avrupa'daki türkiye'nin oluşumu bitmiştir. 19. yüzyılın sonlarında sınırlar artık tespit edilmişti. bu tarihten itibaren osmanlı imparatorluğu, avrupa'daki topraklarını geri vermiştir. kuruluşundan 200 yıl sonra macaristan'a, tuna'ya yerleşen bir imparatorluk, bu tarihi takip eden 2-3 asır içinde söz konusu topraklarını kaybetmiştir. ama şu da bir gerçektir ki; dört asrı, bazı yerlerde ise 5-5,5 asrı bulan osmanlı hakimiyeti, avrupa kıtasının orta ve güneydoğu kısımlarına, hatta kuzeye doğru gelişen bölümlerine doğru damgasını vurmuştur
Sayfa 26 - 27-timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
3 Kasım 1839 günü hükümdarların tarihi konutu olan Topkapı Sarayı'nın altında bulunan Gülhane'de imparatorluk fermanının okunması, haklı olarak Osmanlı reformunun başlangıcı olarak kabul edilir, Bu ferman Tanzimatı, yani "yeniden düzenlemeyi ilan ediyordu: bu ılımlı sözcük tercih edildi, çünkü açıktan açığa yenilik, reform, devrim düşüncesini ortaya koyan bir sözcük muhafazakar Müslümanları, gelenek bekçilerini ve bunların yolundan ayrılmayan cahil kitlelerinin muhalefetini artıracaktı.
Sayfa 24 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Reklam
Osmanlı imparatorluğu, kuruluşu olan 1299'dan, Veziri Azam Sokullu'nun ölüm tarihi olan 1579'a kadar, topraklarına devamlı olarak genişletmiştir. 1579'dan 1699'a kadar olan dönem, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama dönemi teşkil ettiğine göre, Osmanlı imparatorluğu, kuruluşundan 400 yıl sonra, en geniş sınırlarına ulaşmış ve 3 kıta yayılmış bulunan büyük toprakları kapsamış bulunuyordu.
Boğazların üzerinden sıcak denizlere açılma hususunda İstanbul'daki Çarlık Rusya Büyükelçisi Nelidov Çar III. Aleksandr'a 1882'de gönderdiği uzun raporunda özetle şöyle demiştir: "Siyasi, ticari ve askeri menfaatlerimizin icabı olarak Boğazlarım ele geçirilmesi bizce tarihi bir zarurettir. Bunun için şu üç yolu takip etmeliyiz: 1- Her an bir bahane ile çıkarılabilecek savaşla, 2- Dahili kargaşalıktan istifade edilerek İstanbul'a denizden yapılacak bir baskınla, 3- Osmanlı Devletinin sıkışık bir anımda isteyebileceği Rus yardımı ve ittifakı bahanesiyle".
Sayfa 112 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Sultan dördüncü Murad Han'ın;
Osmanlı'yı büyük bir inkıraz uçurumdan kurtardığı muhakkaktır. Yine en büyük hizmetinden biri de; *Irak'ın fethi ile Osmanlı-İran hududunu hâlâ devam eden kati şekliyle tesbit etmiş olması gösterilebilir.***
Sayfa 492 - Padişahım çok yaşa
Sultan Birinci Mustafa Han'ın dervişane bir şahsiyeti vardı.
Çokça sadaka dağıtırdı. Sultan Mustafa Han'ın saltanatı istemediği birçok kaynak yazmaktadır. Sultan Mustafa Osmanlı padişahlarının İkinci defa saltanata gelen üç padişahtan sonuncusudur. Sultan Mustafa Han kadınlardan pek hoşlanmazdi. Bu sebeple hiç evlenmedi. Bazı tarihlerde "Padişah-ı Edhem- meşreb" olarak anlatılır.. Yani bazı kaynaklar onu İbrahim bin Edhem hazretlerinin saltanattan feragat ederek dervişliği seçmesine benzetirler. Hatta yeğeni Osman'a "Osman'a gel, beni bu yükten kurtar" dediği rivayet edilir.
Sayfa 412
Reklam
Sultanahmet camii ibadete açılması,
Sultanahmet camii İstanbul'da, Osmanlı devrinde yapılan altı minareli tek camiidir. 1609 yılında Camii temeline ilk kazmayı Sultan Ahmed Han veya hocası Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri nin vurduğu kaydedilir. Camii 09 Haziran 1617'de merasimle ibadete açıldı.
Sayfa 372
Sultan Birinci Ahmed Han'ın Osmanlı tahtına cülûsü:
Sultan Birinci Ahmed Han'ın hayatında 14 rakamı çok sık görülür. Osmanlı'nın 14. Padişahı olup, 14 yaşında tahta cülus etmiş ve 14 sene saltanattan sonra 14'ün iki katı olan 28 yaşında vefat etmiştir. Halkına karşı hata işlememek için ve Cenâb-ı Hakk'ın rızasını talep etmek için şu münacatta bulunmuştur. **İlahî her nefes ilhâmın üzre olsun a'mâlim Rızân üzre geçe da'im cihan içre meh ü sâlim .......**
Sayfa 333
Sultan Üçüncü Mehmed Han,
Sancak beyliğinden saltanata gelen son Osmanlı pâdişâhıdır. Osmanlı tarihçileri onu anlatırken: "Peygamber Efendimiz'in ism-i şerifleri her anıldığı zaman ayağa kalkarak salavat getirirdi." Denmektedir.
Sayfa 320
Kanije Kalesi 'nin Fethi için birçok tarihler düşülmüştür. Bunlar içinde Âli'nin şu mısraları da vardır: "Fetholup kal'a bozuldu tabur " Kanije'nin (22 Ekim 1600) fethi haberi İstanbul'a gidince üç gün boyunca gece gündüz her tarafta merasimler yapılmıştır. Sultan Üçüncü Mehmed Han dönemi
Sayfa 302
Reklam
Şair Bâkî;
Gazelinden bir bölüm başlığında: Ferman-ı aşka ile var inkiyâdımız Hükm-i kazâya zerre kadar yok inâdımız Günümüz Türkçesiyle: (Aşkın fermanına boyun eğmekliğimiz ta candan ve yürektendir. Bu uğurda alın yazımıza karış zerre inadımız ve karşı koymamız söz konusu değildir)
Sayfa 297
Sultan Üçüncü Murad Han dönemi ünlü şairi
Bâki'nin Bir Gazelinden bir bölüm; Baş eğmezüz edâniye dünyâ-yı dûn içün Allahadur tevekülümüz, itimadımız. [Şu alçak dünyanın geçici menfaatleri için aşağılık kimselere baş eğmeyiz. Bu yolda bütün tevekkülümüz, güvenimiz Allah'adır.]
Sayfa 297
Hoca Sâdeddîn Efendi,
Şeyhülislâm ve Haçova Gâzisi olan Hoca Sâdeddîn Efendi 1536 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Bursa'da medfun olan YAVUZ SULTAN SELİM HAN'ın baş muhasibi HASAN CAN''IN oğludur. Hoca Sâdeddîn Efendi, tarihçi ilim adamı, hattat şair ve müderristi. Neslinden gelen evladı da kendisi gibi ilim erbabı ve devlet adamı olarak uzun seneler hizmette bulunmuştur.
Sayfa 293
Haçova Meydan Muhaberesi, Kanunî Sultan Süleyman Han'dan sonra sefere çıkan ve zaferle sonuçlanan Serdar-ı Ekrem Sultan Üçüncü Murad Han'ın Zaferi payitaht ve İstanbul'da büyük sevinç yarattı. Aralık 1596 padişah İstanbul'a döndü.
Sayfa 291
1596 Haçova Meydan Muhaberesi, esnasında,
Sultan Üçüncü Murad ve hoca Sadrettin efendi arasında geçen konuşma, Yer Haçova (Macaristan). Hoca Sâdeddîn Efendi: .....Mucizât-ı Muhammed'i ye ile İnşaallah fırsat ve nusret ehli İslam'ındır, Hâtır-ı şerifinizi hoş tutunuz"
Sayfa 280
937 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.