Alo baba sen misin nasılsın?Allahıma bin şükür ben burda iyiyim...
Ne olsun be baba güzel geçiyor günlerim silah elimde hergün iştima nöbetteyim.
Annem nasıl baba ağlamıyor değilmi? Söyle nolur ağlamasın bırakmasın kendini...
Doğudayım tehlike evet biliyorum baba! Korkmuyorum elbet vatana kan can feda...
Kardeşlerim nasıl sınıfı geçtilermi?
SÜRVEYAN HEKİM
“Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında.
Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur.
Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız.
Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
Biri vardı çoktan izi kaldı kalpte
Camımın damlasında
Duruyormuş orda sanki bir düşmancasına.
Sevemez misin aşkı bağlayamaz mı?
Gönlümün bahçesine
Kanadım kırıldı bak yağmurum ol yağ yüzüme
Tükendim çok yaraları açan
Dağılmıyor içimdeki duman
Sen istersen yanalım o zaman
Gel artık yok yüreğe dokunan..
"İlyas Yalçıntaş"
" arı mısın türkü boku musun ne
seviyorum seni taşıran damla
adın yazılı gün sonlarına
kaldırdığın toz anayol tozu
arı mısın türkü boku musun ne
gün gelir bir sürü şey
zoruna gitmeye başlar gerçeğin
''Oturup tavşan kanı üç çayla iki aspirin içiyorum,bana mısın demiyor.Kafamın ağrısı orda.Yoksa şehirli mi oluyorum,ince mi düşünüyorum diyerekten içerliyorum kendime.Baş ağrısı ondan belki.''
” Beni hapiste vurdular ölmedim. Hastalandım bir ciğerimi orda bıraktım gene ölmedim, çok dövdüler beni kan kustum ama ölmedim, yaşadım, seni bir kez daha görebilmek için yaşadım. Şimdi bana dediler ki; kimse sesini duyamıyormuş. Susmuşsun. Benimle de konuşmayacak mısın keje. Sesini duyamayacak mıyım..?”
(Eşkiya)
“Bakmaz mısın yeryüzünde bostana/ Özün turâb etmiş kendi mestane/ Burda alçak olan orda üstüne/ Gel gönül topraktan alçak olalım/ Alçaklık dediğin bir iyi şeydir/ Erden, evliyadan kalma bir huydur/ Toprağı sorarsan atası nurdur/ Gel gönül topraktan alçak olalım” diyor Pir Sultan Abdal; azıcık düşünürüz belki üstüne.