Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan da bir yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin.
Dışı eli yakar içi de seni
Sona eklenmeli sözün öncesi
Ayrılık gününün kör dereleri
Bölünüp gidiyor nehir dediğin.
Yüreğin ürperir kapı çalınsa
Esmeyen yelinden hile sezerler
Künyeler kazınır demir sandıkta
Tükenip gidiyor ömür dediğin.
Bir insan ömrünü neye vermeli
Para mı, onur mu, taş, diken bir yol
Ağacın köküne inmek mi yoksa
Savrulup gidiyor yaprak dediğin…
Bu güzel türküyü (şiiri) Zülfü Livaneli yazmış, Emel Taşçıoğlu yanık okumuş:
youtu.be/S0lVl7G4t3c
"Hayatın mimarları, siz de ateşinizi söndürmeyin! Ateşinizi yanık tutun, diğerlerinin ateşlerini de yakın! Her nerede 'inşa ediyorsanız' köyde (bir çiftçi kooperatifinde, okuma kursunda ya da eğitim merkezlerinde) veya şehirde, mecliste, orduda, Eğitim Bakanlığı'nda veya başka bir yerde, nerede olursanız olun daima etrafınızı aydınlatın. Sadece bir an, bir gün, bir hafta ya da bir ay tutuşup sönmeyin. Daima yanın! Sürekli yanın ve başka ateşler yakın...Ateş bir kez sönerse siz ikinci kez yakın, üçüncü, beşinci, yedinci, yüzüncü, bininci kez yakın!
Hiç bıkmadan yakın! Kendiniz parlayın ve diğerlerini parlatın ta ki etrafınız tamamen aydınlığa bürünene dek. Gideceğiniz yolda hemen başarıya ulaşacağınızı sanmayın.Bu yolda takdir ve anlayış yerine alayla, onur ve şan yerine iftira ve nefretle karşılaşabilirsiniz.... Onlarca, yüzlerce, binlerce karanlık güç aydınlık emellerinizi yok etmeye çalışacak ama siz yine de yanın!
~Yanın ve yakın!~ "
Dünyanın bugüne kadar gördüğü en kanlı savaş hangisi diye sorsalar hiç tereddüt etmeden 2. dünya savaşı olduğunu söylerim. bilindiği üzere 1. dünya savaşı sanayileşen ülkelerin ham madde elde etmek için birbirleriyle rekabeti üzerine patlak vermişti. savaşın ortaya çıkmasında etkin bir diğer sebep ise Fransız ihtilalinden milliyetçilik akımının
Sana ne yaptılar böyle Kadın
Önce diri diri gömdüler toprağa
Toprak utandı dedi haşa
Ar oldun namus oldun
Çocuk oldun kız oldun kadın oldun çocuk yaşta anne oldun da insan olamadın kadın
Göz bebeklerin firar etmiş içindeki yangından
Gönül evin tarumar olmuş
İnancın kundaklanmış
Güvenin katledilmiş
Umudun hançerlenmiş
Ucu yanık Siyah beyaz bir fotoğraf gibi
Kalmışsın ömrünün kıyısında ..
sana ne yaptılar böyle Kadın
Ruhunu gömmüşler gamzende ki çukura
Yaşadığını sanmışsın bedeninin her soluğunda
Becerseler kaburgaları koyacaklar Adem in göğsüne
Kadın Hiç yaratılmasın diye.....
Onur Özkaya şiirim
"Dünyadayım, dünyadayım...
Ellerimin dikenleri ondan,
genzimdeki yanık ondan,
ruhumdaki kara delik ondan,
aklımın yalvarışı ondan,
ben bir var oluşum,
bazen yenik, bazen kurtuluşum
ben bir yok oluşum
bazen cesur, bazen bir korkuluğum."
HÂLÂ KOYNUMDA RESMİN
Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi,
Rüzgar gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
Çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
Dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi yüreğime
Hâlâ koynumda resmin
Gün akşam olur elinde kitaplar ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
Bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
Bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin
Kaç mevsim kırlara çıkıp çiçekler topladık mezarlar için
Belki ürküttük tarla kuşlarını belki kurdu kuşu ürküttük ama aşkı ürkütmedik hiç
Hâlâ koynumda resmin
Ve hâlâ sımsıcak durur anılar sımsıcak ve biraz boynu bükük
Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış yasak bir kitap gibi durmaktadır
Ve firari bir sevda gibi
Şimdi duvarlarda resmin