Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bebeğin bakmak için bir şeylere ihtiyaç duyduğu fikrine sahip olanlar, bebeği çevresinden uzaklaştıran yanlış koşulların dışına çıkarmak yerine, onun önüne objeler koymayı tercih etmiştir. Deneysel psikologlarınkine benzer bir yöntemle hareket eden bu iyi niyetli insanlar, bebeğin beşiğinin önüne küçük toplar ya da çeşitli renkli objeler bağlar. Çevresindeki imgeleri anlamaya, daha doğrusu silip süpürmeye hevesli olan bebek kendisini doğal olmayan bir çabayla eğip bükerek gözünün önünde dans eden oyuncakları veya topları gözleriyle takip eder. Bu bozucu çaba, şekli ve hareketi itibarıyla ham ve yapay bir takdimle bebeğe dayatılmaktadır. Oysa bebeği yüksek, hafif eğimli bir yere koyup en azından odasındaki çevreye hâkim olmasını sağlamak yeterli olur. Bebek aynı şekilde, yaprakların ve çiçeklerin kıpırdadığı, hayvanların hoplayıp zıpladığı canlı bir manzaraya sahip herhangi bir bahçeye de konulabilir. Bebeğin bir şeyleri keşfetmesini sağlayan manzaraların uzun bir süre aynı kalması gerekir. Böylece bebek aynı şeyleri hep aynı yerde buldukça onları tanımaya başlar ve rüzgârın hareket ettirdiği şeylerin hareketlerini, canlıların hareketlerinden ayırt eder.
Sayfa 50 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Gereken bakımın hem basit hem pratik olduğunu birkaç örnekle göstereceğim. Bebeğin dik oturamadığı için sırtüstü yatması gerektiği yaygın bir düşüncedir. Bu nedenle, bebeğin çevresiyle kurduğu ilk duyusal ilişki yerle değil, gökle olmalıdır. Fakat göğün görüntüsü bebekten esirgenir. Onun yerine bebek genelde beyaz ve pürüzsüz olan çocuk odasının tavanına veya çocuk arabasının örtüsüne bakar. Ancak, bu aç ruhu beslemek için ilk izlenimler, görme duyusu aracılığıyla elde edilmelidir.
Sayfa 49 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Reklam
Yeni bebeğe duyduğumuz sevgi ne kadar içten olursa olsun dünyaya geldiği andan itibaren onunla mücadele etme içgüdüsüne sahip olduğumuz bir gerçektir. Bu yalnızca onunla mücadele etme içgüdüsü değildir, ne kadar değersiz olursa olsun sahip olduğumuz eşyaları ondan korumaya bizi iten açgözlülük içgüdüsüdür de aynı zamanda. Örneğin, bebeğin beş para etmez küçük yatağı pislenmesin diye üzerine su geçirmez bir örtü sereriz ve onun bedeninin, rahatsız bir yerde uyumanın sonuçlarına katlanmasına razı oluruz.
Sayfa 29 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Yeni doğmuş bebek
"Yeryüzünde titrek bir ses duyuldu. Daha önce hiç duyulmayan bir sesti bu. İlk defa kımıldayan bir gırtlaktan geliyordu. "Bana en koyu karanlıklarda yaşamış bir insandan bahsettiler. Sanki bir uçurumun dibindeymişçesine en sönük bir ışık parıltısı bile değmemiş gözlerine. "Bana sessizlik içinde yaşamış bir insandan bahsettiler. En kısık bir ses bile değmemiş kulaklarına... "Hayatı boyunca ilginç bir şekilde hep ılık olan bir suyun içinde gerçekten yaşamış ve sonra da birden buz gibi bir akarsuya daldırılmış bir insanın hikâyesini duydum. "Bu insan önceden hiç nefes almamış ciğerlerini birden havayla doldurmuş. Hep sönük kalmış ciğerlerini birden havayla şişirmiş ve acıyla çığlık atmış... "Yeryüzünde kavruk, titrek bir ses duyuldu. Daha önce hiç duyulmayan bir sesti bu. İlk defa kımıldayan bir gırtlaktan geliyordu. "Bu, istirahat eden insanın sesiydi. "Böylesine mutlak bir istirahati kim hayal edebilir ki? "Yemek yeme zahmetine bile girmeyen birinin istirahati, çünkü onun için başkası yemek yiyordu. Bütün kas lifleri rahat konumdaydı, çünkü yaşaması için gerekli ısıyı başka dokular üretiyordu. En içteki dokuları bile kendilerini zehirden ve mikroplardan korumak için çalışmak zorunda değildi, çünkü başka dokular ona hizmet ediyordu. Ve oksijen o nefes almadan veriliyordu ona, canlılar içinde ne eşsiz bir ayrıcalık!
Sayfa 25 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
zavallı ben, gözümü dikip bakıyorum ona sessiz bir iniltiyle diyorum ki hepsi bu, olan biten ben de bilmiyorum hüznüme sebep ne mırıldanıyorum sonunda gittim elden aynı dili konuşmuyoruz ki anlatayım ona korkunç kederimin sırrını şüphe yok ki kimse benim yaptığım gibi acısına maya etmemiştir kendini ruhumdaki kederin sebebi, benim. bir çare yok buna zincire vurulmuşum inliyorum bir bağım yok zincirin halkasıyla âh... işte bu senin coşkuyla aradığın sırrım... divâne bir kadının sırrı öyle bir varlıktı ki o, düşünmezdi bir nebze olsun şöhreti şanı onun sırrı bu: artık hiçbir şey değilim senin için tiksindirici bir varlıktan başka ne hışmın ne gazabındı beni korkutan âh... budur işte bunca azap veren bana
Sayfa 70
"Görülemez, duyulamaz, dokunulamaz bir bilinmez dedi bu çember. Kaç yıl süreceği hesaplanamaz, çevresi ölçülemez. Ne beden dayanabilir bu yola ne de bir ruh. İnsanın ömür dediği şey çemberi kat edebilme sanatıdır. Ömür sanatını güzelleştirecek en büyük güç ise çemberin özü, sebebi olan aşktır. Bu sebeple insanın ömür döngüsüne 'aşk çemberi denir. Her insanın doğduğu ve öldüğü nokta birdir. İnsanın yolculuğu başladığında başka yere değil sadece doğduğu yere varabilir. Uyanamadan çemberi tamamlayanlar elem bir neticeye, sırrı keşfedip uyanarak tamamlayanlar ise hakikate varırlar..." Bir Çemberdir Aşk, 1. Sır
Reklam
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Zaman akılların künhünü idrakten aciz kaldığı bir mucizedir. Biz zamanı sadece varlık aleminde bıraktığı izlerden bilmekteyiz. Belki de ebediliğin ve faniliğin sırrı onun içindedir. Bu sırrı da zamanın aşikar ve kapalı yönlerini tam olarak kuşatmış olan bilir.
Boğaz bana daima zevkimizin, duygumuzun büyük düğümlerinden biri gibi gelmiştir. Öyle ki, onun bizde külçelenmiş mânasını çözdüğümüz zaman büyük hakikatlerimizden birini bulacağız sanmışımdır. Bu bir hayal olabilir. Birçok güzellikler insana kâinatın eşi veya eşiti oldukları vehmini verirler. Onlarla karşılaştığımız zaman bizde büyük, kendi
Sayfa 176Kitabı okudu
Feurbach üzerine tezlerin tamamı
Karl Marx [Feuerbach Üzerine Tezler[1]] 1. ad Feuerbach 1 Bundan önceki tüm materyalizmin (Feuerbach'ın ki de dahil olmak üzere) başlıca kusuru; nesnenin, gerçekliğin, duyumsallığın duyusal insan etkinliği, pratik olarak, öznel olarak değil, yalnızca nesne ya da sezgi [Anschauung1] biçiminde kavranmasıdır. Bu yüzden, etkin yan,
Sayfa 15 - Kor Kitap
Reklam
¬°Bir sırrı gizleme gereği ya da gizlenmeyi gerektiren amacı değil, gizleme sürecinin kendisiydi onun ilgisini çeken ¬°
•|Dost olur dostun ayinesi, sırrı yâre mahzen olur sinesi... (Eğer bir dost bize ayna olamayacaksa ve bizim de onun aynası olmamıza izin vermeyecekse neye yarar ki..?)
Onun sırrı neydi ki kollarında kokusunu soluduğumda yıllarımı çürüten kabuslarımdan hiç bulaşmamış gibi sıyrılıyordum?
Sayfa 143Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.