.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
·
Puan vermedi
Bir Entrika
Orhan Kemal gibi bir ustadan çıkan akıcı bir roman.Bu romanda ne yapsa kendini beğendiremeyen Nazan'ı .Sürekli onu suçlayan haminnesini. Karısı ile annesi arasında kalan Mazhar Bey'i anlayabilirsiniz . Bir gün Mazhar Bey' karısı Nazan 'a bir yüzük alır fakat haminnesine haber vermemesini ister. Fakat haminnesine oldukça yakın olan komşusu bu olayı haminnesine anlatır. Bundan sonra Nazan ile araları bozulur ve haminnesi Nazan'ı teyzesinin yanına gönderir.O sırada Mazhar Bey bir barda Jale ile tanışır ve ona âşık olur. Ve evlenmeye karar verirler fakat haminnesi bunu istemez. Mazhar Bey oldukça dürüst bir avukattır ve türlü avukatın çözemediği bir dava üzerine uğraşmaktadır. Ve bu dava ile uğraşırken öldürülür
El Kızı
El KızıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20081,649 okunma
Reklam
“Ömer de yatağa uzandı. Sigarasını içiyor, tavana bakıyor, son kırıntılarını yaşadığı şu ilk karşılaşma anının tadını çıkarmaya çalışıyordu. Kardeşliğin, uzun aradan sonra alevlenen dostluğun son pırıltıları da birazdan sönecek, burada, yatakhanede iki öğrenci, ranzada iki asker gibi yataktan yatağa konuşarak paylaştıkları ortaklık duygusu yok olacak, yerine, hayatlarını tokuşturan, birbirlerini yargılayan iki kocamış insanın soğukluğu yerleşecekti...”
“Sen kafasız, yüzeysel, zavallı bir yaratıksın!” Perihan’ın dönüp kendisine baktığını gördü ve gene bağırdı: “Sığ, aptal ve işe yaramaz bir yaratıksın sen, anlıyor musun? Beni hiçbir zaman anlamadın, ne de anlamaya çalıştın.”
“Bu hasta ve zayıf gövdemden, uyuşuk kararsız çürüyen ruhumdan utanıyorum...”
“Beklediğim değiştiremediğim hayatımı değiştirecek bir olay. Hayatımı değiştirecek gücü kendimde bulamıyorum. Zaten bu değişmenin nasıl olması gerektiğini de bilmiyorum. Bildiğim şey bu evdeki ve ticarethanedeki hayatın onurlu bir insana yakışmayan, uyuşuk, kötü, pis, dar kafalılıkla dolu, zavallı bir hayat olduğudur.”
Reklam
“Umutsuz, çirkin, mıymıntı bir halim var, ama neden Türkiye’de her şey böyle? Her şey, herkes uyuyormuş gibi... Yağmur başladı.”
“Biraz... Eğer denge denen şey hayatın akışına kendini bırakmaksa... Eğer kolay mutlu olmaksa denge, biraz dengesizleştim galiba...”
“Ayda bir Kuleli’den Nişantaşı’na geleceğim tutsa yüzünüzü buruşturarak cebime üç-beş kuruş koyardınız. Sofranın bir ucuna konan tabağa bir yanaşma gibi iliştiğimi düşünürdüm. Sonra yemin ettim de adımımı atmadım.”
Reklam
“Bir zamanlar rahmetli ağbisinin yaptığı bir şakayı hatırlayarak güldü: “Sonunda hepsi alafranga olmak isteyen alaturka oldular ki, bu da alaturkanın kendine özgü bir türüdür!”
“ Demolins’e göre İngilizlerin üstünlüğünü, orada bireylerin, insanların daha özgür olmasında aramak lâzım. İşte bizde bu yok. Bizde öyle özgür, aklını kullanan, girişken insan yok! Bizde herkes köle, herkes boyun eğmek, toplumun içinde erimek, korkmak için yetiştiriliyor. Eğitim dedikleri şey hocanın dayağı, anneyle teyzenin saçma tehditleri. Din, korku, karanlık düşünceler, ezberlenmiş şeyler... Sonunda boyun eğmekten başka bir şey öğrenmiyorlar. Kimse kendi çabasıyla, topluma karşı çıkarak yükselmiyor. Herkes boyun eğerek, birisinin himayesine girerek, kulluk ederek yükseliyor. Kimse kendi hesabına düşünmüyor. Düşünürse, korkuyor... Herkes olsa olsa kendi hesabına kulluk ediyor. ”
“ Onlar, bir düşüncesi, doğru dürüst bir karan olmayan bir cahiller topluluğu. Onlarla bir şey olmaz. Onlar padişaha değil, Abdülhamit’e karşı. Maaşlarını az bulan askerler… Benim gibi olan bir avuç insanın dışında herkes Abdülhamit’e karşı, ama kimse padişahlığı düşünmüyor bile. Üstelik Abdülhamit kesenin ucunu gösterse, koltuklara buyur etse, Meclis’i açar gibi yapsa, hepsi koşa koşa gelirler... Koskoca Mizancı Murat süklüm püklüm geri döndü. Bu kararsız, ne istediğini bilmeyen askerler mi başaracak? Onlarla hiçbir şey olmaz!”
“Seninki gibi bir hayat... Bunu bazan anlıyorum... Ama senin gibiler, benim gibileri anlamazlar... Dışarıda kalanları kimse anlamaz. Biz mutsuzuz. Anlamıyorsun, hayır dinlemiyorsun. Ne düşünüyorsun peki? Gene ticaret mi? Ne yaptın sen bugün başka?”
“Ne kurnazsındır sen Cevdetciğim!” dedi Fuat Bey. Sinirli sinirli güldü. “Ben sana şundan sözediyorum: Biraz daha esnek ol! Ya hep, ya hiç görüşünü değiştir. Hayatın hep küçük uzlaşmalar demek olduğunu anla. Aile ve dükkân? Başka bir şey yok mu? Başka bir şey yoksa, hayat çok dar, sıkıcı ve zevksiz demektir. Bu görüşünü değiştir. Biraz daha açıl! Bunları söylüyorum sana. Aynı şeyleri ağbine de söylemek isterdim. Onu tanımıyorum, ama o da her şeyi aşırılığa götürüyor olmalı.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.