21 Nisan’da, Atatürk, Anadolu’nun bütün merkezlerine telgrafla bir genelge göndererek büyük Millet M eclisi’nin açılışını bildirdi. Bu telgrafta şu satırları görüyoruz:
“1- Yüce Allah’ın izniyle Nisan’ın 23 üncü Cuma günü Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.
2- Vatanın bağımsızlığı, yüce hilafet ve saltanat makamının
Sayfa 80Kitabı okudu
Meclisin Açılışı
4. Madde; Kutsal ve yaralı vatanımızı n her köşesinde aynı şekilde bugünden başlayarak Buhari okunmaya ve hatim indirilmeye başlanarak, cuma günü ezandan önce minarelerde sela okunacak ve hutbe sırasında Padişah Efendimiz'in adı söylendiği sırada, padişahımızın, ülkesinin ve bütün vatandaşlarının bir an önce kurtuluş ve huzura ulaşmaları duası ayrıca okunacak ve cuma namazının kılınmasından sonra da hatim tamamlanarak yüce halifelik ve padişahlık makamının ve vetanın bütün kısımlarının kurtuluşu amacıyla yapılan ulusal çalışmanın önem ve kutsallığı ve ulusun her bireyinin, kendi vekillerinden meydana gelen bu Büyük Millet Meclisi'nin vereceği vetani görevleri yapmaya zorunlu oldukları hakkında vaazlar verilecektir. Ondan sonra halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve ulusumuzun kurtuluşu, huzuru ve bağımsızlığı için dua edilecektir. Bu dini ve vetani törenin yapılmasından ve camilerden çıktıktan sonra Osmanlı topraklarının her tarafında, hükümet makamına gelinerek Meclis'in açılmasından dolayı resmi kutlamalar yapılacaktır. Her tarafta cuma namazından önce uygun şekilde mevlit okunacaktır.
Sayfa 295 - Atatürk'ten Bütün illere, Bağımsız Sancaklara, Müdefaa-i Hukuk Merkez Heyetlerine Belediye Başkanlıklarına çekilen telgraf.
23 NİSAN KÜVAYI MİLLİYE RUHU
Bundan tam 36 yıl evvel, Anadolu’nun kara bağrında Ankara'da Kuvayı Milliyeciler toplanmışlardı. Altı asır, üç kıt’ada dimdik duran ve yedi denize hükmeden Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, dağılmış, vatan paramparça, millet şerha şerha yaralıydı... İmanımızdan, vicdanımızdan, kalbimizden başka her yerimiz, her
Bundan tam 36 yıl evvel, Anadolu’nun kara bağrında Ankara'da Kuvayı Milliyeciler toplanmışlardı. Altı asır, üç kıt’ada dimdik duran ve yedi denize hükmeden Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, dağılmış, vatan paramparça, millet şerha şerha yaralıydı... İmanımızdan, vicdanımızdan, kalbimizden başka her yerimiz, her şeyimiz gasp edilmiş, zapt edilmişti.