İNCELEME DEĞİL DE DERS NOTU DİYEBİLİRİZ YA DA ÖZET :)
GİRİŞ
Bir dili "zengin" ya da "yoksul" olarak nitelemek için gerekli olan ölçütleri açıklarken cevaplanması gereken bazı soruların listesi ile başlıyor kitabımız bu sorular, bir dildeki sözcük sayısının o dili zengin ya da fakir dil olarak belirlemede etkisi ; sözcüklerin nesneleri, evreni, insan davranışlarını ayrı ayrı
Kırmızı saçlı kadın - Orhan Pamuk
1980 dönemini yansıtan, iki efsaneden yola çıkılarak oluşturulan roman, babasının evi terketmesi sonucu evin geçimini sağlamak amacıyla kuyucu Mahmut Usta’nın çıraklığını yapmaya başlayan Cem’in hikayesi ile başlar. Zor şartlar altında çalışan ikilinin ortak yaşantıları günden güne güzel bir bağ kurmalarını sağlar. Aralarındaki usta-çırak ilişkisinin zamanla baba-oğul ilişkisine dönmelerinin keyifli bir biçimde konu edildiği kitabın asıl konusu, kuyu işlerinden fırsat bulup kasabaya inen Cem’ in ‘kırmızı saçlı kadın’ ile tanışmasıdır.
Efsanelerin anlatıldığı bölümlerin tekrara düşmesi zaman zaman kitabı sorgulamama neden olsa da
rastlantılar ve gelişen olayların akıcı ve merak uyandırıcı bir biçimde aktarılması kitabı sevmemi sağladı.
Okuduktan sonra pişman olmayacağınız ve üzerinde düşüneceğiniz bir kitap bekliyor sizi. Keyifli okumalar dilerim.
Olmamış
Bu kitap bir güruh insan için rahatsız edici ne tesadüf ki hayat gibi. Kendi küçük ahlaki değerlerle yoğrulmuş dünyamızda bu gibi hikayeler bizi rahatsız ediyor. İnsansa korktuğu şeyden rahatsız olur. Ve bizler o kadar seviyoruz ki konfor alanımızı ve yaşadığımız o pembe dünyayı bu gibi hikayeleri okumak istemiyor ve uzak duruyoruz. Halbuki hayat denen şeyi bu gibi hikayeleri duymaktan kaçındığımız için anlayamadığımızı düşünüyorum. —— Okuduğum ilk Orhan Pamuk romanı olduğu için biraz hayalkırıklığı yaşadım. Ve birçok kişininde söylediği gibi efsane tekrarlamaları çok gereksizdi. Güzel bir roman fakat “Voah” olmadım. —— Spoiler >> Kitabın Enver’in elinden çıktığına asla inanmıyorum. Sadece Cem’in bilebileceği, Cem’in iç dünyasının ürünü olabileceği kısımlar ondan nefret eden ve onu hiç tanımamış oğlundan çıkmış olamaz (kırmızı saçlı kadın da Cem’i tanımıyordu). Eğer öyleyse bile kesinlikle inandırıcılığı sıfır bir yapıt olmuştur. Bence Pamuk bu kısmı en son eklemiş ve neden olmasın demiş gibi. Bu kitabın en rahatsız edici tarafıydı diyebilirim. Hikaye ve kurguyu son 2 sayfada rüsva eden nobel ödüllü yazarımıza burdan sitemlerimi sunarım.
Orhan Pamuk'un okuduğum Kar ve Masumiyet Müzesi’nden sonra okuduğum 3. Kitabı. Üç kitabı da etkileyici ve sürükleyiciydi. Kalemi ve anlatım şekli çok güçlü Orhan Pamuk’un.
(Spoiler)
Yazar olmak isteyen ve babası kendilerini terk eden Cem’in bir kuyucunun yanında çırak olmasıyla başlayan ve ilginç bir şekilde gelişen yüzleşmekten uzun bir süre
Hapishanedeki suçlulara "kader mahkumu" denildiğini hepimiz duymuşuzdur. Bu kitapta hapishaneden veya mahkumlardan söz edilmiyor ama baştan sona karakterin başına gelen her olayı ben "kader mahkumu" kavramına çok uygun buldum. Hapishanedekiler suçlarından dolayı mahkum olmuş kadere, Cem ise bilinçaltındaki keşmekeşleriyle...
Kırmızı Saçlı Kadın
Herkese merhaba
Nabersiniz?
Bu kitap için tek yorumum şu olabilir aslında sevenlerin çok sevdiği sevmeyenlerin ise hiç sevmediği bir kitap. Ben Orhan Pamuk hiç okumadığım için bugüne kadar, diğer kitaplarıyla kıyaslama yapamamakla beraber sevdim. Şimdi kitabı size anlatmaya başlayayım.
“Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile