Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
1699 Karlofça Antlaşması'ndan sonra, bürokrasinin hâkimiyeti kesinlikle dış işlerini yürütmekte olan ketebe sınıfı temsilcilerine geçti (burada Halil İnalcık'ın İA'deki "Reisü'l-küttab" maddesine müracaat edilmelidir) ve giderayak Osmanlı devlet mevkilerini, devşirme çocuklar yerine, Anadolu'dan gelme kabiliyetler ele geçirmekteydi; yani, bir Anadolu Türkleşmesi söz konusudur.
Rusya'nın Bizans İmparatorluğu projesi de Osmanlı'ya yönelik böyle bir teatral olaydı. Yalnız Rusya bu illüzyona kendisi de fazla kapıldı ve etkisini daha uzun zaman yaşadı.
Reklam
Rusya 1700'de İstanbul Antlaşması'yla, Ortodoks Hıristiyanlar üzerinde kazandığı sınırlı himaye ve Kudüs'e yönelik hac organizasyonu hakkını, 1711 Prut Barışı'nda kaybetti. Fakat Rusya 1720'de, bu "Kudüs Hadîmliği" statüsünü yeniden kazandı. Kuşkusuz, bu bir başlangıçtı; 1774 Küçük Kaynarca ve 1792 Yaş Antlaşmaları ile tamamlanacaktı.
1930'larda dil devrimi sırasında, Türkiye'deki dilci çevrelerde de Kumukçaya önem verilmesi ve yeni kelimelerin Kumukçadan taranması bir tesadüf değildir
Uzun süren savaşta, Osmanlı komuta kademelerinin yaşlı vezirlerce doldurulması, Rusya'nın ise, aksine Rumyantsev, Suvorov gibi generallerle harb etmesi sayesinde, savaş Türkler aleyhinde gelişti. Fakat bu muharebelerde de Rusya'nın 1918'e kadar Türklerle yaptığı muharebelerdeki lojistik zaafı görülmüştür. Uzun harbin sonunda 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'nın hükümleri ve gelişmeleri bellidir.
Batililasan rus aristokratlari
Kluçevski, batılılaşan Rus aristokratlarını şöyle hicvediyordu: Bunlar Avrupa'da Avrupalı gibi gezinmek isteyen insanlardı. Oysa Avrupalıların arasında, bunlar sadece Avrupa kıyafeti giymiş Tatarlar olarak değerlendiriliyorlardı. Yurtlarında ise, yerli halkın arasında Avrupalı diye nitelenen kimselerdi. Yani, evde yabancı, yabancılar arasında da Şarklı...
Reklam
Osmanlida tarikatlar
II. Mahmud'dan sonra Bektaşîlik yeni bir yaşam tarzı, bir ritüel benimsedi ve bir tür takiyye yoluna saptı. Diğer tarîkatlara, hatta Nakşibendîliğe sızdılar. Bazı yeni davranış ve tarzlar benimsediler: II. Mahmud'un tuğrasını taşıyan sikkelerin üstüne veya Dîvanyolu'ndan geçerken II. Mahmud türbesine tükürmek gibi...
Osmanlida tarikatlar
Ulema ve meşayihin yaptığı toplantının kararlarına göre, uzun bir süre Bektaşî tekkesine Nakşîbendî, Kadirî ve Saadîye tarîkatı mensupları bir nevi kayyum olarak atandı. Katledilenler yanında, sürülenler oldu ve sürgünler Anadolu'daki katı Sünnî zihniyetin hükmettiği şehirlere yollandı. Yeniçeriler yanında Bektaşîler, öyle sanılanlar, sanılanlarla ilişkileri olanlar takibata ve şedît cezalara uğradı.
Osmanlida yunanistan
Ayaklanma ilk başta bambaşka bir grup ve bir ideoloji tarafından sürükleniyor gibiydi. "Diaspora Révolutionnaire" [devrimci diaspora] halinde örgütlenen gruplar ve Giuseppe Mazzini tipi bir milliyetçilik havası hâkimdi. Sonunda Avrupa kontrolü ve denetiminde bir bağımsız ülkenin doğuşuyla ayaklanma bitti.
Ortodoks Kilisesi için böyle bir renklilik ve güç söz konusu değildir. Ortodoksinin yayıldığı alanlarda göreceğiz ki, idarî yönden de, itikad yönünden de, dil yönünden de, hiyerarşi yönünden de çok büyük farklılıklar vardır. Bugünkü Ortodoks Kilisesi'nde belki bir tek standart unsur vardır; bir tek renk vardır; o da Hellenizmdir. Yani bu kilisenin, bu itikada sahip olanların bir bölümünde Yunanlılık ve Yunan dili hâkimdir.
Reklam
Sultan suleyman ve ivan
Peki Sultan Süleyman'ın iktidarı neyle sınırlıydı? Osmanlı İslâm dinini temsil ediyordu. Bu, onu güçlendiren ve aynı zamanda sınırlayan gerçekti.
Sultan suleyman ve ivan
Süleyman'ın büyük torunu III. Mehmed, 1595'te yayımladığı adaletnâmede (tahta çıkışı nedeniyle); büyük ceddim Sultan Süleyman Han bir kanûnnâme yapmış ve bu bütün eyâletlere gönderilmiş ve okunmuş, ondan sonra kimse adaletsizlik ve zulümle mağdur olmamış, şimdi ise bu kanûnnâme unutulmuş gözardı edilmiş, diyor.
Osmanlida tarikatlar
ileride Jön Türklerin de bu tip tarîkatlara daha bir yakınlığı olacaktı. Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi'nin Farmasonluk ve Bektaşîlik ile olan bağları abartılarak öne sürülmüşse de, bir ölçüde gerçektir. Profesör Irène Mélikoff, Jön Türkler, Bektaşîlik ve masonluk arasındaki bağları öne sürer. Ünlü tarihçimiz T. Zafer Tunaya, bir İttihadçının tarîkat ve masonluk ile de bağ kurmasının olağan olduğunu belirtir.
Osmanlida tarikatlar
Bektaşîlik Tanzimat'la gelen yeni düzen içinde nasıl bir konuma geldi? İleri sürülen iddialar, Sultan Abdülmecid'in Bektaşîliğe sempatisi olduğu merkezindedir. Ama bu abartmaların dışında Tanzimat Fermanı her din ve mezhebe ve bilhassa tarîkata, II. Mahmud döneminin tersine, bir hoşgörü ve müsaadenin varlığını göstermektedir.
Osmanlida ABD okullari
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk Amerikan okulu 1824'te Beyrut'ta açıldı. 1824'ten 1886'ya kadar imparatorluktaki Amerikan eğitim kurumlarının sayısı 400'e yaklaştı. Bunlar, çoğunlukla 1830'lar ve 1840'larda kurulmuştu ve ruhsatsız olarak faaliyetlerini sürdürüyorlardı. (Osmanlı maarif salnâmeleri buna rağmen bu ruhsatsız okulları maarif müesseseleri arasında saymaktan çekinmiyorlardı. Bu konuda bir danışıklı dövüş olduğuna şüphe yoktur.) 1869'da Osmanlı Devleti, Maarif Nizamnâmesi'ni çıkarttı. Bunun 129. maddesine göre yabancı okulların ruhsatsız çalışması mümkün değildi ve ruhsat almaları gerekiyordu. Buna rağmen birçok okul ancak 1880'ler ve 1890'larda ruhsat almışlardır ve devletin bu konuda ciddi bir müdahalesine de rastlanmamıştır.
209 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.