_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan
_Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri
_Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız
_Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran
_Yılan
Kendini tekrara düşmüş yazar.
Anlatımı sade ve akıcı fakat seçilmişler, dijital tapınak, seçilmişler gibi kitaplarının bir benzeri olmuş.
Böyle bir yazarın bu durumda olmadı üzücü.
Ya devam niteliğinde olmalıydı. Ya da farklı konulara geçmeliydi.
Her ne kadar çarpıcı bir konu olsa da, aynı kitabın farklı versiyonları gibi.
Fikret yanıt vermedi, dalıp gitmişti. Gazetedeki o kadının rezilliklerini görmezden gelseydi, yayın yönetmeni ile kavga etmeyecek, doğal olarak da işten ayrılmayacaktı. Zamanı yeterli olmadığı için kayıp çocukların peşine düşmeyecek, Alper’in annesi Yasemin’i tanımayacaktı. Peki, o zaman Yasemin ölmeyecek miydi? Kaderi kim belirliyordu, Tanrı mı, insanların seçimi mi? Ya kızı, benim yaptığım seçimler onun yaşamını nasıl etkileyecek? Bir kişinin seçimi, kaç kişiyi etkiler ki? Yoksa insanlar domino taşları gibi mi? Her birimiz diğerlerini etkiliyor, aynı zamanda etkileniyor muyuz? O zaman, her gün yeni bir oyun, yeni bir kadar çizgisi mi başlıyor?s