Buyrun, dedi. Öyle bir balçık sıvanmış ki devrimci bile küçücük bir adımı çeyrek yüzyılda atıyor ancak. Osmanlı saray kurmuş, Arapçalı , Farsçalı, ayrıcalıklı . İlkel toplumsal yaşantı ile İslamlığı uyuşturan yığınlardan, Asya'dan kopup gelen Türk halk yığınlarından kısa bir sürede kopmuş Osmanlı. Dirlik düzeni bozulmaya başlayınca,
Pek çok Batılı ressam Doğu kadınını sadece harem ve hamam sahneleri içinde, erotik çağrışımlar içeren hallerde resmetmiştir ki bunlardan en ünlüleri Fransız oryantalist resim ekolüne ait ondokuzuncu yüzyıl ressamları Gerome ve Delacroix'ya aittirler. Bu ressamların çizdikleri Batının Doğuyu tanımlamakta ve onu bilmekte kullandığı oryantalist
"Osmanlı belgelerinde 'Kira Kadın' ya da 'Kiraca' olarak geçen ifade Osmanlı Sarayında Valide Sultanların ekonomik danışmanlığını yerine getirenler için kullanılmakta idi. Bunlar aynı zamanda Osmanlı Harem'i ile dış dünya arasında bağlantı kuran kişilerdir."
Osmanlının fetihlerle topraklarına toprak kattığı dönemlerden 16. yüzyıla kadar kız çocuklarının ve kadınların toprakta söz sahibi olmalarına müsade edilmemiş, aile içerisinde yalnız erkeğin toprağa malik olması sağlanmıştır .
Şüküfezar (Çiçek Bahçesi) isimli bir kadın dergisi yayınlandı. Dergi, önsözünde amacını şu sözlerle açıklamıştı: "Biz ki saçı
uzun aklı kısa diye erkeklerin alaylı gülüşlerine hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek, çalışmanın doğru yolunda mümkün olduğu kadar ayak direten olacağız" . Aralarında Münire ve Fatma
Nevber gibi yazarların bulunduğu, kendilerini baba ya da koca adlarıyla değil, yalnızca kendi adlarıyla tanıttıkları bu derginin sahibi de bir kadındı: Arife Hanım.
•Dul kadın ve kimsesiz çocuklar için bakım evleri açmak, öksüz bebeklere sütanne tutmak.
•Halkın alışverişte kandırılmaması için çarşı ve pazarlara ölçü ve tart âleti koymak.
• Hizmetçilerin, efendileri (patronlan) tarafından azarlanmalarını ve incinmelerini önlemek için kırdıkları eşyanın bedelini ödemek.
• Yoksul kızlara çeyizlerini
Louis-Jacques-Mandé, 1800'lerin başında dünyanın ilk çıplak kadın fotoğrafını çeker. Birkaç yıl sonra genelde zenginlerin tekelinde olan çıplaklık halka doğru yayılınca bu kartpostallardan İstanbul'da da görülmeye başlanır. Ancak henüz "yerli" kadın fotoğrafları yoktur. El altından dolaşan kartpostallar, genelde Fransa'da çekilip çoğaltılmış ve üzerinde "orient woman" veya "ottoman woman" yazan fotoğraflardır. 1880'li yıllarda Galata'da çekilen çıplak kadın ve oğlan resimlerinin altına da Fransızca ve Türkçe olarak "İstanbul'un Rum kadını güzeli", "Galatalı güzel Rum oğlanı" yazılır. Ancak ilk yıllarda resmi çektirenin başına bir iş gelmesin diye çıplak kadın ve oğlanların eline Yunan bayrağı tutuşturulur. Birkaç yıl sonra bu iş iyice yaygınlaşmaya başlayınca resimler katalog halini alır ve çıplak resimci, şayet içlerinden birini seçerse müşterisini sermayenin çalıştığı eve götürerek ekstra hizmet ve elbette ekstra ücret alır.
Osmanlıda kadına karşı dinimizde olduğu gibi pozitif ayrımcılık vardır ve kadın her durumda güzel olarak ifade edil mektedir. Sebebi ise erkeğine karşı “itaatkâr” olmasıdır.