"Büyük Doğu"nun son dönemecinde ve "Rapor"ların tamamında... Onunla Türk gençliğini bütünleştirecek, özellikle ülkücüler ve akıncılar mahfillerini "Büyük Doğu" yani tarihî olan hakiki büyük birliğe kalbedecektik. "Ordusunu Arayan Kumandan" olarak Necip Fazıl sanatkâr deruniliği ile siyaset yaratan kurmaylığını buluşturup Türk'ün ruh köküne dayanan yeni bir inkılap peşindeydi. Fakat ya orduları onu anlamadı yahut o, ordulara kumanda edemedi...
Beni eşsiz dostlukları ve sohbetleriyle besleyen NECİP FAZIL KISAKÜREK, CEMİL MERİÇ, EROL GÜNGÖR, AHMET ARVASİ, GALİP ERDEM ağabeylerin aziz ruhları önünde saygıyla minnetle eğilirim. TÜRKÜN RUH KÖKÜNE SADIK HÜR TEFEKKÜRÜN KALESİ BU ZAMAN , FİKİR VE İLİM ADAMLARI AYNI ZAMANDA GERÇEK BİRER DOST VE ARKADAŞTILAR. RUHLARI ŞADOLSUN. Lutfu Sahsuvaroglu
Reklam
Necip Fazıl' ın çeyrek asırdır beklediği cevap
Lütfullah dergi parasını zarfa üstada uzatır. Necip Fazıl, "Lütfullah, nerede bunun küsüratı?.." "Üstadlar küsüratla uğramaz!" deyip cevabı yapıştırdım. Böyle bir cevap verebileceğimi ben bile tahmin edemiyordum... Üstad kroşe bir yumruk yemiş gibi oldu bir an. Ama hemen toparladı ve bu sefer başka türlü keyiflendi. Dudaklarını büzerek, "İŞTE ÇEYREK ASIRDIR BEKLEDİĞİM CEVAP BU!" dercesine başını salladı.
Sayfa 177 - ElipsKitabı okuyor
Necip Fazıl' ın şiirinde kadın
Kadın bir kalıp değil, bir fikirdir; çölde kaçan bir seraptır, en yakınken en uzaktır, bir timsal, bir misal, bir visal; Allah'a götüren bir vasıtadır.
Sayfa 56 - ElipsKitabı okuyor
Suçlayıcılar aslında yükseldiklerini sanırken gerçek zamanı kokutmakta ve alçalmaktadırlar. Bir saman kağıdından kopya almanın dışında bu talkitciler hiçbir şey yapmamaktadırlar. Devrim diye yaptıkları da masaldan ibarettir ve yeniye tahammülleri yoktur. Ne yazık ki bu solmaz, pörsümez yeni, çirkine mahkum edilmiştir. Bir gün hesap görülecek ve gerçek inkılâp zuhur edecektir. Öylesi bir genç adam, sürekli kendi kendine "Ben neyim ve bu hal neyin nesi?" sorusunu soracaktır. Sonsuz varlık muhasebesini yapacaktır. Cemiyet, yok edilen ruhu ve yok eden güruhuyla tahlile muhtaçtır; kurtarılmayı, kendi öz benliğine döndürülmeyi beklemektedir. Şairde bu cemiyetin rahminde bir doğum sancısıdır. Böyle bir doğum aynı zamanda mukaddes emanetinde taşıyıcısı okacaktır. Artık oğul Mehmet' e güven aşılamalıdır. Nasıl ki dava, "büyük Doğu" cemiyetinin farkına vardığı mesaj olmuştur; Bu sefer içeride olan babanın evladına bir mesaj olmak gerekir. Mehmet sevinmelidir, babası eve dönse de dönmese de sevinmelidir. Zira bu tekerlek, tümsekte kalmayacaktır artık. Gerçekten de Sakarya bu mukaddes emanetin yılmaz bekçisi seçilmiş millet, şanlı bir direniş göstermiş; suyu yokuşlara doğru akıtmayı bilmiş ve fakat sonradan yaptığı eldiven ve şapkadan ibaret inkılâp larla şanını ilerletememiştir...
Ülkücü delikanlı şu andaki manzarası: İslâmiyet payını muhafaza etmekle beraber, için için ağırlık merkezini Türklük' te arar gibi. İslâm ise ne pay verir ne pay alır; top yekün 'hep' ı ister ve onu bulamadığı yerde 'hiç' ı görür.
Reklam
Suçlayıcılar aslında yükseldiklerini sanırken gerçek zamanı kokutmakta ve alçalmaktadırlar. Bir saman kağıdından kopya almanın dışında bu talkitciler hiçbir şey yapmamaktadırlar. Devrim diye yaptıkları da masaldan ibarettir ve yeniye tahammülleri yoktur. Ne yazık ki bu solmaz, pörsümez yeni, çirkine mahkum edilmiştir. Bir gün hesap görülecek ve gerçek inkılâp zuhur edecektir. Öylesi bir genç adam, sürekli kendi kendine "Ben neyim ve bu hal neyin nesi?" sorusunu soracaktır. Sonsuz varlık muhasebesini yapacaktır. Cemiyet, yok edilen ruhu ve yok eden güruhuyla tahlile muhtaçtır; kurtarılmayı, kendi öz benliğine döndürülmeyi beklemektedir. Şairde bu cemiyetin rahminde bir doğum sancısıdır. Böyle bir doğum aynı zamanda mukaddes emanetinde taşıyıcısı okacaktır. Artık oğul Mehmet' e güven aşılamalıdır. Nasıl ki dava, "büyük Doğu" cemiyetinin farkına vardığı mesaj olmuştur; Bu sefer içeride olan babanın evladına bir mesaj olmak gerekir. Mehmet sevinmelidir, babası eve dönse de dönmese de sevinmelidir. Zira bu tekerlek, tümsekte kalmayacaktır artık. Gerçekten de Sakarya bu mukaddes emanetin yılmaz bekçisi seçilmiş millet, şanlı bir direniş göstermiş; suyu yokuşlara doğru akıtmayı bilmiş ve fakat sonradan yaptığı eldiven ve şapkadan ibaret inkılâp larla şanını ilerletememiştir.
Mustafa Miyasoğlu
Cumhuriyet dönemi düşünce akımları içinde hiçbir resmi ve gayri resmi anlayış İslam'ı aslıyyetine uygun biçimde sosyal ve siyasal yanlarıyla incelemeye cesaret edememiştir. Böyle bir dönemde hem doğu- batı hem de tarih muhasebesi yapan Büyük Doğu son derece önemli tespit ve iddialarla ortaya çıktı ve fikriyatını geliştirmeye başladı.
Sayfa 118 - ElipsKitabı okuyor
Mustafa Miyasoğlu
Biz kimiz ve bu hal neyin nesi? Sorusuna cevap aranır. Cevap kısaca şudur: Biz müslüman'ız ve bu hal İslam'dan uzaklaştığımız için başımıza geldi... Öyleyse ikinci soru kendiliğinden gelecektir: İslam'a nasıl dönebiliriz? Bunun cevabı, Necip Fazıl'ın bütün fikriyatıdır...İdeolocya örgüsü, bu fikriyatın temel kitabı...
Sayfa 118 - ElipsKitabı okuyor
√Hudutsuz nefsani ve cismani... ✓inkılap diye hesabını veremediği ve çilesini çekmediği bir davanın, sırf nefsine uygunluğu yüzünden müdafii...✓Bilgisiz, kültürsüz, fikirsiz; 3/5 kelimelik bir lügatçe içinde mahbus...✓ En büyük ihtirası futbol ve en tesirli hocası sinema...✓ Evine, ailesinin ihtiyaçlarına mazisine, geleneğine ve tarihini küskün...✓Histe müstehzi... ✓ Ruhtan mukallit...✓ Fikirde mûnkir...✓Manada müflis...
Sayfa 141 - ElipsKitabı okuyor
Reklam
Türk düşünce ufuklarını tayin etmeye kalkıştığınızda mutlaka yolunuzu Necip fazıl'dan geçecektir.
Sayfa 11 - ElipsKitabı okuyor
Ordunun üstad' dan sonra en kıdemli kurmayı yine bütün bedeniyle, davranış biçimi ile konuşma üslubu ile duruş ve edasıyla Hilmi oflaz'dı.
Sayfa 13 - ElipsKitabı okuyor
Nitekim islamiyetten önce, Şimşek, Yıldırım, Bora, çığ, yangın gibi bir şey olan Türk; merkezi şura İslam'la erdi ve üç kıtaya bayrağını dikti.
Sayfa 316 - ElipsKitabı okuyor
"Tanrı Dağı kadar Türk; Hira Dağı kadar müslüman" gibi muvazaacı bir tekerlemenin belirttiği madde ve posa Türkçülüğü iyice bilmelidir ki "Tanrı Dağı" bir put ismidir, Hira ise sadece kainatın efendisine vahyin nazil olduğu bir mekan adıdır ve zıt manalar asla birleşemez. Müslüman hiçbir dağa ilahi hüviyet biçmez, sadece layık olanı mübarek bilir; Allah'ı tevhidden ve bu devhid potasında her alakanın eriyip gittiğini takdirden gayrı vazife tanımaz. İşte ülkücü gençlik bu takdir ve idrake vardığı gündür ki Allah'ın kendisine verdiği motor kuvvetine yıldızlara elektrik verici bir dinamoya bağlamış olacak, başlara taç gençliği temsil edecek, kabuk Müslümanlara eksiğini gösterecek ve bizi daima önünden çekici ve ardından itici bulacaktır.
Sayfa 316 - ElipsKitabı okuyor
Milliyetçiliği, birbirini koklayarak ayırt edici hayvanların madde alakası şeklinde değil, Ruhi muhtevayı temsil ve onun en güzel kokusunu yayma biçiminde anlayan ve Afrikalı siyahi ye kadar dağıtılması imkansız her oluşu sakat ve kısır sayan...
Sayfa 314 - ElipsKitabı okuyor
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.