utanılası insanlık dışı
30 ülkeden 200 milyondan fazla kadın -Afrika başta olmak üzere Endonezya ve Ortadoğu ülkeleri kadın sünneti yaptırmıştır. Hıristiyanlık ve İslamdan en az 2,500 yıl öncesine dayanan bir gelenektir. Yalnızca bir dine ya da etnik gruba özgü olmamakla beraber; saflık ve namus, cinsel dürtüleri kontrol altına alma ve kadınların evlenene kadar bekâretlerini ve sadakatlerini garantilemekle ilişkilendirilir. En az 15 ülkede çoğu kız çocuğu daha beş yaşına gelmeden sünnet edilirken bir kısmı ergenlik döneminde işlemden geçer.
Sayfa 280Kitabı okudu
1960'larda kadınlar kendilerine saçlarıyla peçe örttüler. Yüzlerini peçelemenin bir yolu olarak, sanki dünya çok fazla yarılıp açılmış, çok fazla çıplakmış gibi, sanki saçları nazik benliklerini ayrı tutup koruyabilirmiş gibi, saçlarını uzatıp ütülediler ve onu bir perde gibi taşıdılar. Peçelerle yapılan bir Ortadoğu dansı vardır ve elbette modern Müslüman kadınlar da peçe takarlar. Doğu Avrupa'daki babuşka (başörtüsü) ile Orta ve Güney Amerika'da kadınların başlarına taktıkları trajes de peçenin yadigarlarıdır. Doğu Hindistan'daki kadınlar peçeyi doğal bir parçalarıymış gibi giyerler, Afrikalı kadınlar da öyle. Dünyayı gözümün önüne getirdiğimde, giyecek peçeleri olmayan modern kadınlar için bir parça içim burkuldu. Çünkü özgür bir kadın olmak ve peçeyi kendi isteğiyle kullanmak Gizemli Kadının gücünü elde tutmaktır. Bu şekilde peçelerle örtülü bir kadını seyretmek güçlü bir deneyimdir.
Sayfa 480Kitabı okudu
Reklam
Tarihte Adalet Yoktur
Çoğu toplumda kadınlar erkeğin malıydı, genellikle de babalarının, kocalarının ve erkek kardeşlerinin. Çoğu yasal sistemde, tecavüz mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilirdi. Başka bir deyişle kurban tecavüze uğrayan kadın değil, ona sahip olan erkekti. Durum bu olunca yasal çözüm de mülkiyetin el değiştirmesi oluyordu. Tecavüzcü kadının babasına veya erkek kardeşine parasını ödeyerek kadının mülkiyetini kendi üzerine alıyordu. Eski Ahit şöyle buyurur: "Bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşır, onu ele geçirip onunla yatarsa ve bu kişiler bulunursa, kadınla yatan adam kadının babasına 50 şekel değerinde gümüş vermelidir, böylelikle kadın onun karısı olur." (Deuteronomu, 22:28-29). Eski ibraniler bunu mantıklı bir düzenleme olarak görüyordu. Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edebilmesi fikri bir oksimorondu, çünkü koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahibi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına "tecavüz ettiğini" söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çaldığını söylemesi kadar mantıksızdı. Bu yaklaşım Antik Ortadoğu ile sınırlı değildir; 2006 yılı itibariyle dünyada hâlâ 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Çoğu toplumda kadınlar erkeğin malıydı, genellikle de babalarının, kocalarının ve erkek kardeşlerinin. Çoğu yasal sistemde, tecavüz mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilirdi. Başka bir deyişle, kurban tecavüze uğrayan kadın değil, ona sahip olan erkekti. Durum bu olunca yasal çözüm de mülkiyetin el değiştirmesi oluyordu. Tecavüzcü, kadının babasına veya erkek kardeşine parasını ödeyerek kadının mülkiyetini kendi üzerine alıyordu. Eski Ahit şöyle buyurur: "Bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşır, onu ele geçirip onunla yatarsa ve bu kişiler bulunursa, kadınla yatan adam kadının babasına 50 şekel değerinde gümüş vermelidir, böylelikle kadın onun karısı olur." (Deuteronomu, 22:28-29). Eski İbraniler bunu mantıklı bir düzenleme olarak görüyordu. Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edebilmesi fikri bir oksimorondu, çünkü koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahihi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına "tecavüz ettiğini" söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çaldığını söylemek kadar mantıksızdı. Bu yaklaşım antik Ortadoğu'yla sınırlı değildir; 2006 itibariyle dünyada hâlâ 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.
İleri Gitmişlik, Geri Kalmışlık
Bu temel ayrım, yani batının bilimsel düşünce biçimine değinilen süreç içinde yönelişi, doğunun da yazgıcı bir anlayışa yuvarlanması, ileri gitmişlik ve geri kalmışlığın baş nedeni oldu. Kuşkusuz, ilerlemek ve geri kalmak, göreceli kavramlardır. Ne paraca zengin olmak ilerlemenin göstergesi olabilir; ne de paraca yoksul olmak, o toplum yapısının
Sayfa 135 - Sentez YayınlarıKitabı okudu
Üç din de bireyin değeri, özerkliği ve her ruhun Tanrı katındaki önemi konuları üzerinde ısrarla durmuştur. Üçüne göre de dindarlık ve hayır işleri; servet ve rütbe ve soyluluktan daha üstündür. İnsanların eşitliği ilkesindeki görüşleri ortak olsa da, tarihsel süreçte üçü de bu eşitliği dindar, özgür, yetişkin ve erkek olmak gibi gerekli özellikleri taşıyanlarla sınırlamışlardır. Başka bir deyişle, her üçü de pek çok önemli açıdan köleyi, çocuğu, kadını ve inanmayanı aşağı görmüştür. Üçünün de bu aşağı durumunun ortaya çıkması ve sonlandırılmasıyla ilgili kuralları vardır. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan gerçek dini kabul edip inançsızlığından kurtulabilir; çocuk nasılsa zamanı geldiğinde yetişkin olacaktır. Geleneksel dini dünya görüşünde sadece kadın aşağı durumundan kurtulamaz.
Reklam
Çiçek aşısı
1717 yılında Lady Wortley Montagu, Edirneli Türkler tarafından uygulanan çiçek aşısı yöntemini şöyle anlatmıştır: "Kesinlikle bilmek isteyeceğinden emin olduğum bi şeyi sana anlatacağım. Bizde de sık rastlanılan ölümcül çiçek hastalığı burada aşılama dedikleri bir icat sayesinde tamamen zararsız duruma getirilmiştir. Bu uygulama bazı yaşlı kadınlar tarafından yapılıyor. Her yıl sıcaklar sona erdiğinde, eylül ayında aşı olmak isteyenler haber veriyorlar. On, on beş kişi toplanınca, elinde içi en iyi çiçek hastalığı maddesi dolu bir ceviz kabuğu olan yaşlı kadın aşı olacak kişiye hangi damarının açılmasını istediğini sorup iğneyle damarını deliyor. İnsanın canını pek yakmayan bu işlemden sonra iğnenin ucuyla damara zehri koyup içi boş bir kabukla kapatıyor. Bu şekilde dört beş damar açıldıktan sonra kişinin ateşi çıkıyor ve iki üç gün yatakta yatıyor. Aşılananlar sekiz günde eski sağlıklarına kavuşuyorlar. Bu ameliyat her yıl binlerce kişiye yapılıyor. Fransız elçisi, başka yerlerde içmeye giden insanlar gibi buradakilerin de çiçek aşısı olmaya gittiklerini söylüyor. " Bu durumdan çok etkilenen Lady Mary, sonraki yıl küçük oğlunu aşılatmıştır. Bu aşı yöntemi daha sonra İngiltere'ye ve oradan da, Batı'ya yayılmıştır.
Sayfa 334Kitabı okudu
Ortadoğu'da kadın olmak tahrik edici bir çelişkiydi. Batı'daki kadınlardan daha az özgürdü ama daha fazla kıymet görüyordu buradaki kadınlar.
Çoğu toplumda kadınlar erkeğin malıydı, genellikle de babalarının, kocalarının ve erkek kardeşlerinin. Çoğu yasal sistemde, tecavüz mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilirdi. Başka bir deyişle, kurban tecavüze uğrayan kadın değil, ona sahip olan erkekti. Durum bu olunca yasal çözüm de mülkiyetin el değiştirmesi oluyordu. Tecavüzcü, kadının babasına veya erkek kardeşine parasını ödeyerek kadının mülkiyetini kendi üzerine alıyordu. Eski Ahit şöyle buyurur: "Bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşır, onu ele geçirip onunla yatarsa ve bu kişiler bulunursa, kadınla yatan adam kadının babasına 50 şekel değerinde gümüş vermelidir, böylelikle kadın onun karısı olur." Eski İbraniler bunu mantıklı bir düzenleme olarak görüyordu. Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edebilmesi fikri oksimorondu çünkü koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahibi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına "tecavüz ettiğini" söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çaldığını söylemek kadar mantıksızdı. Bu yaklaşım antik Ortadoğu'yla sınırlı değildir; 2006 itibariyle dünyada hala 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.
'Üç dine göre de dindarlık ve hayır işleri; servet, rütbe ve soyluluktan daha üstündür. İnsanların eşitliği ilkesindeki görüşleri ortak olsa da, tarihsel süreçte üçü de bu eşitliği dindar, özgür, yetişkin ve erkek olmak gibi gerekli özellikleri taşıyanlarla sınırlamışlardır. Başka bir deyişle, her üçü de pek çok önemli açıdan köleyi, çocuğu, kadını ve inanmayanı aşağı görmüştür. Üçünün de bu aşağı durumun ortaya çıkması ve sonlandırılmasıyla ilgili kuralları vardır. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan gerçek dini kabul edip inançsızlığından kurtulabilir; çocuk nasılsa zamanı geldiğinde yetişkin olacaktır. Geleneksel dini dünya görüşünde sadece kadın aşağı durumundan kurtulamaz.'
Sayfa 260Kitabı okudu
46 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.