"İçimde muazzam bir âlem yıkılmıştı. Samimiliğine, bir türlü inanamadığım, yıkılması gereken, yalancı, sahte, haksız, inanışlardan kurulmuş, temeli çürük bir âlem!"
"Ben, ilk tanıştığı herkesi, bilhassa meşhurları şiddetle yadırgarım. Bunun nedeni malum şüphesiz, ama Nâzım Hikmet'le nasıl farkına varmadan senlibenli oluverdiğime hâlâ şaşarım. İnsan onunla öyle kolay, öyle rahat konuşabiliyor ki..."
O güne kadar, adını bile duymadığım "bir Acem şairi"nden; gergin ve gerilimli, bir "yatılı" lise ortamında, iki rubai okuyup, allak bullak olmuştum: Dilimize 'Kilisli' Rifat Bey, "Divan" üslubuyla çevirmişti: ne yağlı ne gevşek; felsefesi katı -hatta merhametsiz- bir üslup; son derece yoğun, bir
Özellikle 1940 kuşağı üzerine etkisi çok önemlidir. İster şair, ister hikayeci, ister romancı olsun herkes Nâzım’a öykünürdü. Bu öykünmelerini sıkılmadan dile getirirlerdi. “Ne de olsa çaldımsa miri malı çaldım” diyeceklerdi. Rıfat Ilgaz, Ahmed Arif, Attila İlhan hatta Cahit Sıtkı Tarancı… O herkesi etkileyecek bir edebi güce sahipti. Kemal Tahir