Her kitap okunmaz sadece kıymete malik olanlar tercih edilmeli
O halde, ele geçen her kitabı okumamalı. Her
yazı yazan adamın fikirlerinden yükseklik beklememeli. Özellikle bizde
ve bu zamanda yazılan çoğu yazılar ruhu alçaltacak şeylerdir.
Yazar Enver'i övüyor mu Enver'e sövüyor mu belli değil
Sadrazam Talat Paşa başkanlığındaki kabine çökmüştür ama daha ne aşağılayıcı Mondros mütareke antlaşması imzalanmış ne de İstanbul işgal edilmiştir. Yıldırım Ordular Grubu Komutanı Mustafa Kemal Paşa İstanbul'da kalarak bir şeyler yapabileceği umudundadır. O nedenle harbiye nazırlığını istemektedir.
Onun, özellikle Çanakkale'deki yükselişinden tedirgin olduğunu herkesin bildiği Enver Paşa bile umutlarını Mustafa Kemal Paşa'ya bağlamıştır. Enver, hırsları aklını ve çapını aşan bir genç adamdır ama için için kıskansa da ancak silah arkadaşının bir şeyler yapabileceğini bilecek konumda olduğu anlaşılmaktadır.
Ziya Gökalp'in tutuklama olayında Ali Kemal'in parmağı olduğundan kimsenin kuşkusu yoktu ve İttihat ve Terakki genel sekreteri, Malta sürgünlerinden Mithat Şükrü Bey'e (Bleda) göre:
Kimin kime düşmanlığı varsa işgal kuvvetlerine ihbarda bulunuyor, onlar da sorup soruşturmadan (yakalayıp) cezaevine gönderiyordu... Azınlıklar (ise) intikam duyguları ile akla hayale sığmayan yalanlar uydurup bir yandan Türklere zulmedilmesini sağlarken bir yandan da işgalcilerin gözüne girip parsa toplamaya çalışıyordu ...
Kürtler Gökalp'in "çilesi" mi?
Yeri gelmişken, Ziya Gökalp'le ilgili hiçbir yazı ya da eserin kaynakçasında adına rastlamadığım ilginç bir kitaptan söz etmek istiyorum. "Fırat Yayınları"(?) arasında çıkmış. Yazarı kısaca "Rohat”. Sanırım, İsveç'te yaşayan bir Kürt yazar. Soyadının "Alakom" olduğu söyleniyor ama -nedense- belirtilmemiş. Kitabın adı ise Ziya Gökalp 'in Büyük Çilesi: Kürtler. Kapsamlı bir kaynakçayla çalışmış ve ilginç saptamalarda bulunmuş olsa da yazarın öncelikle amacının "Gökalpizm" diye nitelediği tezleri ve bunların sahibini aşağılamak olduğu görülüyor. "Önsöz"de "Duygusallığa kapılarak onu kötülemeyi hiç düşünmedim..." dese de Kürt kaynaklarında" Gökalp'e yönelik kızgınlığın "dönek" ve "nankör" suçlamasıyla "sınırlı kalmasından” şikayetçi. "Türkçülüğün esaslarını belirleyen birinin Kürtler arasından çıkmasının kocaman bir paradoks" olduğunu ileri sürdükten sonra "Celadet Ali Bedirhan'ın (?) "Türkçülüğün peygamberi" diye tanımladığı Gökalp'in "çilesini" paylaşan Kürtlerin, yani, etnik kimliklerini inkâr ederek kendilerini Türk olarak kabul edenlerin sayısının bugünün Türkiye'sinde hayli kabarık olduğunu, öne sürüyor ve ekliyor: "Gökalp'in dört elle sarıldığı 'ulusal dayanışma' düşüncesi günümüz Türkiye'sinde çatırdamaktadır!.."
Ziya Gökalp'in kökleriyle ilgili olarak, "resmi makamların" isteği
üzerine bölgedeki bir okul başöğretmeni ile "davavekili"nin
yaptığı araştırmalarla vardıkları sonuçlar önemli bilgilere işaret
ediyor. Özellikle, Ziya Gökalp'in olası atalarının çevreye göç ediş
tarihleri ve hem kendilerinin hem de yerleştikleri köyde yaşayanların
"anadillerinin" Türkçe olması açısından. 'Türkçülük" konusunda kafa yormasından ve tezler oluşturup bunları yaymasından rahatsızlık duyan Türk ve Kürt çevrelere, içten ve yapmacıksız üslubuyla gerekli soğukkanlı yanıtları vermekten kaçınmamıştır Gökalp