Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İstanbul'un Fethi hakkında bir mütalaa;
Osmanlıların İstanbul'u fethi, Batı'da karanlık, iptidai ve birçok yönleriyle uta**ç verici ORTAÇAĞIN kapanmasına ve ilim, insan hakları, adalet, hukukta eşitlik prensiplerine yönelmeye vesile olmuştur. **Kadını insandan kabul etmeyen ortaçağ zihniyeti, insan olmanın şuuruna İstanbul'un fethinden itibaren ermeye başladı....
Sayfa 563
Bu umutla Namık Kemal, bu Osmanlı birliğini yaşatmak için eski düzenin iki temelini, saltanat ve hilâfeti, fıkhı ve şeriatı, Yeni Osmanlı ideolojisine almak zorunda kaldı. Kişi özgürlüğünden o kadar söz ederken onun bunlarla uyuşmazlığını görmüyordu. Avrupa uygarlığındaki birey «sa’y-ü gayreti» kazanma zihniyeti karşısında Müslüman halkın kanaatkârlık zihniyetinden o kadar yakındığı halde ortaçağ İslâm ahlâkının üstünlüğünde direniyordu. Ekonomik ilerlemelerden, o günün buhar ve elektrik gücünden o kadar söz ederken, Osmanlı İmparatorluğu ideali onda hâlâ gaza ve fütuhat idealidir.
Reklam
Kısacası, Batı'nın bu "Ortaçağ zihniyeti"ni terk ettiği yüzyıllarda, Osmanlılar tam tersi bir istikamette hareket ederek kapitalizmin ruhuna aykırı bir zihniyetin değerlerine sarılagelmişlerdir.
Sayfa 48 - Kronik KitapKitabı okudu
Ortaçağ zihniyeti
Calvin, daima geriye dönük kalmış kafasıyla, kendini bu Ortaçağ cinnetinin inanmış savunucusu olarak ortaya koyar.
Müzik Uygulamaları:
Teksesli ve Çoksesli Kutsal Müziğin Başlangıcı, Ernesto Mainoldi: * ''Constantinus’tan sonra Hıristiyanlar İncil’i duyurma görevlerini dindışı kurumlarla bağlantılı olarak yeniden ele alıp pagan kültürüyle de karşılaştırmaların yapılmasına neden olurlar; hem kitleler halinde imparatorluk vatandaşlarının hem de toplumun varlıklı ve kültürlü sınıflarından daha fazla kişinin kişilerin Hıristiyanlığı kabul etmesiyle apolojist amacın yanında pagan zihniyeti ve dini inancıyla da bir senteze varılır. * Pagan bayramları ile Hıristiyan bayramları: * Bu sentezin en belirgin göstergeleri, Hıristiyan bayramların pagan bayramlarına denk getirilmesinde görülebilir; örneğin Noel bayramı, kış gündönümünde yeniden doğan Güneş’in kültü şeklindeki pagan kozmik inancını, İsa’nın doğuşunu “adalet güneşi” olarak gören (Yunan-Bizans Noel troparion ilahilerinde böyle yazar) Hıristiyan inancına dönüştürmek amacıyla 6 Ocak’tan 25 Aralık’a alınır. Hem ilk yüzyıllarda yaşamış olan şehitlerin ve Hıristiyanlığı yayanların kültlerinin litürjik olarak düzenlenmesi hem de pagan ibadeti içinde, hem tanrıların hem de insanların dünyasına yakın olan, antikçağın kahramanları gibi ara figürlere Hıristiyan yorumu getirme ihtiyacı sonucu bayramların sayısı giderek artar. Litürji açısından bir başka büyük yenilik, ayinlerin Yunan-Roma resmi yaşamı bağlamında sivil veya dini amaçlarla kullanılan ve yeni dinin gereksinimlerine uyarlanmış yapılarda gerçekleşmesidir; bazilikalar ve tapınaklar böylece Hıristiyanlığın resmi ibadet mekânları haline gelirler.''
Sayfa 889Kitabı okudu
...dağları delen, göklerde uçan, gözle görünmeyen yıldızlara kadar her şeyi gören, aydınlatan, inceleyen medeniyetin kudret ve ulviyeti karşısında ortaçağ zihniyeti ve ilkel hurafeleriyle yürümeye çalışan milletler, mahvolmaya veya hiç olmazsa esir ve rezil olmaya mahkûmdurlar. 1925, İnebolu
Reklam
Ortaçağ’da yüz binlerce masum insan cadılıkla suçlanmıştı. Komünist ve Rus milliyetçi kitleleri, devrim karşıtı eylemlerde bulundukları bahanesiyle aynı Ortaçağ zihniyeti ile yapılan temizliğe kurban gitti.
Sayfa 230Kitabı okudu
Özellikle 1843-1846 yılla- rı arasında yaşanan ilk trajik olaylar, 1915'teki olayların öncüsü gibidir. Kürt aşiretlerinde iktidarın el değiştirmesi klasik ortaçağ zihniyeti ile işlemekte yani soya dayalı olarak yönetici, yönetimi ele almaktadır. Söz edilen yıllarda, Hakkâri bölgesinde Kürt ve Nasturi aşiretleri bir arada yaşamaktadır. Aynı Kürt aşiretinden iki kişinin (amca ve yeğen) aşire- tin başına geçmek istemesi ve bunlardan yeğen olanın Nasturi Patriği Mar Şamun tarafından desteklenmesi nedeniyle Nasturiler, Kürtlerin hedefi haline gelecektir. Kürt lideri Bedirhan, 1843 yılında aynı bölge- den 10.000 Nasturi'yi, teslim olmalarına karşın, aşiretine öldürtecektir. Buna dair önemli bilgilerden biri, o dönem bölgede misyoner olarak görev yapan A.H. Layard tarafından aktarılmaktadır. 1847 yılında İngiliz, Rus ve Amerikan temsilcileri, Bedirhan ve aşi- retine Osmanlı Hükümetinin müdahalede bulunması konusunda bas- kı yaparlar. Tepkilerin artması üzerine, Osmanlı Hükümeti tarafından Cizre'ye gönderilen güçlü bir ordu, Bedirhan'ı mağlup eder ve Bedirhan 1847'de teslim olarak İstanbul'a getirilir. Buradan sekiz yıllığına Girit'e sürgüne gönderilen Bedirhan, oradan Şam'a geçer ve 1870 tarihinde Şam'da ölür.52 Hıristiyanlar bu olaylardan şunu öğrenmişlerdir ki ancak misyonerler aracılığıyla, Batıya seslerini duyurabilirler.
Sayfa 39 - AyrıntıKitabı okudu
Doğu Uygarlıklarının Birlik İlkeleri Bugün Batı uygarlığında birleştirici bir ilke bulmak çok zordur. Hatta doğal olarak, daima ortak bir zihniyet teşkil etmek üzere birleşen bir takım temayüllere dayanan birliğin de onun için temel ilke olan ve Ortaçağ'da "Hıristiyan dünyası" (Christendom) denilen şeyi oluşturan dinî nitelikteki
"Ziya Gökalp, milletimizi meydana getiren unsurları incelerken, en ziyade kültür (hars) değerlerimizin üstünde durmuştur. Cumhuriyet çağı aydınlarının büyük çoğunluğu, Millî Eğitim siyasetimizin yanlışlığı ve batıdan gelen tesirlerin güçlülüğü yüzünden kültür değerlerimizi küçümsemiş; hatta kültür değerlerimizin tamamen reddedilmesini, Avrupa kültür değerlerinin milletimize, gerekirse, zorla benimsetilmesini istemişlerdir. Herhalde Millî Mücadele'yi zaferle bitirmenin heyecanı, devletçe resmen kabul edilen milliyetçilik ilkesi ile toptan kültür değiştirmenin nasıl bağdaştırılacağını unutturmuştur. Türk milliyetçileri, herşeyden önce hareket noktasının yanlış seçildiğini anlatmağa çalışmışlardır. Avrupa'nın, bütün bir tarih boyunca değil, sadece Ortaçağ'dan itibaren temsil ettiği müsbet ilim zihniyeti ve teknik gelişmeyi almanın kültür değerlerinin de benimsenmesini gerektirmeyeceğini; hem milletimizin hem de diğer büyük milletlerin tarihlerinden örnekler vererek, isbat etmişlerdir."
Reklam
İslamiyet ve kapitalizm 1
Osmanlı gerilemesini mantaliteye bağlayan en önemli Osmanlı tarihçisi, son dönemlerde "şeyhü’l-müverrihin," yani tarihçilerin şeyhi olarak adlandırılmaya başlayan Halil İnalcıktır (ironik bir şekilde kendisinin şeyhten, şıhtan pek hazzetmeyen biri olduğunu eklemek isterim). İnalcık’a göre, Osmanlı toplumunda hakim olan ahlak anlayışı sermaye birikimine izin vermemektedir. Her ne kadar İslam ticarete mesafeli yaklaşmasa da, Gazali’nin temsil ettiği bir ekolün kapitalist zihniyete karşı olduğu kesindir. Sadece bu dünyayı değil, ahireti de düşünmesi gereken mümin için asıl hedef hiçbir zaman kar olmamalıdır; sınırsız para kazanmak dinen ve ahlaken sorunlu bir durumdur. Kısacası, Batı’nın bu "Ortaçağ zihniyeti" ni terk ettiği yüzyıllarda, Osmanlılar tam tersi bir istikamette hareket ederek kapitalizmin ruhuna aykırı bir zihniyetin değerlerine sarılagelmişlerdir.
İnsanlık nasıl ki Ortaçağ'ın yeniliğe ve yenilik düşüncesine düşman anlayışını en büyük ilkellik olarak bellediyse, bugün de kafasının içindekilerden ötürü muhaliflerinin ortadan kaldırmak isteyen zihniyeti ve onun kullandığı yöntemleri tarihten temizlenmesi gereken bir gerilik olarak değerlendirecektir.
Sayfa 126 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Constantinus'tan sonra Hıristiyanlar İncil'i duyurma görevlerini dindışı kuramlarla bağlantılı olarak yeniden ele alıp pagan kültürüyle de karşılaştırmaların yapılmasına neden olurlar; daha fazla kişinin kişilerin Hıristiyanlığı kabul etmesiyle apolojist amacın yanında pagan zihniyeti ve dini inancıyla da bir senteze varılır. Bu sentezin en belirgin göstergeleri, Hıristiyan bayramların pagan bayramlarına denk getirilmesinde görülebilir; örneğin Noel bayramı, kış gündönümünde yeniden doğan Güneş'in kültü şeklindeki pagan kozmik inancını, İsa'nın doğuşunu "adalet güneşi" olarak gören (Yunan-Bizans Noel troparion ilahilerinde böyle yazar) Hıristiyan inancına dönüştürmek amacıyla 6 Ocak'tan 25 Aralık'a alınır.
Sayfa 889 - Alfa YayıncılıkKitabı okudu
Avrupa'dakinin aksine şehir ekonomisini tüccarlar değil, esnaflar temsil etmektedir. Bunların oluşturduğu loncalar her türlü yeni­liğe kapalıdır. Belirli bir topluluk disiplini ve gelenekçi değerler etrafında örgütlenen bu kurumlar, sınırsız kar etme amacı gütmek gibi iktisadi değil, nizam ve ahengi korumak gibi sosyal saiklerle hareket etmektedirler. "Maddenin ekonomik yaptırım gücü" nün farkına varmayı başaran Melamiler gibi istisnai gruplar da Osman­lı ekonomisini kapitalistleştirecek seviyede bir etkinliğe hiçbir za­man sahip olmadıklarından, rasyonel ekonomik dürtülerle hareket eden Batı'dakine benzer bir orta sınıf gelişmemiştir. Toplumun geri kalanı ise dar, statik bir hayat anlayışını benimsemiş, kendisini "te­vekkül ve teslimiyet" e adamış köylülerden ibarettir. Kısacası, Ba­tı' nın bu "Ortaçağ zihniyeti" ni terk ettiği yüzyıllarda, Osmanlılar tam tersi bir istikamette hareket ederek kapitalizmin ruhuna aykırı bir zihniyetin değerlerine sarılagelmişlerdir.
Sayfa 48
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.