Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Difference Juridique Ottomane et Française (Diferans jüridikOttomane e Fransez)
Türk idaresinin çoğunlukla Fransa kaynaklı olduğu bir gerçektir. İkisi arasındaki farklılıklara bakıldığında ise en temel farklılıklardan biri kendini idari rejime geçişte göstermektedir. Osmanlı Devleti'ndeki durum Fransa'dakinin tamamen aksine idi. Fransa'da idari rejim, idarenin, adli nüfuz ve tesirden kurtulması için ihdas edilmiş olduğu halde Osmanlı'da adliye icranın/idarenin tesirinden kurtulmaya çalışıyordu.
Osmanlı Rumlarından bazıları çeteler arasına karışarak her tarafa saldırdılar. Midilli şehrine yakın bulunan köyleri basarak halkın para, mücevher ve kıymetli eşyalarına el koydukları gibi kadın ve kızların başlarını açarak zorla kahvehanelere götürmek suretiyle taciz ettiler ve engel olmaya çalışanları öldürdüler.
Reklam
Teslim teklifi karşısında Abdülgani Bey, Osmanlı askerinin cephanesi bitmeden ve kasaturaları kırılmadan teslim olmayacağını bildirdi ve askere savaş hazırlıkları için emir verdi.
Amerika'daki saygın Kürt gazetecilerden Mutlu Civiroğlu'nun arşiv araştırması ve benimle paylaştığı bilgiler dahilinde birkaç gün önce öğrendiğim ve bugün ziyaret ettiğim İsviçre'de Kürtler açısından tarihi öneme sahip bir mekan... İlk baskısı 22 Nisan 1898'de Mısır, Kahire'de Son baskısı 14 Nisan 1902'de İsviçre Cenevre'de yayınlanan Kürdistan isimli ilk Kürtçe gazete'nin son baskının yapıldığı Cenevre ofisi tam olarak videosunu izlediğiniz bu mekandaydı. Miqdat Bedirxan (Mikdad Midhat Bedir Han) İlk Kürtçe gazete olan Kürdistan'ı yayınlayan bir Kürt milliyetçisi ve gazeteciydi. Aynı zamanda Botan Emirliği'nin son Kürt Mîri olan Bedir Han Bey'in de oğluydu. Miqdat Bedirxan, Üsküdar Askeri Lisesi'nde , ardından Galatasaray'daki İmparatorluk Lisesi'nde (Mekteb-i Sultanî) eğitim gördü ve mezun olduktan sonra Osmanlı bürokrasisinde de görev aldı. Dönemin yetkin İngiliz gazetelerinden The British Journal, İstanbul ziyaretinde Bedirxan'dan bahsederken "Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitimli, aydın ve soylu Kürtler de bulunmakta" şeklinde övgüyle anlatıyor. Gazetede ayrıca edebi eserler yanı sıra şairlere de yer verildiği gazete hakkında tarihi kaynaklar arasında. Dönemin şartlarına uygun olarak bazı baskıları iki dilli (Kürtçe ve Türkçe çevirili) yayınlanmış. Gazetenin son baskısının 14 Nisan 1902'de yayınladığı bu ofis, şimdi gazete ve sigara satan bir kiosk olarak işletildiği görülüyor...
Layık isek rahmetle anarlar…
İnşallah gelecek nesiller, Osmanlı Devleti ve daha doğrusu ümmet-i Muhammedi gönüllerin arzu ettiği olgunlukta görürler. Asrımızı anlatan tarihin her yaprağını okurlar da, bizim çektiğimiz gönül üzüntülerine cesur ve kayıtsız bir şekilde karşı koyduğumuzdan dolayı, layık isek rahmetle anarlar.
Sayfa 259
Bürokrasi-Hükûmet Denklemi
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat ile birlikte güç kazanan sivil bürokrasi; kanunu, yani devlet idaresinde objektif kuralları temsil eden bir kurum olarak, din ve devletin selameti adına hükümdarın karşısına çıkma gücüne hemen hemen her dönem sahip olmuştu. Tanzimat dönemi devlet adamlarından bilhassa Ali Paşa, Saray mensuplarının devlet işlerine karışmasına mani olmuş ve hatta bazen mahzurlu gördüğü irade-i seniyyeleri dahi geri aldırmıştır. Fuat Paşa, "...lehülhamd saye-i madelet-i hümayununuzda bizim korkumuz yoktur, arz-ı hakikate tereddüt etmek bizce vebaldir" diyebilmişken benzer şekilde Midhad Paşa da II. Abdülhamid'e ithafen, "...muradımız istibdadı ref've zat-ı şahanenizi vezaifenizde ikazdır..." ifadelerini kullanabilmiştir.
Sayfa 42 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Suriye'de o zamanlar Türk bulunmaz şeydi. Çünkü Çanakkale ve Erzurum vardı. Ateş, Türk'ü mıknatıs gibi çeker. Ancak cepheler sustuğu zaman, gerilerde Türk bulunabilir. Harp varsa, ölümsüz yerlerde yalnız araba, Dürzi'ye, Ermeni'ye, Rum'a, Kürt'e rastlayabilirsiniz. İngiliz ordularının Suriye muharebelerinde Arap ve Hint maskesi takındıklarını belki bilirsiniz; Hindistan'da başlarına raca sarığı geçirdikleri gibi! Harp başladı mı, bir sıra Arap, bir sıra Hintli ve bütün bu mozaik aşındıktan sonra haşmetli Britanya Kralı Hazretleri'nin sarışın özkanları görünür. Osmanlı İmparatoru Hazretler ise maskesini kıçına takar ve satrançta en kıymetli taşını öne sürer. Harpte bizim saflara düşen ilk kurşun, bir Türk aman'ı ile ses verir. Karşımızdaki ise ilk iniltilerinde Asya lisanları kullanır ve İngilizcesini zafer marşlarına saklar."
Osmanlı'ya övgü olarak Hristiyan gemilerini Yemen Babu Mendeb boğazından geçirmemeleri yeterlidir. Çünkü Cidde denizinin yanından geçmeleri gerekecektir ve orası da haremdendir. Kızıldeniz onlara göre Hristiyanların giremeyeceği harem bölgesindendi. Osmanlı gemileri Yemen'de Hristiyan tüccarlarının mallarını teslim alıyor, Süveyş kanalına aktarıyor ve Akdeniz'de teslim ediyorlardı.
Sayfa 114 - Küresel KitapKitabı okuyor
Osmanlı zihniyetinde kibarlık ve asalet, mümkün olduğu kadar Türk'e benzememek ve Batılıya benzemek demekti...
Reklam
17. ve 18. yüzyıllarda Karadeniz ve İstanbul için tehdit , Rusya çarlığından gelmiştir.
Osmanlı Devleti'nin en zor döneminde maddi olarak Osmanlı'yı kalkındıracak tekliflerde bulunan Siyonist heyeti, huzurundan kovan ve her ne pahasına olursa olsun Filistin'den toprak sattırmayan
Sultan Abdülhamid
Sultan Abdülhamid
Han için Filistin Dışişleri Bakanlığı yapmış Refik Şakir En-Nedşe " Sultan Abdülhamid Filistin için tahtını kaybeden hükümdardır ." ifadesini kullanmaktadır. Siyonistler karşısında Abdülhamidi bir duruş sergileyen Sultan Abdülhamid Han için bugün Filistinliler,
Sultan Abdülhamid
Sultan Abdülhamid
ismini zikrettiklerinde sonunda (radıyallahu anh) Allah ondan razı olsun demektedirler. Ve bizler Sultan Abdülhamid Han'ın torunları olarak Filistin davasının ilk mazlumu olan Sultan Abdülhamid'in yolunu sürdürüp, Filistin Meselesini benimseyip, tüm gücümüzle Filistin'in özgürleşmesi için çalışmayı tarihi bir vazife olarak görmeli ve bu hususta gereken gayreti göstermeliyiz.
Sayfa 39
Thedore Herzl'in ilk ziyaretinden 4 sene sonra Osmanlı Devleti'nin Selanik Mebusu Yahudi Emmanuel Carasso, Siyonist bir heyetle 17 Eylül 1901 de Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna çıkarak, Rusyada zulüm gören Yahudilerin Filistine yerleştirilmeleri ve Yahudilere Filistin'de muhtariyet verilmesi karşılığı olarak 20 milyon altın teklif etmiştir. Bu tekliflere sinirlenen Sultan II. Abdülhamid, heyeti huzurundan kovmuştur.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.