Kitabı anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum... Eğer bu kitabı tek kelimeyle anlatmam gerekseydi, "garip" derdim herhalde. Çünkü gerçekten çok garip bir kitaptı. Öncelikle kitabı, kapağı çok sevdiğim başka bir kitaba benziyor diye okumaya karar verdim. Bir de aynı yayınevinden olunca okumakta hiçbir tereddütüm kalmadı. Başlangıcı gayet
Dindeki temel sorun, Tanrı kavramının, tanımı gereği, deney ve gözlem yoluyla doğrulanamaz olmasıdır. Çünkü Tanrı derken, evrendeki maddenin nedeni olan, her şeyin nedeni ve yaratıcısı olan, ancak kendisinin nedeni olmayan bir ilk nedenden ve tinsel bir varlıktan söz ediyoruz; yani özdeksel bir varlıktan, maddeden oluşan bir varlıktan söz etmiyoruz. Aynı şey ruhun ölümsüzlüğü için de söylenebilir. Bunun gözlem ve deney yoluyla kanıtlanması, ortaya konması diye bir şey söz konusu olamaz.
Dindarlar , örneğin müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler kendilerini nasıl özgürce ifade edebiliyorsa dinsizler, agnostikler ve ateistler de aynı biçimde kendilerini özgürce ifade edebilmelidirler.
Türkiye'de kimse, ahlakın dinin tekelinde olmadığını bilmez. Çünkü çocukluktan itibaren, din ve ahlak konuları, okuldaki derslerde dahil olmak üzere, paralel öğretilir! Adı üstünde: "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersi. Sanki ahlak kavramı tektanrıcı dinlerle birlikte ortaya çıkmış gibi uydurma bir ahlak tarihi anlatılır çocuklara.
Oysa ahlak, yazılı kaynaklara göre, tektanrıcı dinlerin ortaya çıkmasından binlerce yıl önce, yazılı kaynakların ötesine de geçecek olursak, muhtemelen on binlerce yıl önce zaten vardı. Sadece genel olarak ahlak değil, tektanrıcı dinlerin bazı ahlaki değerleri de bu dinler ortaya çıkmadan önce zaten vardı.
Marx'a göre, önemli olan dinin özgürlüğünü elde etmek değil, dinden özgürleşmektir. Din, insanı özgürleştiren değil, insanı körleştiren bir unsurdur. Marx aynı şeyi, serbest ticaret ve üretim araçlarına özel bir mülkiyet içinde söyler.