vampir..
Türk Vampir Vakası Türk tarihinde vampir öykülerine neredeyse hiç rastlanmaz. Ancak Osmanlı tarihinde kayıtlara kadar geçmiş bir vampir öyküsü bulunmaktadır. Bulgaristan'ın Türk yönetimi altında bulunduğu dönemlerde Tırnova kadısı olan Ahmet Şükrü Efendi'nin hükümet merkezine gönderdiği bir resmî yazıda, bir vampirizm vakasından söz edilmektedir.
Şehit Ali Paşa, aslında bir kitap kurdu idi. Binlerce kitabı vardı. Kitaplarının yalnız fihristi dört cilt tutuyordu. Özellikle Mora seferi sırasında eski Yunan kültür hayatına ait pek çok kitaplar getirmişti. Ali Paşa'nın şehadeti üzerine, gelenek gereğince el konulan malları arasında özellikle Mora'dan getirilen kitaplar vardı... İşte bu
Reklam
Lale! Ne "efsunkar" bir çiçekti o! Onsuz mutluluk yarım, onsuz insan boş, onsuz hayat anlamsız! Lale, bir eşsiz hükümdardır o gönül dünyasına... Bütün sohbetler onun üstüne kuruluyordu; "Ali Efendi, bahçesinde bir lale türetmiş; gören bayılıyormuş..." Halka da bulaşmıştı bu lale salgını! Lale "modası"
500 syf.
9/10 puan verdi
Uzun bir zaman önce elime geçen bir eser “ Çevre Bir Emanettir “ ve onunla karşılaşmam bir kitapçıda veyahut internette yapılan kitaplara dair bir araştırma neticesinde değil. Çalışmış olduğum kurumda formalite icabı konulan kütüphanenin bir köşesinde kırgın, tozlanmış bir eserdir. Vefanın ışığının dokunmadığı.. *** Kaliteli bir kağıt yapısına
"Çevre Bir Emanettir"
"Çevre Bir Emanettir"Komisyon · T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yayınları · 20121 okunma
ŞAIRBİL (Aşağıdaki bilgiler alıntıdır.)
Bakî (d. 1526 - ö. 1600) 1526'da İstanbul'da dünyaya geldi. 1600 yılında İstanbul'da öldü. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ" (şairler sultanı) unvanını alan şairin asıl adı Mahmud Abdülbaki. Fatih Camii müezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu. Çocukluğunda bir
Osmanlı, laik miydi ?
Osmanlı, laik miydi gibi bir soruda tarih zamanlaması açrsından ve yöntem olarak tartışılacak bir nokta da var. Ö. L. Barkan'ın öncülük ettiği bir grup yazar Osmanlı devlet ve toplum hayatındaki uygulama da şer'i mevzuattan çok, dünyevi otorite tarafindan konan kuralların (örf-i sultani) örf ve adetlerin hakim olduğunu, bu nedenle Osmanlı Devleti'ne şer'i devlet demenin pek kolay olmadığını belirtirler. Gerçekten de uygulamaya bakıldığından bu hükmü doğrulayacak bir durum vardır. Devlet hayatını, toprak düzenini tayin eden kanunnameler şer'i mevzuattan çok, örfi kanunlarla, hatta mahalli gelenek ve teamülle düzenlenmeyi tercih etmiştir. Osmanlı kadısı bile sadece toprak düzeni, maliye gibi konularda değil, hatta bazen aile hukukuna ilişkin sorunlarda bile şeriattan çok örf ve adet hukukuna başvurmayı tercih etmiştir.
Sayfa 257 - KRONİKKitabı okudu
226 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.