Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Cevdet Paşa Küçük Kaynarca'dan, yani Osmanlı devletinin Rusya'dan yediği ilk önemli darbeden itibaren, bu devletin tarihini yazmakla görevliydi.
Cevdet Paşa'nın Avrupa tarihi meselelerini ele alışı, her şeyden önce vakanüvis geleneğinin bitişi ve tarih metodolojisinde yeni bir devreye girişimiz anlamını taşır.
Reklam
Tanzimat asrı, gerek vesikaların özelliklerinin incelenmesi, yani diplomatika, gerekse bununla ilgili olarak bürokratik işlemlerin süreç ve usulünün incelenmesi bakımından kayda değer bir dönemdir. Bu kayda değerlik her şeyden önce bürokratik büyüme ve modernleşme asrının esas veçhelerini tetkik ve kavrama lüzumundan ileri gelmektedir. Buna rağmen, Tanzimat dönemi Osmanlı paleografisi (ki kaligrafide sadelik ve standartlık döneminin paleografisidir) ve hele diplomatikası, meseleyi aydınlatan müstakil tetkikler şöyle dursun, küçük monografilere bile konu olmamıştır. 15.-17. asırların Osmanlı diplomatikası ve paleografisi belki yarattığı problemler açısından, Osmanlı tetkikleri arasında daha geniş ölçüde yer tuttuğu halde, modernleşen Osmanlı bürokrasisinin işlemleri, yazışmaların kaleme alınışındaki kompozisyon ve yazışma dili henüz bu ölçüde ilgiyi çekmemiştir. Dolayısıyla şimdiki teşebbüsümüz, sadece tenkit ve ilâveleri bekleyen mütevazı bir teşebbüs olarak görülmelidir.
Hamidiyye sansürünün trajikomik boyutları üzerinde hepimiz az çok bilgi sahibiyiz. Sansür sansürdür. İmparatoruna ve imparatorluğa sadık ve o kurumun değerlerini benimseyip, benimseten Avusturyalı yazar Franz Grillparzer'in oyunlarından birinin niçin sansürün hışmına uğradığına, Habsburg Hanedanı'nın en tutucu üyeleri bile şaşmış ve sansür komiserine nedenini sorduklarında, cevap, "mutlaka sakıncalı bir yönü vardır" olmuş
Yabancı devletlerin himayesi Tanzimat'ın sansürcü tedbirlerini oldukça etkisiz kılıyor gibidir. Avrupa tebaalıların çıkardığı Levant Herald gibi bir gazetedeki siyasal haberler bu dokunulmazlığa bir örnektir. Elçilik himayesi ve kapitülasyon rejimi bu dokunulmazlığa yardım etmekteydi. İsmi geçen gazetenin 16 Nisan 1867 tarihli nüshasında Paris'ten Mustafa Fazıl Paşa'nın yolladığı 28 Mart tarihli mektup "Young Turkey" başlığıyla yayımlandı: "In seeking to base the Ottoman Empire upon constitutional liberty which would establish equality and harmony between Musulmans and Christians..." gibi bir ifadeyi içerdiği halde.. Oysa Bâbıâlî bundan bir yıl önce Mustafa Fazıl Paşa ve Paris'teki arkadaşlarını, yani Yeni Osmanlıları, Takvîm-i Vekâyî'de yayımlanan bir tebliğle (20 N 1268/6 Şubat 1866) "rezil, iftiracı, fesat cemiyeti üyeleri" diye aforoz etmişti bile.
Osmanlı İmparatorluğu'nda esaslı biçimde faaliyete geçen ilk matbaa, yani Türkçe basım yapan kurum, Mısır'da, Kahire yakınlarında Bulak kasabasında 1822'de kurulmuştur. Burada Mehmed Ali Paşa, Arapça eserler yanında Türkçelerinin de basılmasını sağlamıştır. Nitekim, 18. asrın vekayinâmelerinden olan Vasıf Tarihi'nin iki cilt halinde burada
Reklam
Üstelik, o dönemin Avrupa gazetelerinde İstanbul mahreçli haberler, bugünkünün aksine, her gazetede, her gün sütun sütun verilirdi. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu büyük devletlerden biriydi ve dünyanın ilginç bir bölgesindeydi.
209 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.