Haliç'in dibinde semaya durdu Bizanslı ölüler, Romanyalı rahibeler, cinsel devrimi anlatıyordu Galata'da. Karaköy sergisinde deniz mahçup oluyordu ha bire, Azaldıkça azalıyordu balıklar, Dolmabahçe gerinirken denize karşı, Boğaz vapuru, gözlerini dikmiş köprünün bacaklarına, Acımasızca saplarken çıpasını Ortaköy önlerine Benzi solmuş balıkçı tekneleri Platonik bir aşkla Kız Kulesi'ni seviyordu hala.
Ortaköy'deki Ev
"Sattık" dediler, Anneannemin evini. "Cız" etti Yüreğimde bir şeyler. Sanki çocukluğum Uçup gitti beraber, Sanki çalındı benden Ortaköy'deki seneler. Bilemiyorum, yıktılar mı ne ettiler? Kim bilir, ne can çekişti bahçedeki güller.
Uyandıran Aşk
Uyandıran Aşk
Reklam
"Sattık" dediler, Dedemin evini, "Cız!" etti yüreğimde bir şeyler Sanki çocukluğumdan çalındı, Ortaköy'deki seneler...
Uyandıran Aşk
Uyandıran Aşk
Bugünlerde içim sıkıldıkça düşüyorum yollara, Bugünlerde seni düşünüyorum sık sık, neden? Bugünlerde pek konuşmuyorum ben kimseyle, Ortaköy'ü bilirsin;aynı kahvedeyim çok zamandır, Herkes aynı, her şey aynı, Bir tek, bir tek sen yoksun...
Erhan Güleryüz
Erhan Güleryüz
Yani her sabah yedide kalkıp sekizde derse koşmasaydı, rahat yaşamaya boş vermek zorunda kalmasaydı, bütün hayatınca paraya boş vermek zorunda kalmasaydı ve bazı şeylerin anlaşılmasını sağlamak için de sonunda ölmek zorunda kalmasaydı. 10 Ağustos 1967'de yapılan törenden sonra herkes gibi, herkesle birlikte salondan ayrılsaydı; çoktandır görmediği birçok tanıdığı, ahbabı görmek için böyle bir fırsat çıkmış olduğuna sevinseydi. Sonra da Jale Hanım'ın kullandığı arabasına binerek Ortaköy'deki evine yollansaydı, bunca üzüntü, sıkıntı ve hastalığa mal olan kendi evinde ilk defa istediği gibi biraz dinlenebilseydi. Meselâ Cahit Arf da gelmiş olsaydı, çoğu insana anlatamadığı düşüncelerini, duygularını ona söyleseydi Mustafa Bey, ona dertlerinden yakınsaydı. Cahit Arf da, her zamanki gibi, sen de rahatına çok düşkünsün Mustafa deseydi. Mustafa İnan da kendini savunmaya çalışsaydı: Benim gibi sıkıntı içinde büyümediğin için bilmezsin Cahit, deseydi; artık yoruldum, kendimi çok zayıf hissediyorum, nedir bu başıma gelenler? Ölecek miyim nedir? Ve bunun üzerine Allah göstermesin Mustafa denilmeliydi ona, o ne biçim söz? Allah göstermesin."
Sayfa 252
Önünde doldurulması gereken koca bir gün var. Hem de her gün. Yıllar uçup gitmiş şimdiye kadar. Ortaköy'de son gidişinin üzerinden bile kırk sene geçmiş. Şimdi günler geçmiyor.
Reklam
608 öğeden 591 ile 600 arasındakiler gösteriliyor.