Ama bağnazlar farklıydı. Bunlar her yeniliği dine aykırı bulan dar ufuklu, aşırı, koyu dincilerdi. Toplumun taş kesilmiş bir halde, hiç kımıldamadan, değişmeden sürüp gitmesini istiyorlardı. Kendi hayatlarında bağnazlık yapmaları sorun değildi. Ne var ki bunların büyük kısmı herkesin kendileri gibi düşünmesini, yaşamasını, giyinmesini istiyordu.Devleti kurtarmak için yeni bir şey yapmak isteyen padişahları deviren, her iyileştirme çabasına karşı duran, itiraz eden, isyan eden, matbaayı 250 yıl ülkeye sokmayanlar, Osmanlı Devleti'nin yaşama gücünü kemirip bitirenler bunların atalarıydı. Devlet için de, millet için de, kendileri için de büyük bir talihsizlik olan bu anlayışı ancak ciddi, bilinçli, düzeyli bir eğitim, doğru bir din bilgisi giderebilirdi.
Sayfa 242Kitabı okudu
"Sünni İslam anlayışı" aslında yanlış bir ifadedir. Çünkü Arapça "sunne" gelenek demektir. Biz Peygamberin geleneğini takip ettik. Sünnilik ve Şiilik gibi bir kristalleşmenin varlığın Bırakın Asr-ı Saadeti, sahabe döneminde bile görmek mümkün değildir. Dolayısıyla bu, zaman içinde oluşan ve hakikaten devlet geleneğinin, İslam İmparatorluğunun var olduğu bir dönemde ortaya çıkan bir hadisedir. Fatımiler ve Ağlebiler gibi, kendisini Şii olarak tanımlayan devletler vardır. Çok ilginçtir, bugünkü İslam Dünyası'nda Sünni görüşün ilmi eğitim merkezi sayılan El-Ezher, aslında Fatimiler tarafından, Şii propagandası yapılması amacıyla kurulmuş bir müessesedir. Nizamülmülk'ün, yani Selçukluların Nizamiye Medreseleri de buna karşı olarak kurulmuştur.
Reklam
Hedefi olmayan yol yürüyemez. Her hedefi olan da varamaz. Hedef belirlerken, fıtrat ve mizaç ekseninde hareket edilmelidir. Bu iki değer hedef belirlerken göz ardı edilir veya farklı hülyalara dalarak hedef belirlenirse o yol bitmez yada yanlış yere varılır. Aşikar bir şekil de fıtrat ve mizacın bizi çektiğini görürüz. Bugün olduğu gibi, 100 yılı
Bir baskı aracı ve ideolojik aygıt olarak devlet – 2 Özgürlüğü elde edemezsiniz özgürlük olabilirsiniz ancak Nietzshche, devlet kavramı hakkında “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı kitabında şunları söyler: ”Devlet diyorum, herkesin, iyilerin ve kötülerin zehir içtiği o yer. Devlet… İyilerin ve kötülerin, herkesin kendini kaybettiği
18 MART ÇANAKKALE DESTANI
18 MART ÇANAKKALE DESTANI Şair Mesut Kılıçoğlu Çanakkale’yi yazıyorum size, Selâm olsun tüm şehidlerimize. Anlatacağım yiğit Mehmetleri,
Batının ekonomi anlayışı, merkantilist devleti, Osmanlı Devleti’nden şu noktada ayrılır: Batı devleti servet-devlet gücü denkleminde endüstriye, mal yapımına ve ticarete birinci derecede ağırlık vermiştir(Colbert). Dolayısıyla batı toplumunda merkantilizm ve burjuvazi egemen bir durumdadır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Bazı açılardan, Atatürk devrimi ile Osmanlı modernleşmesi arasında doğrudan tarihsel süreklilik vardı ve ikisi de belli ortak özellikleri paylaşıyordu. Olağandışı krizler zamanında, Türk milletinin yegâne mevcudiyeti tehlikeye düştüğünde, Türkiye'nin bekası için tek radikal çözüm olarak milliyetçi-demokratik bir devlet anlayışı ortaya çıktı. Devletin sürekliliğini temsil eden geniş askeri - sivil bürokratlar sınıfı, sadece devrimsel hareketin liderliğine sahip çıkmakla kalmadı, aynı zamanda amaçlarını belirledi, seyrini planladı ve yürütmesini üstlendi. I. Dünya Savaşı öncesi Osmanlı toplumunda kendini gösteren bu ıslahat projeleri, modernleşme temayüllerinin radikal bir ifadesi olarak görülebilir..
Sayfa 94 - Kronik KitapKitabı okudu
·
Puan vermedi
Tarih, insanların içinde aktığı bir nehirdir.
"Zira maddeye hakim olmak, bizzat kendine hakim olmaktan kolay ve basittir. Kendi derinliklerine inmekte, yani insanlık ve hayvanlık sınırlarını tayin mücadelesinde güçlük, mükellefiyet ve mesuliyet vardır. Maddeyi itaat altına almakta ise insanoğlu için gururla karışmış ihtiraslı bir zevk mevcuttur. Kendini bu satıh üstü hazlara kaptırmış
Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt
Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 CiltSamiha Ayverdi · Kubbealtı Neşriyatı · 201019 okunma
Osmanlı Devleti, sorunlu İslam anlayışı sorunlu devlet zihniyetinin tepesinde iken yıkılmıştır. Bu sayede İslam zan altında kalmaktan kurtulmuştur çünkü bozukluklar laik sisteme atfedilir olmuştur. Öyleyse ahlaki/vicdani/insani öncelikten yoksun olan skolastik fıkhın Türkiye'nin veya dünyanın başına geçmesi muradımız olamaz. Böylesi bir çizgide İslam bayraktarlığı yapanlar öz hanelerindeki bin türlü teseyyüp sebebiyle İslam antipatisi oluşturmaya, zararlar vermeye hal-i hazırda devam etmektedirler.”
Sayfa 107Kitabı okudu
224 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Zarif Türk
Herkese Merhaba Bugün sizlere
HM Alper Duran
HM Alper Duran
kaleminden
Zarif Türk
Zarif Türk
kitabının yorumu ile geldim 𓃢Bu kitap büyük atamız Oğuz Han'dan günümüze kadar Türklüğün ne olduğunu, Türk'ün İslâmsız, İslâm'ın da Türksüz olmayacağını tarihi gerçeklikler doğrultusunda kaleme alınmış bir kitaptır. Son bir asırdır birtakım çevrelerinin etkisiyle bu
Zarif Türk
Zarif TürkHM Alper Duran · İdeal Kültür Yayıncılık · 202318 okunma
Reklam
İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin de böyle bir değerlendir­mesi var. "Osmanlı imparatorluk düzeni kendisinden önce ve son­raki imparatorlukların belirgin niteliklerini taşımayan bir yönetim ve devlet anlayışı getirir çağına.Buna bir pre-sosyalist yapılanma da denebilir. Dile, dine, ulus farklılıklarına karışmaz. Düzeni sağla­yacak ilkeleri elbette vardır. En önemli ayrıcalığı ise, sınıfsız oluşu­dur. Yetenekli olanların devlette yükseleceği noktalar daha önce ön koşullarla engellenmez. Bunu da devşirme yöntemiyle sağlar. Bu anlayış tarihte benzeri olmayan, günümüz toplumlarında neredeyse 'fırsat eşitliği' diye değerlendirilen sosyal yaklaşımcılığın ilk ör­neklerden birini oluşturmaktadır."
#makale #okudumbitti Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalıdır? Nihal Atsız TÜRKLER ANSİKLOPEDİSİ CİLT I YENİ TÜRKİYE YAYINLARI (2024 - 17 - 4566) Çok eski bir tarihe sahip olan Türkler yakın geçmişe kadar bu tarih sistematik bir şekle getirilmediği için bunu dünya kamuoyuna anlatamamıştır. Özellikle Hoca Sadeddin gibi kişilerin Türk tarihini
Osmanlı tarihinin en dikkat çekici özelliği, adını kurucusundan alan tek bir hanedanın, İslâm dünyasında benzeri bulunmayacak şekilde uzun süre hükümran olmasıdır. Bu tek hanedan yani "Al-i Osman", altı asır boyunca genel kabul gören bir soy olarak tahtta birbirini takip eden 36 ferdiyle üç kıtaya yayılan imparatorluğu bir arada tutan yegâne unsur hâline gelmiştir. Bazı tarihçiler bunun altında yatan en önemli etkenin "tebaanın hanedana olan kat'i bağlılığı" olduğunu belirtirler. Onlara göre tebaa, idareci, asker ve ilmiye sınıfı hep birlikte mevcut padişahı tahttan indirebilir, hatta idam bile edebilir; hanedanın başka bir üyesini tahta çıkarabilir, yahut hanedana mensup olduğunu ileri süren taht iddiacılarını bile zaman zaman destekleyebilir. Ancak Al-i Osman'ın mutlak hâkimiyet ve iktidarını hiçbir zaman tartışıp sorgulamazlar. İmparatorluk tarihi bile hanedan tarihiyle eş anlamlı olarak algılanır. Bu büyük bağlılık ise iki ana kaynaktan beslenir: Biri Orta Asya Türk-Moğol geleneklerine dayanan egemenliğin ilahi güçlerce seçilmiş bir aileye verilme anlayışı, diğeri ise İslâmi siyaset telakkisidir. Bu iki yönlü ilahî teyid çerçevesinde hanedan da kendisini çeşitli ritüellerle tebaasına gösterir ve meşruiyetini ortaya koyacak araçları öne sürer. Osmanlı ailesi mutlak iktidarı paylaşır, iktidarın dağılıp tükenmemesi için hanedan üyelerini sürekli kontrol altında tutar. Bu da devamlılığı sağlayan en önemli faktördür.
Şeriat ve Kadın 1
ARAP PEYGAMBERİ MUHAMMED'E GÖRE KADININ TANIMI VE NİTELİKLERİ İki kadınım tanıklığı bir erkeğin tanıklığıma bedeldir (Kur'ân 2 Bakara 282) Kadınlar aklen ve dinen dün yaratıklardır.... (Arap Peygamberi Muhammed) Uğursuzluk üç şeyde vardır: karida ev'de ve at'da..... (Muhammed) Namazı kat'eden şeyler köpek, eşek, domuz
Resim