Bütün deneyleri hastalarıma uygulamadan önce kendi üzerimde denedim. Sağlık deneylerine, Baden-Baden şehrindeki profesörlüğüm sırasında "çaresiz" bir hastalığa yakalandığımda başlamıştım. Sağlığıma yeniden kavuşana kadar, yaşadığım ilginç serüven, bana Doğa'nın temel yasalarını öğretti. Vücudumun arınmış haldeyken normalleştiğini öğrendim, yani zehirli atık maddelerini dışarı attığı ve doğru besinle beslendiği zaman. Bütün yanlış anlaşılmaların anahtar sözcüğü "mukustur." Ben yaptığım deneylerle günümüz insanına yeni bir yaşamın sunulabileceğini kanıtladım; bu yeni yaşamın "sihirli değneği", mukussuz besinin yanı sıra doğru uygulanan oruç yöntemidir. Tıbbi adı veya eşlik eden belirtileri ne olursa olsun, bütün hastalıkların "yabancı madde" denilen ifrazat veya metabolizma atıklarının vücutta oluşturduğu birikimden ileri geldiğine inanıyorum. Doğa sürekli bu hastalık yapıcı atık maddeleri vücuttan dışarı atmaya çalışıyor. Benim insan vücudundaki rejenerasyon yöntemim, hayvanlar dünyasındaki içgüdüsel tedavi yöntemiyle tamamen aynı. Bugün en yaygın şekliyle geçerliliğini sürdüren, şeker ve tahıl ürünleri gibi karbonhidratlar ve hayvansal gıdalardan (et, balık, süt, yumurta) oluşan karma besin tüketimi, insan denilen kanal sistemini mukusla tıkamaya devam ediyor ve hastalıklar kaçınılmaz oluyor.
Sayfa 102
Hiç şimdiye kadar doğada özgürce yaşayan bir hayvanın öksürdüğü veya sümkürdüğü görülmüş müdür?
Reklam
"Doğa'nın emri yerine getirildiği sürece, yani iştah kesildiği an beslenmeye ara verilirse, hiçbir ateşli, akut hastalığın sonu ölümle sonuçlanmaz."
Sayfa 96
"Dünya genelinde yaygın olan görüşe göre, hastalıklar insan vücuduna dışarıdan giren asalaklar (mikroplar, bakteriler, virüsler) sonucu meydana gelmektedir. Buna karşın ben, hastalık yapıcı maddelerin, yanlış ve gerekenden fazla tüketilen besinlerden ileri gelen, sindirilemeyen, vücuttan atılamayan, çürümekte olan besin maddeleri parçacıkları olduğu konusunda, kesin bir kanıya sahibim. Bu nedenle, yanlış beslenmenin tüm hastalıkların kaynağı olduğunun kesin olarak bilinmesi çok önemlidir. İnsanın hastalanmasının esas nedeni gereğinden fazla beslenme ise, durumun yeniden düzeltilmesi için bir oruç kürü zaruridir. Yaşamlarını doğada sürdüren tüm hayvanların, hastalanmaları sırasında kendilerini yiyecekten mahrum ederek iyileştirdikleri, bilinen bir gerçektir."
Sayfa 34
Neden ?
Peki neden Japon-Rus savaşında Japonların yaraları "etçil ve içkici" Rusların yaralarından daha çabuk iyileşiyordu ?
Genel bir kuraldır sanki, ama neden en yaşlılar neden hep en yoksullar olur ? Acaba az yemeye zorunlu olarak alışkın olduklarından mı ? Dünyanın en büyük kaşif ve mucitleri neden hep en yoksul koşullardan gelmektedir ? İnsanlığın en yüce gördüğü kişiler, hep peygamberler, çileciler v.s. olmamış mıdır? Günde üç kez dolu dolu besin tüketmek medeniyetin göstergesi midir?
Reklam
Meyve - Asit
İnsanlar çoğunlukla meyveyi, içerdiği asitten dolayı hazmedemediklerini söylerler. Oysa meyveyi hazmedemeyen kişinin sindirim sistemi zaten hasta demektir. En asitli meyve dahi vücutta asit oluşturmaz. Aksine vucuttaki yanma sırasında baz oluşturucu bir özelliğe sahiptir. Tıpkı çiğ sebze gibi. Diğer tüm besinler asit oluşturur. "Asit ağırlıklı beslenme" zaten tüm hastalıkların kaynağıdır.
Sayfa 28 - IMKitabı okudu
Yetersiz
Bir inek tüm yaşamı boyunca sadece otla besleniyor, günde 10 litre süt veriyor, sabanı çekiyor ve en sonunda etinden faydalanılıyor! Sadece çimenden ve samandan sürekli olarak, yağ, protein (süt), kas, güç ve ısı ortaya çıkıyor En gelişmiş hayvan olan insan, o kadar yetersiz mi ki zengin güneş mutfağının organik yaşamından mahrum bırakılmış olsun?
Et yedikten sonra hissettiğimiz yalancı "yaşam enerjisi", uyarıcı bir etkiden başka bir şey değildir, çünkü etin insana verebileceği hiçbir besin değeri yoktur. Atardamarlar zamanla sertleşir, çünkü duvarlarında kolesterol içeren atıklar oluşmuştur. Atıklar gittikçe çoğalır ve günün birinde damarlar kireçlenmiş ve sertleşmiş olur. Bunun sonucu olarak sıkça ortaya konan durum, yüksek tansiyondur. Damar sertliği, başlıca ölüm sebepleri arasında yer almaktadır. Kalp krizi, eklem iltihabı ve yaşlılık hastalıkları denilen hastalıklar hep bu atık birikiminden ileri gelmektedir.
Sayfa 107
Protein!
Beslenme fizyolojisi insan proteininin ancak hayvan proteininden sağlanabileceği yanılgısından hâlâ kurtulamadı. Hâlâ kimyasal ve fiziksel olarak bilimsellikten uzak, neredeyse saflık derecesine varan bir düşünce ile her maddenin yine aynı maddeden oluştuğuna inanabiliyorlar. Artık bozulma sürecine girmiş ölü bir sığır etinin kadavra zehirleri üreten protein molekülü, tavaya alınıp üstüne üstlük ısıya tabii tutuluyor, yani tamamen "öldürülüyor", midede ayrışıyor ve ondan sonra da yeni bir bileşimle insan vücudunda bir kas molekülü olarak dirilişini yeniden kutluyor! Ne kadar gülünç! Bunun adına da "gelişmek, kilo almak" deniyor!