Yeni Okur Tipi!
" 20 yüzyıl edebiyatının yeni okur tipi evin yapımına doğrudan katılır. Henüz tamamlanmamış olan yapının içinde kendine yaşayabileceği bir ortam yaratmaya çalışır. O yazarın eğittiği, yol gösterdiği biri değildir artık. Yazarla birlikte üretir, etkindir. Elinde kitap rahatça koltuğunda oturmasına izin yoktur onun. Her satırda, her sözcükte uyanık olmak zorundadır. Bu yeni tip yapılarda barınabilmesi için, yazarın bıraktığı anlam boşluklarını doldurması, tuğlaların arasını kapatması gerekmektedir. Yeni okur tipi tüketici değil bir üreticidir."
Sayfa 62 - İletişim Yayınları, İstanbul 2008.
Toplumcu bir ortamın edebiyat okurudur Türk romanının okuru. Bu nedenle de, romanı salt bir sanat ürünü olarak benimseyip, onu zevk için okumakta zorlanmak­tadır.
Reklam
Haklı
Türk roman okuru, yazarında hala bir sosyolog, bir psi­kolog, bir yol gösterici, giderek bir militan aramayı sürdür­mektedir.
Üstkurmaca nedir?
" Üstkurmaca için postmodern edebiyatın ana kurgu ögesidir de diyebiliriz. Bu eğilim genel bağlamda yazma ediminin kurmaca metin içinde kurgulanması demektir. Bu, yazarın metni nasıl yazdığını o metnin içinde anlatması, yazma sorunlarını metninin ana konusu durumuna getirmesi ve kimi kez de okurunu metnin içine sokarak romanı nasıl oluşturduğunu onunla paylaşması anlamına gelir. Edebiyatın kendini anlatması, kurgulamasıdır üstkurmaca; kurmacanın kurmacasıdır."
Sayfa 142 - Iletişim Yayınları, İstanbul 2008.
Roman kişilerinin, yazının kendisi oldu­ğu bir metindir "Kara Kitap".
Biçimin, içeriğin önüne geçtiği, anlatma eyleminin çoğu yerde kendi serüvenini yaşa­dığı metinler oluşur bu dönemlerde. Sanatı bir biçim sorunu olarak gören bu romancılar, gerçekçi romanın toplumsal so­runları irdeleyen sosyolojik eğilimini, sanata ihanet olarak nitelendirirler. Pamuk da katılır onlara; bir sanat ürününde, "gerçek dünyanın kurallarından çıkarak verilecek cevaplar; aklı başında bir edebiyatçının nefret edeceği şeye, 'sosyolojiye' sürük­ler bizi,"[15] der.
Reklam
yazarak var olmak!
"Çoğu yerde yazmak var olmak demektir Pamuk'ta. Kara Kitap'taki Şehzade de Yeni Hayat'taki Nahit/Mehmet de yazarak kendileri olmaktadır. Yeni Hayat'ın ana kişisi de okuyarak ve yazarak kendisi oluyordur."
Sayfa 50 - Profil Kitap Yayınları, İstanbul 2008.
"Anlamadığın şey senin değildir. " Goethe
Sayfa 171 - İletişim Yayınları, İstanbul 2008.
Aynaya bakarken nasıl görünüşünü seyrediyorsa insan, kendi düşüncesinin içine bakarak da özünü seyredebilirdi. 
Kendisi olamayan insan!!
"Pamuk'un roman kişileri çoğu kez kendisi olamamanın sarmalında yaşarlar. Cevdet Bey ve Oğulları'nın Refik'i de, Muhittin'i de kendileri olamamanın sıkıntısını çekerler. Sessiz Ev'in Faruk'u Beyaz Kale'nin Hoca'sı ile İtalyan köle, Kara Kitap'ın Galip'i ve Şehzade'si, Yeni Hayat'ın Osman'ı hep ontolojik sorunsal yaşarlar. Kara Kitap'taki Şehzade Osman Celaleddin Efendi(16. Bölüm) tam anlamıyla bir savaş verir kendisi olabilmek için; bu nedenle de, etkilendiği her şeyden -insanlardan, eşyalardan, kitaplardan- soyutlamaya çalışır kendini. Özellikle Beyaz Kale Kara Kitap ve Yeni Hayat'ta kendisi olamamak başkası olmakla sonuçlanır."
Sayfa 50
Reklam
"Kar" (1999) romanı ise, yazarın metinleri boyunca kurgu düzleminde yaptığı serüven yolculuğundaki en sıra dışı du­raktır. Fildişi kulesindeki sanatçı duruşundan hiç ödün vermeden üreten Orhan Pamuk, bu romanında toplumsal konu­ları odağa alır ve bir toplumcu gerçekçi yazar öykünmeciliği içindeymiş gibi, konusal gerilimi de bayrak yaparak öyküler. Romancılığının bu noktasında belki de, Türk edebiyat eleştiri­sinin en işlek kulvarını oluşturan toplumcu kesimden yıllardır aldığı yoğun eleştirilere yaratıcı düzlemden bir yanıt vermeyi deniyordur Pamuk. Ancak "Kar", toplumsal malzemenin yo­ğun kullanımına karşın, hiçbir zaman toplumsal gerçekçi bir roman değildir. Kar imgesinin yarattığı farklı bir masalsı onto­lojinin eşliğinde, tiyatro sahnesinde oynanan oyunun yaşama aktığı bir kurgu oluşturur Pamuk; tiyatro oyuncularına kanlı bir ihtilal yaptırır; varmış gibi görünen konu bütünlüğünü groteskin merceğinden geçirir, mantık dışına taşır.
Gerçeğin teknolojik aygıtlar -TV, radyo, video, fotoğraf, film- aracılığıyla ikinci elden yaşandığı, insanların imajların ardından koşup, pop-starlara benzemek için görüntü ve davranışlarını değiştirdiği bir çağdır içinde yaşadığımız yüzyıl.
"Romancılık ya her şeydir ya hiçbir şeydir. Romana bu derece kökten bir şekilde bağlıyım. ( . . . ) Benim Kundera gibi, Llosa gibi diğer inançlı yazarlarla paylaştığım bu dünya sanki bir çeşit tarikattır. "
"Benim amaçlarımdan biri, okura yeni edebiyatı tanıtmaktı, sevdirmekti, modern sanatın aşılmaz gibi görünen engebelerini onunla birlikte aşmayı denemekti, ona yeni edebiyattaki konumunu, orada alması gereken duruşu göstermekti."
Sayfa 13 - İletişim Yayınları, İstanbul 2008.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.