Yalnızlıklar…
Bir kelime kaç farklı şeye benzetilebilir? Bir kelimeden yola çıkarak kaç farklı diyar gezilebilir? Kurulan cümleler, sanatlı dilde yazılmış her metinde olduğu gibi insanı duraksatıp düşündürüyor. Hele ki vakit gece yarısını çoktan geçmiş, saat 4’e ramak kalmış, geceye karışan köpek sesleri ve hafif bir lamba uğultusundan başka ses
Ve insanlık düştü insanlıktan,
Ve ötelerden bir ses geldi:
"Ve Allah'ı, zalimlerin yaptığı şeylerden gâfil sanma. Sadece onları, gözlerin dehşetten açılacağı güne tehir eder."
Ötelerden bir ses geldi, efkâr efkâr vurdu dile
Yağmur oldu döndü sele, vay
Ötelerden bir ses geldi, efkâr efkâr vurdu dile
Yağmur oldu döndü sele, vay
Boşuna ağlar mı insan?
Derdi varsa ağlar insan
Derdin ne Piro, derdin ne Piro?
Derdin ne Piro, derdin ne?
Derdin ne Piro, derdin ne Piro?
Derdin ne Piro, derdin ne?
youtu.be/2hGhZyEuIXk
Râbia el-Adeviyye, gecenin yarısında kalkmış; teheccüd namazı kılıyordu. O sırada eve hırsız girmiş; götürmek için bir şeyler aramaktaydı. Râbia selam verdi. Hırsız da bir şey bulamayınca çıkmak için kapıya yöneldi. Râbia arkadan bağırdı:
-Hey adam! Götürecek bir şey bulamadın bari şurada bir abdest al, iki rekât namaz kıl sonra git.
Adam söyleneni yapar; bildiği kadarıyla abdest alır, namaza durur. O namazda iken Râbia ellerini Mevlâ’ya açar:
-Allah’ım, der. Bu zavallı benim kapıma geldi, götürecek bir şey bulamadı. Ben de onu senin kapına gönderdim. Sen benim gibi fakir değilsin, bu adama muhtaç olduğu şeyi nasip eyle.
Bu duadan sonra adam hıçkırık ve gözyaşları içinde namazını bitirir; bir daha aynı kötülükleri yapmamak üzere tevbe istiğfar etmeye başlar. Onun bu pişmanlığını ve tevbesini gören Râbia tekrar ellerini kaldırır:
-Allah’ım,der. Bu adam biraz önce sana döndü ve hemen kabul edildi. Kulun Râbia yıllardır kapında bekliyor; kabul edildiğine dair şimdiye kadar bir işaret alamadı.
Bunun üzerine ötelerden bir ses gelir:
-Üzülme ey Râbia! Onu da senin hürmetine kabul ettik.
Okuduğum kitap, sorduğum âlim
"Kemalât, kerâmet insanda" dedi.
Kanun el açarak, yalvarır gibi
"Hâk, hukuk, adâlet vicdanda" dedi.
Kim kalsa avn ile hırs arasında
Sıkışır doğruyla ters arasında
Ekledi öğretmen ders arasında
"Kanaat, saadet irfânda" dedi.
Boşa değil akan suyun telaşı
Boşa değil nedametin gözyaşı
Bir insan kemiği, bir mezar taşı
"Kurtuluş, selâmet imanda" dedi.
Gaipten ses geldi ta ötelerden
Bilcümle ruhların gittiği yerden
Kesin haber verdi ruz-ı mahşerden
"Şirk, isyan, melânet zindanda" dedi.
Dünya ağır ağır, bir minnet duygusuyla yerine yerleşti. Belki de cam parçacıklarından kaynaklanan, çın-çın öten bir ışık geldi ötelerden ve sokakların üzerine çöktü. Bu ses hem güzel, hem de tuhaftı; gökyüzünden değerli taşlar dökülüyor gibiydi.
Okuduğum kitap, sorduğum âlim
"Kemalât, kerâmet insanda" dedi.
Kanun el açarak, yalvarır gibi
"Hâk, hukuk, adalet vicdanda" dedi.
Kim kalsa avn ile hırs arasında
Sıkışır doğruyla ters arasında
Ekledi öğretmen ders arasında
"Kanaat, saadet irfanda" dedi.
Boşa değil akan suyun telaşı
Boşa değil nedametin gözyaşı
Bir insan kemiği, bir mezar taşı
"Kurtuluş, selamet imanda" dedi.
Gaipten ses geldi ta ötelerden
Bilcümle ruhların gittiği yerden
Kesin haber verdi ruz-ı mahşerden
"Şirk, isyan, melânet zindanda" dedi.