Zamanla, sömürgeciliğin ve haksızlığın millî duyguları derinleştirdiğini ve bunun da milliyetçilik hareketlerini başlattığını görüyoruz. Sömürgeci devletlerin bazı ülkelerin millî servetini ve ürettiği malları haksız bir şekilde veya zorla almaya kalkışması, o sömürülen ülke insanları arasında millî duyguların yâni milliyetçiliğin uyanmasına sebep olmuştur. Amerikalıların İngiliz sömürgeciliğine karşı ayaklanmasında, İngiliz ve Fransız sömürgeciliğine karşı Asya ve Afrika milletlerinin ayaklanmasında, Rus sömürgeciliğine karşı Doğu Avrupa ile Orta Asya ve Kafkasya halklarının ayaklanmasında Çin, sömürgeciliğine karşı Doğu Türkistan ve Tibet halklarının ayaklanmalarında, sömürgeci olmamakla birlikte Osmanlı idaresinde yaşayan halkların dinî ve ırkî tahriklere kapılarak isyan etmelerinde bu millî duygular ve milliyetçi fikirler rol oynamıştır. Eğitim ve öğrenme yaygınlaştıkça insanlar, dünyada neler olup bittiğini daha kolay öğrenmeye başlamış, sömürülen ve ezilen insanlar, sömüren ve açıkgöz geçinen insanlara veya idarecilere karşı isyan ederek millî menfaatlerini korumaya veya kollamaya çalışmıştır. Millî duyguların güdümünde gelişen bu hareket, sonunda “Millî Devlet” ve “Millî Bağımsızlık” fikirlerinin gelişmesinin ve bu maksatla gelişen mücadele dönemini başlatmıştır.