Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç. Tribünsüz minik bir salon.. Seyircilerle oyuncular arasında sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..
Delikanlı bu tatlı bu güzel bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi
İçinde yaman bir kavga vardı; ama bu aşk değildi. Olga'nın hayali gözlerinin önündeydi ama uzak ve dumanlı idi; Oblomov ona dertli dertli baktı ve içini çekti: "İnsanın kendi dilediği gibi değil, Tanrının emrettiği gibi yaşaması doğru bir yol ama..." Oblomov düşündü: "Hayır, insan istediği gibi yaşayamaz, doğrudur." İçinden vakur, isyan dolu bir ses yükseliyordu: "Yoksa insan en derin zekânın bile içinden çıkamayacağı bir çelişmeler karanlığına düşer. Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına kapılmamalıyız, mutluluk elimizden kaçarsa isyan etmemeliyiz; hayat budur işte... Kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Ne saçma düşünce! Hayat hayattır, bir ödevdir, ödev dediğin de çetin bir iştir. O halde ödevimizi yapalım..."
Saymayı bırakalı çok oldu geçen yılları.
Yaşadıklarım saydıklarımın hep önündeydi.
Gelecekle ilgili silemedim hiç kafamdan kaygıları.
Aşk huzur ve mutluluk dilemistim geçen yıl o da yine doğum günümdeydi.
Üniversiteli delikanlı kolejli kıza, bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz, minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..
Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra
Pollyanna çok iyi biliyordu ki, mutluluk ne Kafdağı'nın ardındaydı ne de bir masal ya da düştü. Mutluluk gerçekti ve çoğunlukla elimizin altında, gözümüzün önündeydi. Bütün mesele onu görmeyi ve tutmayı bilmek ve istemekti.
Uzun yıllar sonra Livaneli kitabı okudum ve kendimi bundan neden mahrum bıraktığımı hiç bilmem. Bu kitap baştan sona bana bir çok duyguyu yaşattı. Mustafa ve Mesudenin sıcacık bağları ve yaşantıları üzerinden hem ailelerin, hem doğanın, hem de toplumun çektikleri tüm acısıyla ve çıplaklığıyla göz önündeydi. Yer yer paramparça oldum, yer yer buruk bir mutluluk yaşadım. Karakterlerle güldüm, onları ağladım. Kesinlikle ağır ve okurken o dramı hissedebileceğiniz bir roman. Daha en başından o hüznü vermiş yazar. Ben çok severek okudum. Kesinlikle tavsiye ederim.
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202126,4bin okunma
Anna'nın aşkının kendisi için bir mutluluk olduğunu yineleyip duruyordu içinden. İşte Anna da aşkın hayattaki her türlü nimetten daha üstün olduğunu bilen biri gibi onu seviyordu ama kendisi, Anna'nın peşinden Moskova'dan geldiği zamanki mutluluğundan oldukça uzaktaydı. O zamanlar kendini mutsuz sayıyordu ama mutluluk önündeydi, şimdi ise en mutlu zamanların geride kaldığını hissediyordu. Anna onu ilk gördüğü gibi değildi. Hem fiziki olarak hem de ahlaki olarak kötüye gitmişti. Şişmanlamıştı ve şu artist hakkında konuşurken yüzünü çirkinleştiren kötü bir ifade vardı. Vronski ona, koparıp soldurduğu çiçeğe bakan ama koparmasına ve öldürmesine neden olan o güzelliği zar zor gören biri gibi bakıyordu. Anna'ya duyduğu aşk güçlüyken isterse bu aşkı yüreğinden söküp atabileceğini hissetmesine karşın onu sevmediğini hissettiği şu anda onunla ilişkisinin hiç bitmeyeceğini biliyordu.
Anna'nın aşkının kendisi için bir mutluluk olduğunu yineleyip duruyordu içinden. İşte Anna da aşkın hayattaki her türlü nimetten daha üstün olduğunu bilen biri gibi onu seviyordu ama kendisi, Anna'nın peşinden Moskova'dan geldiği zamanki mutluluğundan oldukça uzaktaydı. O zamanlar kendini mutsuz sayıyordu ama mutluluk önündeydi, şimdi ise en mutlu zamanların geride kaldığını hissediyordu. Anna onu ilk gördüğü gibi değildi. Hem fiziki olarak hem de ahlaki olarak kötüye gitmişti. Şişmanlamıştı ve şu artist hakkında konuşurken yüzünü çirkinleştiren kötü bir ifade vardı. Vronski ona, koparıp soldurduğu çiçeğe bakan ama koparmasına ve öldürmesine neden olan o güzelliği zar zor gören biri gibi bakıyordu. Anna'ya duyduğu aşk güçlüyken isterse bu aşkı yüreğinden söküp atabileceğini hissetmesine karşın onu sevmediğini hissettiği şu anda onunla ilişkisinin hiç bitmeyeceğini biliyordu.