(...) Karnında bir kazıntı duyarsa, bir hayvanın peşine düşer, onu parçalasın, yesin diye. Ama yuttuğu et ne olur, haberi yoktur. Bu eti niçin çiğnemesi, yutması gerekir, onu da bilmez. Bir tehlike baş gösterirse, yüreği hızla çarpıp ona sıkıntı verir, bacakları koşmaya başlar. Bir tehdit karşısında hışım duyar, öldürmek ister. Kendi benliği diye bildiği varlığı koruduğunu sanır, bilmez ki kendini değil, buyruğunda yaşadığı bir zorbanın, korkunç bir aşama sırasına göre dizilmiş milyarlarca canlı varlıktan meydana gelen bir devletin egemenliğini korumaktadır.
Sayfa 14 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları