Ülkemizin dört bir yanı efsanelerle dolu. Nereye gidersek gidelim önümüze pıt diye biri çıkıp şunun hikayesini anlatmamı ister misiniz deyiverir. Birisi bize bir adamın kayaya dönüşünü, kuş olup nasıl uçtuğunu, yerin yarılıp koca koca köyleri nasıl yuttuğunu anlattığında ayrı bir anlam yüklüyoruz, kıymet veriyoruz oralara. Çünkü öyküsü olan
Büyük aşklar nefretle başlar... Polis kızımız Simay ve yakışıklı prensimiz Borkan için de böyle oldu. Farklı kültürlere sahip olan ikili, Kerem ve Hasretin korumalığını yapmak için Kaş''a giden Simay'in Borkan'la karşılaşmasıyla başlar. Her ne kadar birbirlerinden nefret ettiklerini düşünseler de kader ağlarını onlar için öyle bir ördü ki çözmek mümkün olmadı. Aşk kaçınılmazdı! Maddi sıkıntılar yaşayan Simay, Kuvveyt'e dedesinin yanına gider. Ve o günden sonra olay zincirlerinin ardı arkası kesilmedi.
*Okyanusun ortasında iki yabancı gemiydik. Kendi rotamızda giderken fırtına çıktı yan yana geldik. Kurtulmak için birbirimize yardım etmek zorundaydık, yoksa batacaktık.
*"Aşkı sevgiyle beslemezsen ölmeye mahkumdur."
*Hiç bitmeyecek sandığımız günler vardır, biterler.
Hiç dinmeyecek sandığımız fırtınalar da dinerler.
Ve asla yaşayamayacağımızı sandığımız duygular vardır, aniden kapımızı çalan...
“Ya benden gerçekten nefret et ya da sev! Ama bu ikisinin arasında bırakma!”
...Çocukluk arkadaşı olan İpek ve Demirin nefret duygularıyla başlayan evliliklerini anlatan hikeye...Çok sevdiği koruduğu birinden niye nefret eder?Hem çocuk yaşındayken henüz 12 yaşlarındayken....Bu kadar nefret ederken nar ağacı çiçek açar açmaz niye onları hediye eder?İnat,sevgi ve umudun harmanlanıp yaşamımızı aslında ne kadar değiştirmeye çalışsakta birleştirmeye çalışan ve hayatın bi takım oyunlarının olduğunu anlatan bir roman...Hani deriz ya ördü kader ağlarını...işte öyle...
....Demir:güçlü ve gururlu bir adam.
Yıllar önce evinden ve hayatından kovduğu selam bile vermediği bir kızı sırf annesi istedi diye kabul eder acaba aklından neler geçiyor derken var bunda bişeyler dedim ve dediğim gibide oldu...
....İpek ise kırılgan ve bi o kadarda güçlü kadın.Sevdiği kişi tarafından terk edilmiş duygusal çöküntüler yaşamış kırılmış birisi...
Bir annenin üstelik hasta bir annenin son isteğini yerine getirmek için kedisinden nefret eden bir adamla evlenmeyi kabul ediyor...
.....Hüznündenmidir yoksa terk edilmenin acısındanmıdır bilmem ama kendisi acele karar veriyor...Belkide çoçukluk arkadaşına Demire karşı özleminden mi acaba....Ama ne olursa olsun evet demişti bir kere bunun dönüşü yok...
.....Bu ikili birbirini çok üzerek,hırpalayarak,göz yaşı döktürerek taaaa Nijeryalara kadar taşınan bu hikaye baya bi içine çektikçe çekiyor...Okurken Demiri çözmeye çalışırken İpek kadar yoruldum.Annesi ve İpeği kaybetme korkusu ile savaşan Demirle birliktede çıkmaza girdim....Acaba neler olacak diye merak ettiyseniz buyrun okuyun derim...Kitabı önermekten ziyade okuma tadınıza uygunsa eğer okuyun derim...
....İyi Okumalar....
.
Gözleri var yaaaa
Ağlamasın gözlerin
Sonu gelmez
Olamaz olamaz sensiz yarim
Gamzende uyut beni
Çek git bebeğim uzaklara
Bir kadın çizeceksin
Gözlerinin yeşilini özledim
Kalbime gömerim o zaman
Senin o gözlerin varya
Çareler çağresizz
On dört bahar
Gözlerime çizdim seni
Ördü kader ağlarını
O gece dolunaydı
Gözümden akan yaşlar
Beni bana sor
Şövalye
Koyu kahverengi
Dönemedi o
Ayrılsak ölürüz biz
Hazan nedir
Sonunda yalnız kaldım
(Unuttuklarım varsa yazın)