~ Pencereden gördüğümüz gece, dışarıdaki katı gerçekliğin çizgilerini muğlaklaştırır. Karanlıkta hiçbir şey birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz. Siyah ve beyaz ortadan kalkar. Kesin yargılara varamaz insan. Gün ışığında insan tüm cevapları bildiğini ve her şeyi olduğu gibi görebildiğini zanneder. Oysa gökyüzü karardığında, önyargılar yumuşar,
Panama YayınlarıKitabı okudu
~ Amaçsız dua yaysız oka benzer ; Duasız amaç oksuz bir yaya benzer. - Ella Wheeler Wilcox / 13 ~ İnsanları yargılamadan önce dinleyip saygı duymayı öğrenmeliyiz. / 24 ~ Usta ne demektir? Usta bir şey öğreten değil, öğrenciye zihninde zaten bulunan bilgiyi keşfetmesi için ilham veren kişidir. / 25 ~ Dostlarının illa herkesin bakıp etkilendiği
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İlk insanların ölülerini gömme alışkanlığını edindiklerini ka­ zılardan anlıyoruz. Bu, ölen insanı yüceltmek anlamında, ilk kez Neanderthal insanlarında görülmüş. Ölü gömme alışkanlıkları birçok bilim adamının algılamasına göre hem ölümden sonra hayata inanmayı beraberinde getirmiş, hem de giderek din adamları sınıfının oluşmasına yol açmış.
Sayfa 74 - Aşina kitapKitabı okudu
Bir taraftan insan ırkları arasında dikkate değer bir farklılık olmadığını söylemek, diğer taraftan da komünizmin eşitlik ilke­ sine dayanan bir doktrin olarak biyolojik yönden yanlış olduğu­ nu ve insanların eşit olmadığını söylemek arasında bir tutarsızlık söz konusu mu? Biyolojik açıdan bir tutarsızlık söz konusu de­ ğil . . . Tabii ki binlerce yıl boyunca oluşan ırklar arasında birtakım kültürel farklılıklar var. Ancak, gelecek dahinin hangi düzen ta­ rafından oluşturulacağı konusunda hiçbir zaman emin olamayız. Diğer bir deyişle, özgün bir dekor içindeki insan (ırk değil) önem­ li olan. Bireyin ve onun "yazılım"ının bir dizi girdi ile nasıl yapı­ landığıdır söz konusu olan . . . Hiçbir zaman, annenizin hastalığı­ na çarenin hangi beyinden geleceğini bilemezsiniz.
Sayfa 102 - Aşina kitapKitabı okudu
"Kadının kıskançlığıyla erkeğin kıskançlığı birbirine benzemez, bize en çok acı çektiren şeyi bir kadın sezemez." "Bunu bilmiyordum. Neden?" "Neden mi? Sahip oluşun o anlamsız ve cömert azgınlığı, erkeğin kendine hak edindiği o eskil içgüdü kadının kanında, elinde yoktur da ondan. Erkek, yaratığını bütünüyle isteyen tanrıdır. Çok eski yüzyıllardan beri, kadın paylaşmaya alışmıştır. Tutkularımızı geçmiş, karanlık geçmiş sınırlar. Doğduğumuz günde bile öylesine yaşlıydık ki! Bir kadın için kıskançlık, onur kırıklığından başka bir şey değildir. Erkekteyse ruhsal acı gibi derin, bedensel acı gibi sürekli, büyük bir işkencedir. Neden diye soruyorsun. Çünkü boyun eğişime, saygıma karşın, bana verdiğin korkuya karşın, sen maddesin, ben düşünceyim; sen nesnesin, ben ruhum; sen kilsin, ben sanatçıyım. Yo! Yakınma. Çelenklerle kuşaklanmış, yuvarlak vazonun yanında, basit ve kaba çömlekçi nedir ki? Vazo sakin ve güzeldir. Çömlekçi zavallıdır. Erkek kendi kendini yer, ister, acı çeker, istemek acı çekmektir çünkü. Evet, kıskancım. Kıskançlığımda neler bulunduğunu biliyorum. Onu incelediğim zaman, içinde soyumdan gelme önyargılar, bir vahşi gururu, hastalık derecesinde bir duyarlık, bir hayvan şiddeti, acımasız bir zayıflık, yaşamın, dünyanın yasalarına karşı budalaca ve kötü bir başkaldırış buluyorum. Ama onun ne olduğunu bilmem boşuna: Var ve beni altüst ediyor. Ben yuttuğu asidin özelliklerini inceleyerek hangi bazlarla birleştiğini, hangi tuzları oluşturduğunu bilen bir kimyagerim. Bu arada asit kimyageri yakmaktadır, kemiklerine kadar da yakacaktır."
insanlar gelecege yönelik yaşarlar; ancak dogaları yalnızca geçmişlerini anlamalarına elverişlidir. Günlük rutine dogal ola­ rak, deneyimlerimizin toplamıyla tepki vermekteyiz. Benzer bi­ çimde, toplumlar ya da kabileler tepkilerini, toplam ulusal da­ garcıkları ve degerleriyle verirler
Sayfa 25 - Aşina kitapKitabı okudu
Reklam
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.