öyle bir hoş koku yayılır ki, görünmeyen hallerini açığa çıkarır. İnsan onu hisseder ve anlar. Bürün ruhu, bütün karakteri çehresinde, nazarında görünür hale gelir.”
Marcus Aurelius
nevermore kökeni ortaçağ ingilizcesine dayanan ancak edgar allan poe'nun the raven şiiriyle bilinirliği oldukça artan bir kelime. poe'nun şiirinde kaybettiği sevgilisinin yasını tutan bir adamın bütün sorularına aldığı yanıttır aynı zamanda, çünkü konuştuğu kuzgunun bildiği tek kelime nevermore'dur. adam bu durumun farkındadır ancak öyle yalnız ve umutsuzdur ki kuzguna soru sormaktan kendini alamaz. sevgilisinin dönüp dönmeyeceği, bu acının geçip geçmeyeceği gibi pek çok soru sorar, hepsine aldığı cevap bir daha asladır. sona gelindiğinde aldığı cevaplar yüzünden öfkesine hakim olamayan adam kuzguna onu yalnız bırakmasını söyler; cevap yine bellidir, kuzgun asla gitmeyecektir. bu noktada kuzgunla konuşması üzerinden kabullenmeye çalıştığı hislerini bir bir fark eder, aynı zamanda bu hislerden nefret ettiğini de. kendi oyununda yenilmiştir çünkü elinde kalan tek şey kederdir artık. ve bilir ki ruhu kuzgunun gölgesinden sıyrılamayacaktır; bir daha asla. -Alıntı
''İnsan ruhu yalnızlığı sevmez. Yasalar bile insana en ağır cezayı onu hücreye kapatıp yalnız bırakarak verirler.''
Sayfa 238
Bedeni amansız bir şekilde ilerlerken ruhu inatla geçmişte kalmaya devam ediyordu. Alexander onu bulmuştu, kendisini bekleyen o Lazarevolu yetimi. Ve sonra onu yeniden bir bütün haline getirmişti.
Sayfa 403Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.