Kemal Tahir okumak, onun düşünsel dünyasını kavrayabilmek, hiç olmadı kavramaya çalışmak, bir Türkiye Cumhuriyeti evlâdı için devrim niteliğinde bir eylemdir. Henüz Kemal Tahir'e zaman ayırmamış, onu okumamış, tanımamış olanlar içinse bu ciddi bir kayıp, ciddi bir boşluktur.
*Bu konu nezdimde tartışmaya kesinkes kapalıdır.
Ahmet Say, kimilerimizin gayet yakından bilip, takip ettiği, birçoğumuzun ise henüz tanışmadığı, pek aşina olmadığımız bir isim ki ben ikinci kategoriye giriyorum. Ve bunun ayıbını tüm kalbimle kabulleniyorum.
"Ağaçlar Çiçekteydi", Ahmet Say'ın otobiyografik ve anı düzleminde kaleme aldığı ancak bunlara paralel olarak dönemin politik,
1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.
Onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. "El elden üstündür, taa arşa kadar" demiş eskiler.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hasan Hüseyin Korkmazgil 1977 yılında yayınlanan şiir kitabını Türkiye'nin toplumsal gerçekçi yazar ve şairleri olan Orhan Kemal ve Nazım Hikmet'e ithaf etmiştir.
Nazım Hikmet vasiyet şiirinde ölünce "uyarına gelirse tepemde bir de çınar olsun" diyerek Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmek istediğini belirtmiştir. 3 Haziran 1963'te Nazım Usta ölür ve mezarı Moskova'dadır. Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülememiştir ancak Nazım ustanın işçi sınıfına bıraktığı şiirleri Anadolu'da ve tüm dünyada okunmakta ve milyonlarca insanı devrim mücadelesi uğrunda etkilemektedir. Hasan Hüseyin de, Nazım Hikmet'ten Orhan Kemal'den aldığı bu geleneği şiirlerinde en iyi şekilde vurgulamış ve halkını bu yönde etkilemiştir. Haziranda ölen değerlerimize ve Hasan Hüseyin'e selam olsun..
"Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Bir basın işçisiyim
Elim yüzüm, üstüm başım gazete
Geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
Şuramda bir çalıkuşu ötüyor
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor..."
Sıradaki kitabım, ben gibi sıkı kahve tiryakileri için! Neden böyle bir kitabı okuma gereksinimi duyduğumu, Selim İleri'nin adeta beni tanımlayan şu cümleleri ile açıklamak istiyorum:
"Kahveyi sevenler, sadece kendisini değil, kokusundan alet ve edevatına, sohbetinden edebiyatına kadar her şeyini sever, iyi kahve içebilmek için cefa çekmeyi
Pablo Neruda 'nın "dünyanın en iyi üç şairini seçmenizi isteseler de 𝐍â𝐳ı𝐦 𝐇𝐢𝐤𝐦𝐞𝐭'i de seçer miydiniz?" sorusuna "Bir tek şair seçmemi isteseler, yine onu seçerim" dediği söylenir.
Ahmed Cevad 'ın davetiyle 1922'de Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nim hazırlık sınıfına kaydolan
Nazım Hikmet Ran burada devrimin ilk yıllarına tanık olur. Ekonomi politik öğrenimi görürken bir yandan da sanat çalışmalarına katılır.
Nazım Hikmet Ran Moskova'da bir toplantıda tesadüfen tanıştığı büyük şair
Vladimir Mayakovski'den çok etkilenir. "Öğretmenimdir" dediği şairin şiirlerini yıllar sonra Bursa Hapishanesi'nde tekrar okuyacak ve
Kemal Tahir 'e yazdığı mektuplarda ondan bahsedecektir.
Nâzım Hikmet'in hapishane arkadaşları Türkiye'nin edebiyatçıları ve sanatçıları ansiklopedisi gibidir: Kemal Tahir, Hikmet Kıvılcımlı, A. Kadir, Orhan Kemal, Balaban akla ilk gelenler. Nâzım Hikmet'in bu kişilerle üretime ve öğretmeye dayalı bir dostluk geliştirdiğini, birlikte imeceye dayalı bir yaşam kurduklarını yazışmalardan ve anılardan okumak mümkün. //HAPİSHANE MEKTUPLARI Nâzım Hikmet Ran
Piraye Altınoğlu
Münevver Andaç
Vera Tulyakova
... bilinen aşklarındandır. :))))
Ve bunun yanında
Ahmed Arif de anlatılmaktadır.
Leyla Erbil için yazdığı mektuplar ve o meşhur Diyerbekir....