Osmanlı Devleti'nde en büyük eğitim ve ögretim hamleleri onun zamanında yapıldı.
Sayfa 105Kitabı okudu
170 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Ragıp Paşa'nın hem tarihi kişiliğinden bahsedilen hem de şiirlerine yer verilmiş olan bir yüksek lisans tezidir bu eser. Ragıp Paşa devletin hangi kademesinde görev almışsa başarılı olmuş dehasından söz ettirmiş bir tarihi şahsiyet.Halepte,Mısırda valilik yapmış en zor görevleri başarıyla ifa etmiş.Faydalı işler yapmıştır. 1.Mahmut zamanında
Koca Ragıb Paşa
Koca Ragıb PaşaHüseyin Yorulmaz · T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları · 19983 okunma
Reklam
Osmanlılar, Duraklama Dönemi Sonrası
Okullar ve medreseler bilim yuvası olmaktan çıkmış, tarikatların tutarsız görüşlerinin savunulduğu, tartışıldığı, dinî duyguların istismar edildiği, din tacirlerinin bulunduğu yerler hâline gelmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti'nin çöküşünü hızlandıran etmenlerden biridir; çünkü bu medrese mezunları ve cahil, çıkarcı müderrisler her türlü yeniliğe karşı çıkmışlar, yeniçerileri kullanarak isyanların öncüsü olmuşlardır.
Sayfa 33
Tarih yazarken hem Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışından hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bahsetmek durumundayız. Tarihçi ve hukukçu olarak bu bakış açısı normal gibi görünmektedir; zira aslında adı değişse de devlet devam etmiştir. Nitekim Osmanlı ve Cumhuriyet arasındaki ilişki, basit bir halifelikten ibaret değildir. Ortada bir imparatorluğun yıkılışı, belki de daha doğru tarbirle dağılışı, vardır. Devleti yaşatan kadrolar devam etmiş ve Cumhuriyeti kurmuşlardır. Bunların idealleri hiç şüphesiz monarşiye, bir şark despotizmine sempati ve bağlılık duymaya dayanmıyordu.
Sayfa 21 - Kronik Kitap
Huntington ve onun gibi Hristiyan kökenli medeniyet-demokrasi kavramlarından hareket eden diğer bazı yazarlar, düşünürler ve siyasi liderler Habsburg İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti arasındaki sınırı, Avrupa'yı her bakımdan ikiye bölen bir coğrafi kültür-din sınırı olarak görmektedir. işte bu sınır 17. yüzyıldan sonra durmadan doğuya doğru yani Osmanlı topraklarına doğru kaydırılmış ve 20. yüzyılın başlarında bu sınır nerede ise Marmara Denizi'ne yani bugünkü Türkiye'ye dayanıp kalmıştır. Türklerin imajı ise 16. yüzyılda güçlü, inançlı ve teşkilatçı olmaktan çıkmış ve Türkler başta despot olarak tasvir edildikten sonra 19. yüzyılda tamamıyla haksız olarak Rus çarının sözüne uyarak Avrupa'nın hasta adamı olmuştur. ne gariptir ki bugün Türkiye Avrupa'nın kapısında gelmiş, Avrupa Birliği'ne girmek için her fedakarlığı göze almaya hazır bekleyip durmaktadır. 1683'te Viyana ve 1686'da Budin'in kaybı ile başlayan mağlubiyet zinciri tamamlanmak üzeredir. AB'ye girmeyi galibiyet olarak da görenler vardır.
CUMHURİYET İLELEBED PAYİDAR KALACAK! ‘Durum’ NUTUK’ ta Mustafa Kemal Atatürk ülkenin 1919’daki genel durumunu anlatırken şu noktaların altını çizer: ‘I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş zedelenmiş şartları çok ağır bir ateşkes anlaşması imzalamış bir devlet.’ ‘Millet yorgun ve çok fakir.’ ‘Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenlerkendi
Reklam
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.