Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Osmanlıların Ortodoks Hristiyanlarına verdiği özgürlük, bizans topraklarını on yıllar boyunca harap ve talan eden, yüzyıl öncesinin Latin Haçlılarının davranışı ile büyük ölçüde tezat teşkil ediyordu.
Alparslan Türkeşin Türk Ortodoks Patrikhanesine Cemaat Sağlama Girişimi
Alparslan Türkeş, Stefan Topal'ın Gagavuzların Cumhurbaşkanı olduğu dönemde buradan 1000 kişilik nüfusun Türkiye'ye getirilerek İstanbul'a yerleştirilmesini, böylece Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin cemaat olarak desteklenmesini hedeflemiştir. Selçuk Erenerol, Türkeş'in bu hedefi doğrultusunda gerekli çalışmaları başlattığını, Türkiye Cumhuriyeti nezdindeki temasları bitirdiğini ve planı uygulama aşamasına getirdiğini, ancak nüfusun İstanbul'a getirilmesi noktasına gelindiği sıralarda Gagavuzların Cumhurbaşkanı'nın değiştiğini ve tasarlanan planın gerçekleşmediğini ifade eder.
Reklam
Basın zincirli, toplantı yasak, memurların, icraatını denetleyemezsiniz. Danışma meclisleri, kaldırılmış. Din hürriyeti kısıtlı. Ortodoks kiliseden ayrılınmaz. Tarihçilerin çoğu “Doğu despotizmi” der bu düzene.
Osmanlı Devletinin kuruluş ilkelerinde Müslümanlık , hanedanlık ve ortaçağ yapısı vardı. Devlet , şeriat denilen İslam hukuku , kanun adı verilen hükümdar buyrukları ve örf denilen geleneklerle yönetiliyor ve bazen günlük gereksinimleri karşılamak için bunlar mantık dışın kadar genişletiliyordu. Bu yasalar gereğince Müslüman olmayanlar İslam kanunlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. En önemli üç gayrimüslim ve cemaat ise Rum ya da Doğu Ortodoks Hristiyanları , Ermeni Gregoryen(Monophysite - İsa Mesih'in hem tanrı hem insan olarak tek bir tabiatı olduğuna inanan) Hristiyanlar ve Yahudiler idi. Bu topluluklara o tarihlere verilen millet adı daha sonraları laik ulusu belirtecekti. Gerçi kapsamı zamanla değişti ama millet sisteminde toplulukların kendini yönetme biçimi durum , genel de Hristiyanların etkisi altındaki Avrupa'da görülmüyor ama yine de , yaşamlarını istedikleri biçimde sürdürüp başarılı olabildiler.
Fener Rum Patrikhanesi Turgut Erenerolun Cenazesine Engel Çıkartması
Türk Ortodoks Patriği Dr. Turgut Erenerol 9 Mayıs 1991'de vefat eder. Cemaati azalan ve elinde ruhani kalmayan Türk Ortodoks Patrikhanesi, Turgut Erenerol'un dini törenini yönetmek üzere Fener Rum Patrikhanesi'nden ruhani talep eder ancak Fener Papazları Türk Ortodoksları ile çirkin bir pazarlığa girişirler. Selçuk Erenerol ruhani
Türk Ortodoks Patriği Turgut Erenerol, "Bizim için milliyet dinden önde gelir, biz Türklüğümüzle gurur duyuyoruz."
Reklam
Heybeliada Ruhban Okulu
Ortodoks dünyasının en stratejik kurumu Heybeliada Ruhban Okuludur. Dünya Ortodokslarının dini ve siyasi açıdan kontrol edilip yönlendirilmesi, bu okuldan Patrikhane ideolojisine bağlı din adamlarının yetiştirilmesine bağlıdır. Ruhban Okulu 1844 yılında Osmanlı İmparatorluğu çatısı altında 13 milyon 730 bin Ortodoks yaşarken kurulmuş, Ortodoks dünyasında da "elit okul" olarak nitelendirilmiştir.
Papa Eftim'e Neden Baba Eftim Deniliyor?
Papa Eftim'in torunu ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, kendisiyle yaptığımız görüşme sırasında sormuş olduğumuz "Neden Baba Eftim? Papa Eftim'e gerek Atatürk gerek Alparslan Türkeş gerekse diğer devlet adamları neden 'Baba' diyerek hitap ediyorlardı? Papa Eftim bu sevgi ve saygıyı nasıl
Vefatının Ardından Türk Basınında Papa Eftim
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder: "Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
Hırvatlar ve Sırplar aynı dili konuşur ve dilin adı Sırp-Hırvatçadır. Farklılıklar Hırvatların Katolik kilisesi ve Latin uygarlığına, Sırpların Ortodoks kilisesi ve Bizans uygarlığı çevresine girmiş olmalarından ileri gelir. Bu nedenle aynı dili birinciler Latin harfleriyle, ikinciler Kiril alfabesiyle yazarlar. Tarihi gelişimde Hırvat kralliğı
Reklam
Osmanlı Arap eyaletlerine ait şehirlerde burjuvazinin şekillenmesi, üyeleri siyasi statükoyu ebeveynlerinden daha fazla sorgulamaya meyyal olduğu için, sultanla tebaası arasındaki ilişkiye yeni bir boyut ekledi. Okuryazar bir orta sınıfın varlığı yaklaşık iki yüzyıldır ayanın elinde tuttuğu otoritenin karşısına muhtemel muhaliflerin çıkabileceğini
Sayfa 211Kitabı okudu
Fatih, birleşmeye karşı olan Ghennadios’u alıp patrik yaptı. Bu kurnaz bir politikaydı. Doğu ve Batı Hıristiyanlığını birbirinden ayırmış oldu. Ghennadios’a tarihte hiçbir Ortodoks patrikin görmediği bir şekilde iltifat etti ve protokolde Rum patrikine çok üstün bir yer verip, bütün imparatorluğun Hıristiyanlarını Roma patrikine bağladı. Patrikhane bugün kendisine ökumenik diyor ve bunun kavgası yapılıyor. Halbuki, Osmanlı bunlara Roma kilisesi demiştir. Roma zaten “ökumenik”le aynıdır; çünkü klasik düşünceye göre, Roma bütün dünyanın sahibidir ve Roma kilisesi de bütün dünyanın kilisesidir. Peki, kilisenin sahip olduğu Roma’ya hükümdar olarak kim sahiptir? Fatih’in kendisi sahiptir. O bir Roma imparatorudur, nitekim bu unvanı ona sırf zamanın Müslümanları değil, zamanın Rumları da yakıştırmıştır. Hatta zamanın, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşamayan, Trapezuntus gibi Rumları da yakıştırmıştır. Trapezuntus ondan “Romalıların İmparatoru” diye bahseder ve çok mübalağalı bir şekilde, son bin yılda yaşayanlar içinde en iyi Yunanca bilen olduğunu söyler.
Çeçenistan Tarihi 3
Gürcüler, Çeçenlerin ataları olan Vaynahları Ortodoks Hristiyan yapmaya çalışsalar da Çeçenistan'da o dönemde hâkim din Paganlık/Putperestlik olmaya devam etti.
416 syf.
8/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
*açıklama
Bu kitap Yunanistan ve Türkiye`de yaşayan Ortodoks Rum azınlıkların 2017 yılında Atina, İstanbul ve Gökçeada`da (İmroz) gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelerine dayanan bir saha araştırmasıdır. Araştırma ekibinde ana yazar (yazıcı) Güliz Erginsoy`dur. Atina`daki görüşmeleri Maro Mavropulu (derleyici) İstanbul ve Gökçeada`daki görüşmeleri ise
Dut Ağacının Duydukları
Dut Ağacının DuyduklarıKolektif · Bağlam Yayıncılık · 20182 okunma
Freud her zaman hatalı değildi..
Freud'a yalnızca psikanalizin yaratıcısı olduğu için değil, aynı zamanda tüm psikoterapi alanını icat ettiği için duyulan bir şükrandı burada kastedilen; Freud'dan önce terapi diye bir şey yoktu. Çağdaş Ortodoks Freudcu analize kimi eleştirenlerim olmakla birlikte, Freud'un yaratıcılığına ve cesaretine hep büyük hayranlık duymuşumdur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.