Atatürk'ün anlatımı...
Arkadaşları arasında güzel konuşan ve şiir yazan Ömer Naci vardı: "Bir gün benden okumak için kitap istedi. Verdiklerimden hiçbirini beğenmemesi pek gücüme gitti. Edebiyat diye bir şey olduğunu o zaman öğrendim. Şiire heves ettim. Eğer kitabet hocam alay emini Mehmet Asım Efendi imdadıma yetişmeseydi şair olup çıkacaktım. Asım Efendi bir gün beni çağırdı, 'Bak oğlum', dedi, 'şiiri, edebiyatı bırak, sen iyi bir asker olmalısın. Öteki hocaların da benimle aynı fikirde. Sen Naci'ye bakma, hayâlperest bir çocuk o, ilerde iyi bir şair ve hatip olabilir, fakat iyi asker olamaz,' dedi. Gerçekten de hocamın dediği çıktı. Ömer Naci çok istediği halde kurmay olamadı."
Sayfa 23 - Pozitif
"Avrupa kavramı, Avrupa-olmayan şeyler tarafından inşa edilir ve hususi kimliğini bu Avrupa-olmayan varlıklarla karşı karşıya gelmek sûretiyle kazanır." İtalyan tarihçi Federico Chabod
Reklam
Çünkü bütün hayatı boyunca bir imparatorluğun tahtına oturmayı bekleyerek yaşayan herhangi biri delirmeye mahkûmdu zaten; çünkü aynı düşlerle bekleyen ağabeylerinin delirdiğini gören herhangi biri, zaten delirmek- delirmemek açmazına sıkışacağı için delirmek zorundaydı; çünkü insan delirmek istediği için değil delirmek istemediği ve bunu sorun
Sayfa 380 - YKYKitabı okudu
"Beşeriyetin sorunlarını çözmeye çalışan bir alay endüstriyel toplum bu abartmanın alasını yapıyor; 'öteki'yi yaratıyor, abartıyor, büyütüyor, sonra da kendi pişirdiği put biçimli ekmeği yiyen Cahiliye Arapları gibi, problemle gürültü patırtı çıkarıp, güya savaşıyor."
Sayfa 80 - KronikKitabı okudu
Öjeni nedir?
Öjenist hareket gen kuramının gelişiminden güç aldı. William E. Kellicott temel öğretisini 1911 yılında şöyle özetledi: "Bir öjenist için, toplumsal koşulları ve uygulamaları belirlemekte başka hiçbir etmen önemi bakımından ırksal yapısal bütünlük ve ka- raktere yaklaşamaz."31 Öjeni bu yüzden biyolojik belirlenimciliğin bir biçimiydi yani (1) toplumsal yapılara biyolojik yapıla- rın neden olduğu ve bu yüzden bunlarla açıklanması gerektiği- ni, (2) kalıtım yoluyla aktarılan bir dizi sabit özellik olarak anla- şılan "irk"ın toplumsal yapıların dayandığı en önemli biyolojik yapı olduğunu savunuyordu. Bunun anlamı, toplumu iyileştir- menin temel yolunun ırksal olarak “üstün” olanların birbirleriyle çiftleşmesinin desteklenmesi ve “aşağı” türlerin de üremekten alıkonulmasıydı. Bu inanç yapısının 20. yüzyılda meşrulaştırdığı suçlar listesi uzundur, “elverişsiz” olanların kısırlaştırılmaya zor- lanmasından (on iki Amerikan eyaleti 1907 ile 1915 yılları ara- sında kısırlaştırma yasaları koymuşlardır) Nazilerin Avrupa'yı Yahudilerden, Roma ve Sinti ve öteki biyolojik olarak “aşağı” olduğu düşünülen türlerden “temizleme" girişimine kadar uzanır. Bu inanç, toplumsal eşitsizliklerin doğuştan gelen zihinsel fark- lılıkları yansıttığına ilişkin savunulagelen kuram aracılığıyla hâlâ etkisini göstermeye devam etmektedir.
"Renkler, adetler, yenen yemekler insanları birbirine göre öteki yapmaya yeter."
Sayfa 80 - KronikKitabı okudu
Reklam
Cahillik halk yığınlarına aşmış, ulemayı ve devlet adamlarını da içine almıştı. Halk yığınları gibi bunlarda ne İslam "ilimini" ne de modern fenleri biliyorlardı. Ulemânın bilgi kaynaklarından biri olan akıl ile öteki bilgi kaynağı olan nakil arasında artık bir fark kalmamıştı. Ezbercilik yüzünden ikisi de tarihsel anlamları bilinmeden tekrarlanan "gelenek bilgileri" olmuştu.
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Adolf Hitler
Hitler ender bir insandı. Biyograflar ve tarihçiler hiç empati kapasitesi olmadığını düşünüyorlar, belki de bunun sebebi soğuk ve şiddet içeren bir çocukluktu. Kötü bir eğitim almış, tembel, fiziksel olarak çirkin olsa da dinleyicilerini kendine hayran bırakmış, karanlık bakışıyla karşı karşıya kalanları hipotezi etmiş ve bir ulusu dalkavukluğun
Sayfa 490 - Yakamoz KitapKitabı okudu
Atatürk'ün zamanında 64.000 kişinin KAFATASı fişlenmişti!
1 Ağustos 1935 günü Sinan'ın Süleymaniye Camii'nin yanındaki mezarı Atatürk'ün direktifiyle Türk Tarih Kurumu'ndan bir heyetin huzurunda açılır. İskelet büyük oranda bozulmuştur (bazı gazetelerse sağlam çıktığını yazar). Kafatası yassı-geniş (brakisefal)çıkarsa 'Türk', uzun (dolikosefal) çıkarsa 'öteki'
Reklam
Bu dönemde Batı sadece İslâm dünyasını değil, Kuzey ve Güney Amerika'yı, Çin'i, Hint dünyasını, Afrika'yı ve Uzakdoğu Asya'yı sömürgeleştirdi. Modern Batı'nın "öteki" algısı ve fizikalist evren anlayışı, "beyaz adamın yükü"nü, "medenîleştirme misyonu" olarak tanımlamasına imkân tanıyordu.
MÜSLÜMAN DÜNYANIN “ÖTEKİ”YLE TECRÜBESİ
Pratik nedenlerle Avrupalı uluslar ile Doğulu ulusların yakın temas içinde oldukları Ortadoğu coğrafyası, aynı zamanda dünya tarihindeki büyük anlatıların da kalbi durumundadır. Farklı topluluklar arasındaki çatışmaların kollektif bir kimliğe bürünmesi dinler vasıtasıyla vuku bulur. Modern dönemde Avrupa kendisini bu tarihe dayandırdığı için
Sayfa 18 - Özel Sayı 26, ORYANTALİZM, Ketebe Kitap ve Dergi Yayıncılığı, Derin Tarih, Tarih Okuyan Şaşırmaz, Genel Yayın Yönetmeni Taha Kılınç, Turkuvaz Dağıtım Pazarlama Albayrak MedyaKitabı okuyor
Bu dönemde Batı sadece İslâm dünyasını değil, Kuzey ve Güney Amerika'yı, Çin'i, Hint dünyasını, Afrika'yı ve Uzakdoğu Asya'yı sömürgeleştirdi. Modern Batı'nın "öteki" algısı ve fizikalist evren anlayışı, "beyaz adamın yükü"nü, "medenîleştirme misyonu" olarak tanımlamasına imkân tanıyordu.
Napolyon Mısır'a çıkar çıkmaz Arapça olarak yayımladığı bildiride Müslümanların ve halifenin dostu olarak geldiğini, bir amacının Mısır halkını Memlüklülerin zulmünden kurtarmak, öteki amacının Hindistan'ı İslamlık düşmanı olan İngilizlerin elinden kurtarmak olduğunu iddia ediyordu. Allah'a ve Kur'an'a büyük saygısının olduğunu, halkın dinine, ibadetine karışmamaları için askerlerine emir verdiğini temin ediyordu.
"Tarih, insanın kendini bilmesine yarar. Genellikle insanın kendisini bilmesinin çok önemli oldugu düşünülür. Kendini bilmesi de yalnız kişisel özelliklerini, onu öteki insanlardan ayıran şeyleri bilme degil, insan olarak kendi yapısını bilme demektir. Kendinizi bilmeniz, ilkin bir insan olmanın ne demek oldugunu bilmeniz; ikincisi oldugunuz türden bir insan olmanın ne demek oldugunu bilmeniz, üçüncüsü başka bir kimse degil de siz olmanın ne demek oldugunu bilmenizdir. Kendini bilmek ne yapabileceginizi bilmektir. Hiç kimse de ne yapabilecegini denemeden bilemeyecegi için insanın yapabilecekleri konusunda elindeki tek ipucu yapmış olduklarıdır. Tarihin degeri öyle ise ne yaptlgımızı, böylece de ne ve kim oldugumuzu bize ögretmesidir."
Sayfa 243 - Collingwood
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.