Şu dergilere bakın (muhafazakâr moda dergilerini gösteriyor.) "Biz varız" diyor kızlar şimdi.Hâlbuki biraz sanat, edebiyat vs ile varlığın üç kuruşluk giyside, üç bin liralık pabuçta, bilmem kaç liralık otomobilde olmadığını görecek.Ama onu göremiyorum şimdi. - Kendini sahip olduğu ya da olmak istediği bu şeylerle inşa etme telaşındadır belki. Bu modern insanın temel sıkıntısı.
Ahlakın da çoğu dine dayanır, en azından ikisini birbirinden ayırmak fevkalade zordur. Mesela evrensel ahlak kuralları diyor insanlar... Ben diyorum ki din olmadan evrensel ahlak kurallarından söz edemezsiniz. Bunu Nietzsche çok net söylüyor.Diyor ki, dini çıkardığınız zaman -ki kendisi çıkarmıştır- ortada içgüdüler kalır. Bu içgüdülere baktığınız zaman da kuvvetli olan haklıdır.
Reklam
Tarihten süzüp çıkardığımız, çoğu kez belki de yüzde yüz idealize ettiğimiz insanlar vardır. İnsanları idealize etmezseniz, yaşamanız mümkün değil.Mutlaka bir şeye inanacaksınız, inandığınız zamanda idealize etmiş olursunuz.
Nitelik açıdan baktığımızda bir dine inanmakla, tarihteki birtakım kahramanlara inanmak arasında büyük bir fark yoktur. Bunlar birbirine benzer. Birisi bir peygambere inanmıştır, onun öğretisini benimsemiştir, hayatına onu rehber almıştır. Ne kadar tatbik eder, ayrı bir konu.Ama varolmak için mutlaka bir inanca dayanmak gerekir.
Banker Kastelli diye bir adam çıktı mesela.İflas ettiğinde herkes acıdı.Büyük kârın, büyük riski olur.Gayet basit bir kural bu.Bu riski kaldıramayacaksan, çekip ayağına göre yorganı uyuyacaksın.
Bildiğim sadece şu:Kendi varlığınızı ruhsal manada düzene geçirmek istiyorsanız istiğnâ sahibi olacaksınız.Kapitalizmin, tüketim toplumunun size sunduğu bu büyük spektrum içerisinde yapabildiğiniz kadarıyla müstağni kalacaksınız Yani varlığınızı onun sunduğu maddi ürünler üzerine inşa etmeyeceksiniz. Elinizden geldiği kadar.Peki o boşluğu ne dolduracak? İlim dolduracak, yapabiliyorsanız sanat dolduracak.Bilim kolay, sanat daha zordur.arada ise felsefe var, o da yetmiyorsa mistisizm dolduracak.
Reklam
Bizim insanımız gazete havadisiyle, televizyon aracılığıyla duyar. Bir de mektepte onu etkileyen bir hocası olmuştur.Lisede sevdiği öğretmenden ne duyduysa onunla kalır. Deney yapmaz, konuşmaz, dinlemez.Sorun bakın, üniversitedeki üniversite hocasını, lise mezunu lise hocasını anlatır.Kendisi sorgulamamıştır hiçbir şeyi.Ben her türden insanla konuşurum Adamın yaşı 70, bana hâlâ askerdeki üsteğmenini anlatıyor.Sabırla dinlerim, ama dürterim de iyice anlatsın diye.Aradan 50 sene geçmiş, adamın hayatında iz bırakan başka bir tecrübesi olmamış.Bu çok tuhaf değil mi?
Ama şu anda toplumda vuku bulan bambaşka bir şey, toplumsal bir travma hali.Çünkü toplum aç.Kimsenin soru soracak hali yok.Herkes maddeye karşı aç.Bu açlık bulaşıcı.Modernleşmenin hemen her aşamasında yeni açlar, yeni açlıklar kendilerini doyurmaya çalışırken hayatı da şekillendiriyorlar.Öyle görünüyor ki bu defakilerin açlıklarını doyurmak için girdikleri yolculukta kutsal çok uzakta kaldı. Kimse yakalayamıyor.
Ben, doğa yasalarının kendi kendine oluşmadığını, "ol" emriyle olduğuna inanıyorum.Bu yasaların kutsal olduğunu söylüyorum.Mesela diyorum ki, şeriat hükmünü, yasalarını vaz eden kudret ile Newton yasalarını vaz eden kudret aynıdır.
Şimdi ben bütün bu bilgiyi ve düşünme biçimini bu çağda yaşayan bir Müslüman olarak öğreniyorum ama bir Müslüman olarak henüz daha Müslümanca anlamlandıramıyorum.
397 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.