Bir bilgi şiir, kurtuluş bilgisi... Şiir, kelimelerin aylasında, bambaşka yüzleri dünyanın... Ayrılıp birleştiren. Eve dönüşün, gidişten kısa sürmesi. Her şeyin ortasında durup bir çay bahçesinde dinlemek hayatı, çok uzak yıldızlardan bize ulaşan ışık, milyarlarca kilometre ötedeki gezegenlerde delice böcekler. Şiir soluk alıp vermek her sabah yeniden, yeniden uyandın işte, bir gün daha var önünde... Pişman mısın diye sorulduğunda, değilim yine olsa yine yapardım demek inceliği şiir... Deyişin inceliği. Diyebilmek. Gecenin bir köründe uyanıp dua eden yalnız çocuk. Yön duygusunu yitirmek şiir, matematiğin nabzı. Saati söylerken, işin içine ırmakları karıştırmak şiir.
Reddeder şiir. Ankara'da, yoksul bir evde, saksıda açan karanfilmiş, Ahmed Arif öyle diyor, kökü Altındağ'da ama İncesu'daymış. İncesu Pazarı'na yolun düştü mü hiç, patlıcan satan Kürt Halil'in bağırışındaki renkleri duydun mu diye sorar Ahmet Erhan. Seslerde renk olur mu deme, odur şiir. Biri t ile biri d ile Ahmetlerin ama fark etmez. İkisi de Ah ile...
Bunlar olmasa yaşayamazdım inan. Buları görmesem, bilmesem yazamadım. Bazı akşam vakitleri durup dururken çöken huzuru, senden bana kalanı, senden bana vuranı, bana çarpanı bilmesem yazamadım.
Bu kitap biraz bunların kitabı ey okur, yolun beşinci durağı, beşinci şiir kitabı. Yıllar geçiyor. Devam ediyor şiir. Durmayan, bitmeyen damarlar gibi uğulduyor ve artık seninle şimdi Dünya Evi, sende. Apak bilekleri, elleri elinde; onu kırmayacaksın değil mi?
Emanet ediyorum sana nefesimi. Elim sende...