De Amicis: “Türk kadınına umumiyetle bir şövalye kibarlığı ile hürmet edilir. Osmanlı’da kadın hürdür ve ‘köle’ olduğunu söyleyenler alay edilmeyi resmen hak etmiştir. En çok dikkatimi çeken şey, kadının şahsiyetli, hür davranışlı ve son derece modern bir kıyafette oluşudur.”
Sayfa 70 - PDF
Osmanlıyı çökerten, Tanrıya olan inanç ya da inançsızlık değildir. Ümmette oluşan zihniyettir. Bu sözcüğün dilimizdeki karşılığı; düşünsel dokudur. Toplumlarda düşünsel dokuyu, içinde yaşanılan kültürel yapı oluşturur. İmparatorluktan başlayarak, Osmanlı’da ümmetin kültür dokusu şeri’at kurallarıyla tutsak edilmiştir. Çağın gereklerine uygun bilimsel bulgulara katkı sağlayıcı, çalışmalar başlatılmamıştır bile. Teknoloji yerine, Şer’iatın Yahudi ve Hristiyan inancından üstün olduğu üzerinde çalışılmıştır. İşgal ettiği ülkeleri kendi kültürel baskısı altına alacağına, Şeri’atın buyruğunu uygulamayı yeğlemiştir. Yüzlerce yıl önceki kurala göre yenilen devletten sadece vergi almakla yetinilmiştir. İşgal edilen ülkeleri sömürgeleştiımek, ekonomik ve endüstriyel yönden yararlanma yoluna gidilmemiştir. Anadolu'daki erkekleri sadece savaşta asker kaynağı olarak kullanmıştır. Kadınları da erkeklerin tarlası olarak görmüşlerdi. “İyiyi ve kötüyü bilmek” yasağının potansiyel suçlusu kadın, sadece cinsel açıdan ve biyolojik yönden düşünülmüştür. Çocuklara Türk toplumların genlerinden gelen ulusal bağlılık ve dayanışma duygusu, yurt ve ulus severliği, diğergam yaşam biçimi unutturulmuştur. Bunların yerini şer’iat kökenli, mezhep ve tarikatçılık almıştır. Evrensel boyutlarda barışseverlik, akla bile getirilmemiştir. Ulusalcılığa dayalı koruyucu bir sevgi, asla yaşanmamıştır.
Sayfa 119 - Berfin BasımKitabı okudu
Reklam
Osmanlida cinsel özgürlük daha ıyimis yaw
1578-1581 yılları arasında İstanbul'da bulunan Salomon Schweigger, Türk ve İranlIlardan söz ederek şöyle diyor: "Bu halklarda doğaya aykırı gelen bir tutku çok yaygın. Erkek erkeğe, kadın kadına cinsel arzu duyuyor ve ilişkiye giriyorlar.
Sayfa 92 - KaynakKitabı okudu
Görünmezlik kadın tarihinde üzerinde önemle durulan bir konudur. Kadınlar ve onların yaşamı kayıtlara geçirilmemiştir. Kadınların “görünmezliği” problemi, kaynakla ilişkilidir. Yeni soruların sorulması ve o soruların cevaplanması için, yeni kaynaklara ihtiyaç vardır. Birçok resmi kaynakta kadınların düşüncesi, erkek merkezli bakış yüzünden önyargılı olarak atlanmış, ihmal edilmiştir. Diplomatik yazışmalar, belgeler, kronikler erkeklerin kendi yaşamlarını görünür kıldığı eserlerdir. Sadece tarih kitaplarında değil, resmi kayıtlarda da kadına ilişkin bilgiler son derece kısıtlıdır. Kadınlar sadece unutturulmakla kalmamış “insan” kavramının tek bir cinsi, erkeği kapsadığı belirtilmeden “erkek cinsindeki insanlığın” özel bir tipi olarak algılanmıştır. Tarih, yani erkeklerin tarihi, genel tarih olarak tanımlanmıştır. Örneğin kadınların seçme seçilme hakkı olmamasına rağmen, 1908’de yapılan seçimler için “1908 Genel Seçimleri” ibaresi kullanılabilmiştir. İstatistiklerde kadın ihmal edilmiş; sadece erkeğe ilişkin bilgiler yer almıştır. Kadınlar genel nüfus sayımına dahil olmak için epeyce beklemek zorunda kalmıştır. Osmanlı’da bu tarih, 1882’dir. İnsanlığın sadece bir yarısını gören, o yarıyı da “erkekler” olarak değil cinsiyetsiz yaratıklar olarak sunan bu historiografik yöntemler, hatalı ve eksik bir evrenselliğe yol açmışlardır.
Sayfa 44
Safiye Sultan (Hasekiliği)
O dönemde Venedik, dünyanın belli başlı devletlerinden biriydi. Bilhassa deniz gücü hâkimiyeti Osmanlı Devletini yıldırmıştı. Ancak Osmanlı ile Venedikliler arasında bir sulh vardı. Yinede Türk korsanları Venedik gemilerinden ve denizcilerinden hoşlanmazdı ve bilhassa Turgut Paşa bir Venedik düşmanı idi. Türk korsanları iyi istihbaratçılığı
Osmanlı’da ''KİM GELDİ PENCERESİ''
Kapı çaldığında evin hanımı bu kafesten bakarak kendisi görünmeden kimin geldiğini görürdü. Böylece namahrem birisi geldiğinde kapıyı kendisi açmayarak yabancıya da görünmemiş olurdu. Ecdadımızın mahremiyet hassasiyeti mimariye de tesir etmişti. Yine kapı tokmaklarından bir ince bir de kalın ses çıkaranı vardı ki gelen misafir kadın ise ince tokmağı çalarak kapıyı bir erkeğin açmaması sağlanırdı. Hey gidi yitirilen büyük medeniyet. Bu inceliği yeniden bahşet bize Allahım. Eski Türk evlerinde, dışarıya görünmeden kimin geldiğine bakmak için kullanılan, dışarı doğru çıkıntı yapan, sık ahşap kafesli pencere. Eski Türk evleri genellikle iki katlıdır. Üst katta "Kim geldi penceresi" vardır. Kimin geldiğine buradan bakılır, kapı ona göre açılır. Kim geldi pencereleri sık kafesli bir üslûpla genellikle ahşaptan yapılır. Böylece içeriden bakan görülmeden, eve kimin geldiği görülebilir. Bugün Anadolu kentleri, Türk yaşama biçimine uymayan, en azından yarısı iklimsel açıdan yanlış yönlendirilmiş konutların yan yana, üst üste yığılmalarıyla oluşan çok katlı apartman bloklarıyla dolmuştur. Bütün kentler birbirlerine benzeyerek kendilerine özgü niteliklerini yitirmeye başlamışlardır. Kaynak : TÜRK EVİ Kitabından daha az
Türk Evi Cengiz Bektaş Cengiz Bektaş
Reklam
129 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.