Dünya benim gibi insanlarla dolu mahallelerden meydana gelseydi, bir beton çölüne dönerdi. İnsanlığın ve insansızlığın yüz karasıydım. Kendime acımak istedim. Mutlak bir ümitsizliğe düşmek istedim. Belki tam düştükten sonra çıkmak kolay olurdu. Fakat, bütün bu düşündüklerimin kelimelerden ibaret olduğunu biliyordum. Pencereye yaklaştım, başımı yukarı kaldırarak gökyüzüne baktım. Ay oradaydı. Bildiğim ay. Hayır, ben adam olmazdım. Gerçek bir acı duyduğumdan bile kuşkum vardı.
Reklam
Orada olmasa, o toz kokusu, o yarı karanlık, o kederli ıssızluk, bütün bunlar hiç kimse için var olmayacaktı, kesinlikle var olmayacaklardı. Ama şimdi oradaydı.
Sayfa 14 - Everest Yayınları
Öyleydi de neden sadece oradaydı, gerçek bu kadar az görülür, yaşanır bir şey mi, bilmiyorum. Bazen sezdiğim; zaten insanın gerçeğe hayatta pek seyrek, pek uçucu hallerde ancak tesadüf edebilmesi ve bu halin de görüldüğünü an­lar anlamaz kayboluvermesi.
En büyük hayallerimle "başa çıkamayacağımdan" ve kendimin, hayatımın en çok değer verdiğim çeşitli yönlerini ortaya çıkaramayacağımdan korkuyordum. Çocukluk hayallerime bilinçli olarak tekrar baktığımda aslında istemeden de olsa doğrudan onların içine yürüdüğümü fark ettim. Hayallerime ulaşma yeteneğimden şüphe duymuş olabilirim ama onlar hep oradaydı.
“Ve benim için gerekli olan şeyi keşfettim: Nerede inanç varsa, gerçeklik oradaydı.”
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
On yıl sonra hepsi yeniden bir masada oturuyorlardı; hayır, artık çocuk değillerdi. Kendi bölgelerinin hükümdarlarıydılar. On yıl sonra bir araya gelmişlerdi. Onları ayırıp mahveden her şeye rağmen dosttular. Aelin yemek salonunda yeşeren ümidi izleyip kadehini kaldırdı. “Yeni bir dünyaya,” dedi Terrasen Kraliçesi. Adarlan Kralı kadehini kaldırdı. Gözlerinde sonsuz gölgeler dans etse de... işte oradaydı. Orada bir yaşam pırıltısı. “Özgürlüğe.” '
Sayfa 653Kitabı okudu
Bu hayatın ötesinde bir hayat yoktu ona göre; hayat o anda ve oradaydı, sonrasıysa sonsuz kör karanlıktı.
"Kapı göründü." dedi nefes nefese, "KAPI GÖRÜNDÜ!" Oradaydı. Benim sol çaprazımda, yüz metre ilerimizde. El fenerlerimiz Eren'in gösterdiği noktaya döndüğünde kapıyla tanıştık. Koyu zümrüt yeşili. Antik tasarım kolonlarla çevrilmiş. Yıkılmak üzere olan bir kapı. Bizim kapımız.
"Buralarda üç ayaklı bir kedi gördünüz mü?" Gülümseyerek az ilerideki akasya ağacının altını gösterdi. Oradaydı.
Sayfa 43 - Baygenç yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Güneş Küller Ormanı'nın üzerinde yükselirken, altın rengi ışınları Karanlıklar Şatosu'nun kulelerinden aşağı süzülüyordu. Perdenin sisi kalkmışı. Uğursuz gece yerini kuşların ötüşüne ve durmadan eriyen kar damlalarına bırakma. Işıh huzmeleri genç prense saldıran tazıların üzerine iner inmez, simsiyah dumar bulutlarına dönüşmüş ve sabah
"Ona gitmesini söylemeye çalıştım. Ona bağırmayı bile denedim. Onu birkaç kere ağlatmama rağmen, arkamı döndüğümde hep oradaydı.
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Babam hâlâ oradaydı, sallanan sandalyeme oturmuştu. Ben yatakta yatarken bir an birbirimize baktık. "Beni arıyordun," dedi. Ona baktım. "Rüyanda. Beni arıyordun." "Ben hep seni arıyorum," diye fısıldadım.
Sayfa 71 - Dex YayınlarıKitabı okudu
Burada sadece konuşulan şeyleri değil arka plandaki homurtuyu ve akışı da dinlemiş olmam dışında arada hiçbir fark yoktu. Evet, oydu işte; fark oradaydı. Savaştan önce de buna benzer yemekli bir toplantıda insanlar tıpatıp aynı şeyleri söylerdi ancak söyledikleri farklı gibi gelirdi insana. Çünkü o zamanlarda insanlar konuşurken onlara mırıltı eşlik ederdi. Çok açık seçik olmayan ancak ahenkli, heyecanlı, sözcüklerin değerini değiştirecek cinsten bir mırıltı.
Dost; dostu oradaydı işte!
Sayfa 29 - Yeryüzü Yayınevi, Bilinmeyen
Resim